Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

Kendimizle yüzleşmek



Son yüzyıllık devlet maceramızda, yakın tarihin üstü örtülmüş. İkame edilen resmî tarihle yönlendirilmişiz. Yücelerin cüce, cücelerin yüce sunulduğu resmî bir söylem eğitime işledi.

Sorgulamaktan, objektif araştırmaktan, öteki dediğini anlamaktan ve konuları hür bir zeminde kavramaktan uzak cumhuriyet süreci, ismiyle mütenasip bir sonucu bu millete yaşatamadı.

Pamuk ipliği ile birbirine bağlanmış konuların mütecanis olmayan zayıf tarih ağları, takıldığı yerde yırtıldı. Yetersizliğin delili oldu.

Sıkıntıları konuşmayı yeğleyen, başarısız olmuş yöntemleri tecrübe diye tekrarlamaktan yorulmayan bir yapı, iyileştirici çarelerin ve yenilenmelerin düzlemine oturamıyor.

Sadece “biz” diye nitelenen grup/kitle kibir ve gururunun kurumsal kültürün oturmadığı kamu düzeninde “Ben” egosuna gizlenmiş tekil görüşün, toplumlaştırılması, kabileciliğin ve diktatörlüğün modern versiyonu olarak önümüzde duruyor.

Disiplinin sevgisiz barınaklarında ciddiyetin kasavetini kusmak ve haklı tepkileri hakaretin mengenesinde tuzla buz yapmak, gerçeğin kimyasını değiştirmez. Sadece ruhunun kimyası ve şifreleri bozulmuş bir halin tezahür şekilleri değişir.

Birey olarak; ailede, toplumda, ülke bazında ve küresel ölçekte maruz kaldığımız kültürel ve fiziki tacizlerin ve dayatmaların baskısı altında ezilen ruhumuzun direnme güçsüzlüğünü yaşıyoruz çoğu zaman. Tepki vermenin makulünü bulamadığımızda ve haklı olmanın dozajını ayarlayamadığımızda, elde edeceğimiz yeni sonuçlar daha farklı hüsranlar doğuruyor.

Kamu yönetimi ve devlet olma ciddiyeti de bundan farklı değildir. Kurum olmanın insana dayalı yönetim modeli içinde, mikropların her an üreyebildiği bir organizma gibi yaşaması kabul edilebilir bir sosyal yapıdır.

Bünyenin bu mikrobik sistemle sarılması ve vücudun savunma sistemini kaybetmesi, ağır sonuçların habercisi olabilir. Bütün yanlışları düzeltmek mümkün değildir. Ancak yanlışların tolerans sınırlarında kontrol edilebilir olması önemlidir. Bir sistem bu seyri izleyip kendini yenileyerek düzeltiyorsa, sağlıklı bir bünyenin işaretlerini taşıyor demektir.

Tersi durum vaki ise, yani ana sistemden kaynaklanan strateji, yaklaşım ve niyet aşamasında bir yanlışlık varsa ve bulanıklığa davetiye çıkaracak sonuçları ortadaysa, burada daha köklü sorguya ve şok edici özeleştiriye gidilmelidir. “Hayır” dedirtecek şekilde zihinleri uyandıracak, akıllı cesaretin emaresi olacak çıtası yüksek, farklı ve çözümcü bir algıya götürecek tartışmalara kapı açılmalıdır.

Türkiye, bu yönüyle; kendisiyle yüzleşmeyi deneyecek bir cesaret ve metanet ortaya koymalıdır. Son yüzyılın ağır bunalımlarını ve değişimin yönetilemeyen acı neticelerini göz önüne alarak, bugüne kadar tabu kabul edilmiş konuları tartışmanın ötesine taşıyıp, yenileme iradesini göstermelidir.

Türkiye, bakiyesi olduğu mirasın ve yarınların hakkı için kendisiyle birkaç ana başlıkta yüzleşmeyi, buluşmayı ve konuşmayı acilen gerçekleştirmelidir.

Türkiye;

1- Tarihle yüzleşmelidir. Hatasıyla sevabıyla analiz edip, yeni sonuçlara ulaşmalıdır. Tarihin tekerrürlerini önlemenin yolu budur. Ders almak, dersine çalışmakla ve doğru anlamakla mümkündür. Resmî tarihin tahrifinden çıkıp, zihnî bulanıklığın labirentlerinden kurtulmalıdır.

2- Dinle buluşmalıdır. Çünkü din ortak bir paydadır. Müslüman bir coğrafya olmanın gerçekleri ışığında, dinin hayatımızdaki yeri, toplumsal mutabakata katkısı ve siyaset üstü duruşu itibariyle pozitif değerlendirilmelidir. Korkulmamalıdır.

3- Halkıyla konuşmalıdır. Çare, hak sahibini dinlemekten geçer. Çözüm onun talepleri bilindiğinde kolaylaşır. Doğruları duymaktan çekinmemelidir. Demokratik haklara ön şartsız saygılı olmalıdır.

Bu altın üçgende millete sunulacak bir manifesto hazırlayacak akil insanlara ve siyaset adamlarına duyurulur.

17.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (16.10.2006) - Hariçteki birliği içeride yaşayalım

  (15.10.2006) - Çeşitliliğin ahengi

  (12.10.2006) - Askerî vesayetten kurtulma vakti

  (11.10.2006) - Demokratik cesaret ve Ağar

  (10.10.2006) - Engellilerle

  (09.10.2006) - Hükümet neden tavsıyor/savıyor?

  (08.10.2006) - Müjdelemek ve cevaplaşmak

  (05.10.2006) - Cemaatleşme zaruridir

  (04.10.2006) - Hoş geldin Olli!

  (03.10.2006) - Büyükanıt’ın konuşması

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004