Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 02 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Günah isteği nasıl sevaba dönüşüyor?



İzmir’den okuyucumuz: “Tövbe nasıl olmalı? Tövbe ve istiğfar yaptığım zaman kendimde bir şeyler hissetmeli miyim? Eğer bir şeyler hissetmezsem tatmin olmamalı mıyım? Velhâsıl, tövbe ve istiğfar yapıyoruz. Ancak genelde tatmin olmuyoruz. Sebebi nedir? Örnek tövbe ve istiğfar nasıl olmalı?”

Tövbe, günahlardan içtenlikle pişman olmak ve arınmak istemek demektir. Tövbe ve istiğfar yaptığımızda kendimizde bir şeyler hissetmemize gerek yoktur. Böyle bir his beklentisi içine girmemiz ancak şeytanın işine yarar. Esas olan günahtan pişmanlık duymak ve Allah’tan af istemektir. Günahtan gerçekten pişmanlık duyduğumuzdan emin isek, hiç mesele yoktur! Af sürecine girmişiz demektir. Allah’tan gerçekten af istiyoruz demektir. Bu durumda Cenâb-ı Allah tarafından af edildiğimizi ummamız gerekiyor ve bu bize yeterlidir.

Cenâb-ı Allah’ın bizi affedip etmediği konusunda elimizde net bir bilgimiz elbette olmaz. Böyle bir bilgiye ulaşma imkânımız yoktur. Fakat bunu aramaya gerek de yoktur. Bize düşen, tövbe ettikten sonra Allah tarafından affedildiğimizi ummaktır! Bize düşen umuttur! Rabbimiz hakkında hüsn-ü zanda bulunmakla yükümlüyüz. Rabbimiz, “Ben kulumun hüsn-ü zannı üzereyim” buyuruyor.1 Yani O’nun bizi affettiğini düşünmeliyiz. Affedilmediğimizi düşünmemeliyiz.

Fakat biz her ne kadar pişmanlık duyuyor olsak da, ne kadar tövbe ve istiğfar yapmış olsak da, şeytan ve nefsimiz yine bizi aynı günaha sürüklemek için veya riya ile tövbemizi iptal ettirmek için fırsat gözlüyor olacaklardır. Bizim şeytanla savaşımız ölünceye kadar devam edecektir. Dolayısıyla tövbe ettiğimiz günaha karşı içimizde yine meyil uyanabilecektir. Yine şeytan bizi aldatmak için fırsat kollayacaktır. Bizim zayıf damarımız yine bize zor anlar yaşatacaktır. Çünkü imtihan dünyasındayız. Prensibimiz şu olmalıdır: Günaha karşı her istek duyuşumuz, aslında bize sonsuz bir sevap fırsatı daha veriyor. Her istek duydukça, günahı reddedişimizle sevabımız artmaktadır. Şeytan çekiştirdikçe, biz her karşı duruşumuzla sevabımızı artırmış olmaktayız. Şeytan da hep çekiştirip duracaktır.

Tövbe etmek, artık hiçbir günaha meyil duymayacağımız mânâsına gelmiyor. Bilâkis tövbe ettiğimiz günahımıza istek duymaya devam edebiliriz belki. Çünkü beşeriz! Ve çünkü bu bir imtihandır. İmtihan çetindir. İçimizdeki istek ve arzu ise, imtihanın bir parçasıdır. Kendimizi bundan dolayı itham etmeyelim.

İmtihan karşısında iki duruşumuz olacak; ya ondan Allah’a sığınacağız, ya ona teslim olacağız. Ya ona karşı duruş sergileyeceğiz, ya da ona boyun eğeceğiz.

Günah olan, problem olan, günah istek ve meyillere teslim olmak ve boyun eğmektir, günah işleme meylini eylem haline dökmektir. Yani içimizden geçen günahı bizzat işlemek günahtır. Bizzat işlemedikçe, eylem haline dökmedikçe içimizden geçen “günah işleme meyli”, bize, sergilediğimiz karşı duruşlar sebebiyle ancak sevap kazandırırlar. Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle günahı terk etmek vaciptir. Her bir günahı terk edişte bir vacip sevabı vardır.2 Öyleyse, tövbeden sonra da meyil ve istekler ölüme kadar devam edecek ki, bize hiç durmadan vacip sevabı kazandırsın. Ve öyleyse, meyil ve istekleri tövbemizin kabul edilmediğine yormak yerine, meyil ve istekleri bir vacip makinesi olarak neden görüp değerlendirmeyelim?

Cenâb-ı Allah vacibimizi çok eylesin. Âmin.

Dipnotlar:

1- Buhârî, Tevhid, 15; Tirmizî, Tevbe, 1

2- Kastamonu Lâhikası, 110

02.06.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.06.2006) - Allah için gıybet mi dediniz...

  (31.05.2006) - Kaza mı, sünnet mi?

  (30.05.2006) - Kısa cevaplar

  (29.05.2006) - Allah'tan neyi nasıl isteyelim?

  (28.05.2006) - Seher vakitlerinde gözyaşı dökmek

  (27.05.2006) - Muhtelif sorular

  (26.05.2006) - Muhtelif cevaplar

  (25.05.2006) - Muhtelif sorular

  (24.05.2006) - Nikâhı bozan şeyler-2

  (22.05.2006) - Kur'ân'ı okumak ne demektir?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004