Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Yasemin GÜLEÇYÜZ

Kadın ve ilim



İLİM: Kâinat içinde meydana gelen olayların sebep, oluş, sonuç ve tesirleri konusunda, aklın ölçüleri çerçevesinde tahsil ve tecrübe ile edinilen doğru bilgi. Kulun marifet sayesinde idrak ettiği şey. Marifet, vukuf…

İlmi faaliyetler, Rabbimizin Alim isminin aynaları, tecellileri. Biz ilim öğrenmeye çalıştığımızda, talebe olduğumuzda bu isme ayinedarlık yapmaktayız.  

RABBİMİZİ TANITAN DÖRT REHBER…

“Rabbimizi bize tanıtan, bildiren üç külli muarrif vardır: Kur’ân, kainat ve peygamberimiz” (Bediüzzaman Said Nursi, 19. Söz.)—ki buna fıtrat da eklenerek dört olur…

Bu dörtlü, ilim yoluyla bizi Rabbimize nasıl götürür anahatlarıyla müzakere edelim:

FITRAT

Önce yaratılışımızı inceleyelim…

İlme ihtiyaçlı olarak yaratılıyoruz. İnsan yavrusu, sair canlıların aksine öğrenmeye muhtaç olarak doğuyor… Bir arı, doğar doğmaz bal yapabilirken, bir ceylan hemen ayağa kalkıp, annesinin yanında dolaşabilirken insanın ayakları üstünde durup, hayatını idame edebilmesi yıllar alabiliyor.

Sair mahlûkatın ihtiyaçları sınırlıyken insanın ihtiyaçları sınırsız…

Dünyaya gelişimizdeki bu farklılık bile insanoğlunun ilim öğrenmeye muhtaç olduğunu göstermekte.

İnsan hayatını anlamlandırabilmek için, “Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Dünya ve kâinatın anlamı ne?” sorularını cevaplandırma durumunda…

AYDINLIK KALİTELİ BİR HAYAT İÇİN…

Bilgi çağındayız. Bilgiye ulaşmak eskisi gibi meşakkatli değil artık, çok kolay. TV, İnternet, CD, dergiler… Bizi adeta bilgi yağmuruna tutmakta. Bu bilgileri seçerken dikkat edeceğimiz şey şu: Öğrendiğimiz bilgi bizi Allah’a yakınlaştırmalı…. 

Bizi marifetullaha ve imanı billaha götüren her şey ilimdir. Bilgi bize Rabbimizi tanıttırıp, imana götürmüyorsa, nuranileşmesi gereken kuru odun yığınları hükmündedir..

Bediüzzaman Hazretleri bu gerçeği 23. Söz’de şöyle ifade ediyor:

“İnsan bu dünyaya ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir. Mahiyet ve istidat itibarıyla her şey ilme bağlıdır. Ve bütün ulum-u hakikiyenin (hakikat ilimlerinin) esası, madeni ve ruhu marifetullahtır. Ve onun üssül esası (özü) iman-ı billahtır.”

KÂİNAT

Kâinattaki her şey, belli bir intizam dahilinde hareket etmesiyle intizamı yerleştiren Zata işaret ediyorlar. Tüm fen ilimleri zaten bu düzen ve intizam üzerine kurulmuş. Matematik, biyoloji, kimya… Eşyanın düzenli işleyişini formüle etmekle meşguller… Buldukları her ilmi hakikat Rabbimizin varlığına ve isimlerine deliller hükmünde.

Bize düşen kâinattaki her mahluk ve olayın Rabbimizin isimlerinin tecellisi olduğu hakikatini tefekkürle fark etmek. Rabbimizi tesbih etmek… 

KUR’ÂN

Dinimizde ilim öğrenmek kadın erkek her Müslümana farz .

Kur'ân’ın ilk emri “Oku.” 

Kaynaklarda kadınlara özel teşvikler yapıldığını görüyoruz.

Rabbimiz, peygamber hanımlarının şahsında bütün mü'min hanımlara şöyle sesleniyor:

“Evlerinizde okunan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti anın.” (Ahzab Sûresi, 34.)“O evler ki, Allah o evlerde isminin yüceltilmesine ve anılmasına izin vermiştir. İnsanlar oralarda sabah ve akşam Allah’ı tesbih ederler.” (Nur Suresi, 34.)  

