Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hasan GÜNEŞ

Bir Ramazanı daha uğurlarken



Bir Ramazanı daha uğurluyoruz. Cenâb-ı Hak hayırlısıyla diğerine ulaştırsın. Âhiret için kazançlı bir alışveriş olan bu ay kimisi için büyük kârlarla kimisi için de kaçan fırsatlarla geçip gitti.

Fıkra bu ya Bektaşi, Ramazanın son günlerinde sıcağa dayanamaz, her halde sağlığıyla ya da sabır ve sebatıyla ilgili problemleri de olsa gerek, testiyi kafaya dikerken, görüldüğünü fark eder ve üzgün bir şekilde: “Ramazan tekrar gelir, fakat bu garip giderse bir daha gelmez” der.

Evet bu garip insan eninde sonunda bu dünyadan gidecek. Elbette nasıl gideceği de önemli. Ancak insanların ekseriyeti açlıktan mı gidiyor, yoksa tokluktan mı gidiyor tartışması biteceğe benzemiyor. Belki de son insan da gidinceye kadar tartışılmaya devam edecek. Ancak sağlıkçılar insanların açlıktan nadiren dünya değiştirdiklerini belirtiyorlar. Fakat tokluktan yani mideyi aşırı doldurmaktan hasıl olan hastalıklardan dolayı dünyayı terk edenlerin sayısının ise ezici çoğunluğa sahip olduğunda ittifak halindeler.

Açlıktan ölen insan pek yok ama aç olarak yaşayan ve aç olarak ölen insan sayısı sayılamayacak kadar çok. İnşallah bu mübarek Ramazan aç olarak yaşayan ve ölenlerin halini bir nebze olsun yaşamakla fark etmemize ve kavramamıza yardımcı olmuştur.

İnsan nefsi ve hisleri aslında hep Bektaşi gibidir, geleceğini garantide görür. Gelecek Ramazana çıkacağından emindir. Halbuki insan bedeni ne taştandır ne de demirden; her an dağılmaya ve çürümeye hazır bir yapıdadır. Varlığı ile yokluğu bir an meselesidir. Artan imkânlar ve modern teknoloji akıp giden hayat yolculuğunu durdurmak bir yana daha da hızlandırmıştır. Medeniyet fantezilerine boğulan insan, ömrünün nasıl geçtiğini bile neredeyse anlayamamaktadır.

Zaman akıp gidiyor. Feleğin çarkları sürekli dönüyor, fakat aşınmıyor. Tıpkı bir değirmen gibi zamanı, mekânı, en çok da insanın ömrünü, hayallerini ve ideallerini sevdikleri ile beraber öğütüyor, tüketiyor. Maharet, çarka elini-kolunu en azından kalbini kaptırmadan kabir ile başlayan kaçınılmaz âhiret yolculuğu için azık olarak bir şeyler biriktirebilmektedir. Günlük yaşantımızda bir lokma yiyecek ya da Bektaşi gibi bir testi soğuk su bulabilmek ekseriyet için belki çok da zor değildir, ancak bunların bir kısmını âhiret azığına atamazsak uzun âhiret yolculuğunda dünyadan getirdiğimiz azığımızdan başka elimizi uzatacağımız bir yardımcı bulmak imkânsızdır.

Ramazan tekrar geldiğinde bizi nasıl ya da ne halde bulacağı daha da önemli. Geçici dünya nimetlerinin, fâni heveslerin peşinde koşmaktan yorgun, çarkların arasında öğütülmüş, kalb ve ruhu yaralanmış olarak mı bizi bulacak? Yoksa dünyevî kayıplarını uhrevî kazançlara dönüştürmüş, dünyevî ağırlıklarını biraz daha azaltmış âhiret ticaretinin zevkine varmış olarak mı bulacak?

Bir Bektaşi fıkrası daha nakledelim: “Erenler” der adam, “Bu namaz zor değil, aksine çok kolaydır. Hatta bir alıştın mı ve de zevk almaya başladığın zaman, terk etmen mümkün değildir. Meselâ kırk gün namaz kıl, bir daha bırakamayacağına garanti veriyorum.” Bektaşi’nin cevabı alışkanlıklarımızın ve özellikle tahrip veya terk şeklindeki uygulamaların ne kadar etkili olduğunu anlamak açısından önemlidir: “Sen” der Bektaşi: “Namazı kırk gün değil, dört gün terk et, kolay kolay bir daha başlayamayacağına da ben garanti veriyorum.”

Risâle-i Nur’da izah edildiği gibi “Her günahta küfre giden bir yol vardır.” Her bir günah, her bir terk yavaş yavaş doğrusunu yapmayı ve yeniden başlamayı imkânsız hale getirir. Çabuk tövbe edilmezse, zaman gelir kişi, onun tövbe edilecek bir günah olduğunu dahi reddeder, en azından unutur. Bu sebeple yarına bırakılmış ve ertelenmiş vazifeler hususunda dikkatli olmak gerekiyor.

Not: Okuyucularımızın ve İslâm âleminin bayramını tebrik eder, hayırlara vesile olmasını dileriz.

22.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.10.2006) - Öldürülenler ve yaşatılanlar

  (07.10.2006) - Yok olacak canavarlar

  (30.09.2006) - Ramazan ve benlik

  (23.09.2006) - Yanlış taraftaki Papa

  (16.09.2006) - Kısa bir misafirlik

  (09.09.2006) - Karanlık madde ve akıl gözü

  (02.09.2006) - Sonbaharı yaşarken

  (26.08.2006) - Dinlenmek ve savaşmak

  (20.08.2006) - On iki gezegen

  (12.08.2006) - Medya ateşi

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004