Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Habip FİDAN

Diaspora, siyaset ve edebiyat...



Fransa’da sözde Ermeni soykırımı yasasının kabul edildiği aynı günde Orhan Pamuk’un da Nobel edebiyat ödülü alması, edebiyatla siyasetin iç içeliğini bir kez daha ortaya koymuştur.

Gerçek şu ki, varlığının devamı için siyaset ve edebiyat birbirinden faydalanır. Bu, geçmişte de öyleydi; şimdi de öyle, gelecekte de sanırım yine öyle olacak. Meselâ Divan edebiyatının ünlü şâirlerinden Zâti, saray mensupları tarafından el üstünde tutulmayıp akçesi kesilince ömrünün sonuna doğru ayak takımına üç-beş kuruşa aşk şiiri yazacak kadar fakirliğe düçar olmuştur. Bir yanda Bâki debdebe içinde yaşarken, diğer yanda san'atça kendisinden hiç de aşağı kalmayan Fuzulî sarayın iltifatına tam mazhar olamadığından, daha doğrusu talihi yaver gitmediğinden fakr u zaruret içinde bir hayat sürmüştür.

Aynı durum bugün, meselâ Orhan Pamuk için de geçerli. Roman yazarlığı konusunda ahkâm kesme selâhiyetim yok; ancak “Benim Adım Kırmızı” romanını yirminci sayfadan sonra okuyamayıp sıkıntıdan kenara fırlatanlardanım. Cümle dizilişinin kopukluğu, hayallerin intizamsızlığı dikkatimi ilk çekenlerdendi. Arkadaşım, “Orhan Pamuk İngilizce düşünüp Türkçe yazdığını söylemiş” dediği zaman, romanı anlamada neden zorluk çektiğimi biraz olsun idrak etmiştim. Aynı şekilde, haberturk.com’da(12.10.06) Atılgan Bayar’ın, söz dizini(sentaks) açısından yer yer ileri giderek grameri İngilizce, ama kelimeleri Türkçe bir edebiyat oluşturduğu hususunu dile getirmesi, Pamuk’un üslûbu hakkında söylenegelenlerin doğruluk derecesini daha bir arttırdı benim için.

Burada uzun uzadıya Pamuk’un üslûbundan bahsedecek değilim. Ne yalan söyleyeyim, ilgilenmeye değer de bulmadım çoğu zaman. Demek istediğim, Orhan Pamuk ödülü sadece Türk edebiyatına yaptığı katkıdan, kazandırdığı yeni üslûp ve muhtevadan dolayı mı, yoksa uluslar arası arenada nerdeyse şamar oğlanına dönen Türkiye’ye sözde Ermeni soykırımı konusunda aykırılığından mı kazandı? İşte esas nokta burasıdır. Çünkü istatistikler gösteriyor ki, hemen her ülkede, haklı veya haksız, ülkesine aykırılığı kim şiar edinmişse mutlaka taltif edilmiştir. Nitekim, “freeinternetpress.com”da da bu gerçek dile getirilmiş. Meselâ ülkesinin Irak’la savaşına kesinlikle karşı çıkan İngiltereli yazar Harold Pinter geçen sene ödüle lâyık görülmüş. 2004’te ise, Avusturya’da başka bir muhalif olan Elfriede Jelinek’e verilmiş. Bütün bunlar olurken, Orhan Pamuk’un bunu bilmemesi, göz ardı etmesi pek de mümkün görünmüyor bana.

Evet, Türkiye’de Ermenilere yönelik soykırımın yapıldığını iddia eden Orhan Pamuk’un aldığı Nobel ödülünün bu gerçeklerle bir ilgisi vardır elbette. Ve şüphesiz ödülü kazanmasında büyük pay da söz konusu çıkışı ile ilgilidir. Her şey bir yana, Fransa veyahut başka bir ülke Ermeni diasporasını meşrulaştırmaya çalışsın, bizde de tarihi yok sayarak, Hınçak Ermenilerinin yaptıkları zulüm ve işkenceleri görmezden gelip iddialarıyla safiyetimize yakışmayan “soykırım” lekesinin alnımıza sürülmesine çanak tutan Orhan Pamuk gibiler Nobel Edebiyat Ödülünü kazansın. Böylece yaşasın politik edebiyat!

Orhan Pamuk elbette kendi çapında başarılıdır. Ama Türk edebiyatını temsil edecek kadar başarılı bir profile sahip olduğuna inanmıyorum. Ayrıca Nobel ödülünü almak için kürsüye çıktığında, meselâ bir Ermeni tarafından yazılan Zeytin kasidesinde geçen, “Haylıca Türklere kurşun vurdular/ Çokça ağlattılar Türk’ü Müslümanı…” şeklinde geçen sözler kendisi için bir anlam ifade edecek kadar bir Türk edebiyatçısı mıdır? Dahası, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın, Çukurova Koçaklaması’nda, Ermenilerin yaptıkları ile ilgili “İşte bunlardı/Arkadan vurdukları güpegündüz/ Pusuya düşürdükleri karanlıklarda/ Nice yıl ekmek bölüştüğümüz azınlıkların/ Saldırganla birleşerek … Yüreğimize akıtılan yalaz/ Göğsümüze saplanan bıçak İşte bunlardı/ Seyirmesi derimizin” şeklinde ifadesini bulan hisli kelimeler, şanlı kıt'anın bahtsız milletine mensup bir edebiyatçı olmanın nasıl bir duygu olduğunu ne derece tattıracak kendisine acaba? Ne diyelim, “şahsın adına” tebrikler Orhan Pamuk…

15.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (24.09.2006) - Ramazan’la dönüyoruz...

  (17.09.2006) - Türkçe’ye ninni söyleniyor

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004