Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

Engellilerle



“Hiçbir engel Allah’a kul olmaya engel değildir. Engelsiz yarınlara hep birlikte.”

Yukarıdaki satır, engelli kardeşlerimizin bizzat organize ettiği iftar programında takdim edilen plakette yazılmıştı.

www.engellininsayfasi.com ile “Ağlarken Gülebilmek” radyo programının birlikte yaptığı organizasyon, Ankara Keçiören’de çok sayıda ailenin katılımıyla gerçekleşti.

Takdimci Sultan Hanım, aynı zamanda Radyo Arifan’daki programın sunucu ve yönetmeni. Eşi Hanefi beyle birlikte yıllardır başarıyla ve engel tanımayan bir şuurla engellilere hizmet ediyor. Düşünce engellerini aşmalarına çeşitli vesilelerle ve programlarla katkı sağlıyor. Aldığı psikoloji eğitimi, bu sahada ciddî bir boşluğu doldurmasına sebep oluyor.

Hafta sonu, engelliler ve aileleriyle iftarda buluşmak, bir nebze de olsa onların dünyasını müşahede etmek ve anlamaya çalışmak, benim açımdan öğreticiydi. İnsanlar engelleriyle birlikte yaşamayı ve kendilerini bu şartlara göre planlamayı kabullenmişler.

Bizimle paylaştıkları iftar boyunca, günün anlamına uygun konuşmalar vardı. Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi ve “Âyet ve Hadisler Işığında Engelliler” isimli kitabın da yazarı olan Doç. Dr. İsmail Karagöz, dinî yönüyle engellilerin dünyasına hitap etti. Diyanetin böyle bir konuya el atmış olması sevindirici. İsmail Hocadan öğreniyoruz ki, her ilde engellilerle ilgili konferanslar vermeyi planlamışlar. Gayretlerini tebrik ediyoruz.

Ülkemizde, her on kişiden birinin engelli olduğu düşünüldüğünde, hizmet görmesi gereken ciddî bir kitle var. Bunlara sunulan eğitim hizmeti yüzde 3’ü geçmezken, istihdam imkânı ise yüzde 1 mertebesinde.

Alışılmış ifadeyle, sakat diye tanımladığımız veya bir kısmına âmâ dediğimiz, resmî ifadeyle özürlü kabul edilen farklı özellikte ve kısmen bedenî ve zihnî yetersizlik yaşayan insanlarımıza, daha yumuşak ve insanî bir hitap ve tanım olan “engelli” ifadesinin kullanılması, son yıllarda tercih edilmeye başlandı.

Yıllar önce, Özürlüler İdaresi Başkanlığında bir yetkiliye, “Özürlü tabiri yerine günümüze hitap eden ve psikolojik açıdan yaralayıcı olmayan bir isimle kurumunuzu daha farklı yansıtamaz mısınız?” demiştim. İlgili, hak vermişti. Ancak, isimlendirme aynen devam ediyor.

Gerçekten, “özür” kelimesi, aynı zamanda davranış bozukluğu veya kusur anlamında da kullanılmaktadır. Bir hata veya yanlış çağrışımı yapıyor. Yaratılıştan gelen veya sonradan bir kaza veya hastalıkla maruz kalınan durumu, aynı eş anlamda bir kusur gibi algılamak doğru değildir. Maddî sonuçlara/hastalığa, manevî hastalık gibi muamele etmek maksadı aşan bir tabir olmaktadır.

Aileler, alışılagelmiş toplum psikolojisi, dışlanma endişesi, özgüven eksikliğinden kaynaklanan değişik sebeplerle çocuklarını ya da yakınlarını özürlü şeklinde takdim etmek veya yine çift anlamlı kullanılan sakat kelimesi ile tanımlamakta zorlanıyorlar. Sağlıklı bir iletişim tabiri görülmemektedir. Çünkü düşünce ve davranış boyutunda eleştirdiğimiz veya yanlış yaptıklarına inandığımız insanlara da mecaz anlamıyla “sakat” diyoruz.

Bu yüzden engelli tabiri, bugüne kadar kabul görmüş ve gittikçe yerleşen bir kavram olmaya başladı. Yine de galat-ı meşhur kabilinden özür/sakat, v.b yerleşik tabirler bilinse de engelliler ifadesi engel tanımadan yerine oturuyor.

Kendi kendime düşündüm: Hangimiz engelli değiliz ki? Sınırlı ve tanımlı bir alanda hepimiz yolcuyuz ve engellerimiz var. Tek fark, bu kardeşlerimizin bize göre biraz daha mahrum kaldıkları alanlar var.

Esas engelli, düşünce mahrumiyeti yaşayan, zihnî açmazlarını aşamayan, sabır ve şükürden habersiz nefsin emirleri ile kendini bağlamış olanlardır. Kur’ân’ın tesbitiyle hakikatten yüzünü çeviren insanlar “kör, sağır ve dilsiz”dirler.

Engellilerle düşüncelerimizi paylaştığımız bu güzel ortamda, sevecen ve gayretli organizasyonculardan Hanefi kardeşime ve konuşma yapan Mustafa Beye tebriklerimi, teşekkürlerimi sunuyorum.

Engellilere ve ailelerine de, kabullenme ile pozitif bakış, sabır içinde şükür ve şartlarına göre düzenledikleri hayatlarında eksilmeyen bir mutluluk ve tebessüm diliyorum. Bunun mükâfatı, hem dünyada hem de ahirette kat be kat kendilerine dönecektir inşaallah.

10.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (09.10.2006) - Hükümet neden tavsıyor/savıyor?

  (08.10.2006) - Müjdelemek ve cevaplaşmak

  (05.10.2006) - Cemaatleşme zaruridir

  (04.10.2006) - Hoş geldin Olli!

  (03.10.2006) - Büyükanıt’ın konuşması

  (02.10.2006) - Cemaat olmak

  (01.10.2006) - Teşekkür ve mükâfatlaşmak

  (28.09.2006) - Aksiyon veya reaksiyon

  (27.09.2006) - Siyasete ve topluma müdahale

  (26.09.2006) - “Pekin”li'den mektup var

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004