 Müfessirler âyetin tefsirini yaparken evlerin âyet ve hadislerin okunup tefsirlerinin yapıldığı bir ilim merkezi haline gelmesi gerektiğini, evlerde beraberce bu ilimleri talim edip, hayata geçirerek amel edilmesi gerektiği şeklinde yorumluyorlar. 

Rabbimiz, kadınlara ilim öğrenmelerini, öğrendiklerini müzakere etmelerini ve hayatlarını buna göre düzenlemeleri gerektiğini emrediyor. Öğrendiklerimizi başkalarıyla paylaşmak, neşretmek de biz hanımlara düşen bir vazife.

PEYGAMBERİMİZ

İlimle ilgili bir çok hadis bulunmakta. “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz”

“İlmi ya öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen, ya destekleyen ol. Beşincisi olma.”

“İlim Çin’de de olsa gidip alınız” tarzında ilmi “müminin yitik malı” gibi görmesi gerektiğini ifade eden hadisler ve Peygamberimizin yaşantısı, Sahabeleri hep ilme rağbet ettirdi.  

ASRI SAADET HANIMLARI VE İLİM

Sahabelerin hayatlarında tek hedefleri vardı: “Allah’a daha yakın olabilmek.” Bunun için yaşadılar, bunun için öldüler.

Onların hayatlarının her anı ilimle iç içeydi.

Sözgelimi; Hz. Ayşe için bir sahabe şöyle diyor:

“Biz Resulullahın sahabileri olarak mânâsını anlama hususunda sıkıntıya düştüğümüz hiçbir hadis yoktur ki, Ayşe’ye soralım da o bize bu hususta bir bilgi vermesin” der.

Hz. Ayşe dinî ilimler yanında, edebiyat, şiir, tarih ve sağlık konularında da hatırı sayılır bir uzmandı.  

Hanımlar arasında genel hava ilimden yanaydı. İlim yaygın ve revaçtaydı. 

Bir defasında Sahabe bir hanım Peygamberimize gelerek: “Ya Resullullah, erkekler sizin derslerinizi dinliyorlar, bize de bir gün tayin eder misiniz? O gün gelsek, Allah’ın size öğrettiklerini bize öğretir misiniz?” demişti. Bunun üzerine Peygamberimiz, hanımlara belli bir gün tahsis etmişti.  

Evet “Ayaktayken, yatarken, otururken Allah’ı anmak, Onun ayetlerini okuyup düşünmek” hayatımızda vazgeçilmez bir prensip olarak yerleşmeli.

Beşikten mezara kadar ilim öğrenmeli, gördüğümüz, öğrendiğimiz her şeyi, Allah’a yakınlaştıran bir basamak olarak hayatımıza yerleştirmeyi vazifemiz bilmeliyiz. Arıların çiçek özlerini toplayıp bal yapması gibi, eşyanın özü olan Rabbimizin isimlerini yaşadığımız her olaydan, tefekkür ettiğimiz her mahlûkattan okumaya çalışarak bilgilerimizi bal haline getirebilmeliyiz.

Rabbimiz bir hadis-i kudside, “Zenginliği istediğime, ilmi isteyene veririm” diyor.

Rabbimizden, bilgilerimizi “terbiye-i Kur’aniye” potasında eritip, İslâmileştiren, kuru odun yığını hükmündeki bilgilerini nuranileştiren ilim sahibi kullarından olmayı talep ediyoruz…

“İnsanlar helâk olurlar, âlimler kurtulurlar. Alimler helak olurlar ilmiyle amel edenler kurtulurlar. İlmiyle amel edenler de helâk olurlar ihlaslı olanlar kalırlar. Onlar da her an ihlası kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadırlar” hadisinin rehberimiz olması duasıyla, “Hayat okulunda ilim öğrenmeye devam” diyoruz… 

15.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.10.2006) - İrtica hikâyeleri

  (01.10.2006) - Oruç: Bıçaksız ameliyat…

  (17.09.2006) - Mecburî eğitim…

  (10.09.2006) - Fatih- Harbiye

  (03.09.2006) - Ya Mevlânâ!

  (20.08.2006) - Küçük filozoflar

  (13.08.2006) - Hanımlara üç ihtar!

  (06.08.2006) - Büyülendiniz mi?

  (30.07.2006) - Paralanırken paralanmayalım!...

  (23.07.2006) - Rüzgârların önündeki kuru yapraklar…

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004