Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 16 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hasan GÜNEŞ

Kısa bir misafirlik



İnsan aşırılıkları ve mübalâğasıyla vardır. Halbuki doğru olan, kazançlı olan her şeye gerçek değerini, gerçek fiyatını verebilmek ve onu doğru şekliyle kabullenebilmektir. Bizim, insan olarak en büyük aşırılığımız, en radikal davranışımız kendimizi şu dünyada sonsuz bir ömre sahip sanmamızdır.

Bu sebeple geçici bir hayata sonsuz bir fiyat biçiyoruz, sınırsız bir hırs ile çabalıyoruz. Misafir olduğumuz evde, ya işgalci gibi davranıyoruz ya da neredeyse evi sırtımıza almaya varan gayretlere ve endişelere giriyoruz, bu uğurda pek çok değerleri feda ediyoruz.

Aslında dünya coğrafyasındaki keşmekeşin en önemli sebeplerinden birisi de budur. Şu dünyaya bakın: Haksızlığın olduğu her yer; kendilerini ölümsüz, devletlerini ebedî, mülklerini yıkılmaz ve güçlerini tükenmez olarak görüp ona göre kendine hayat tarzı çizenlerle doludur. Halbuki tarihe bakıldığında; ebedî olan, bâki kalan ve sonsuz olan hiç bir şey yoktur.

Zaman onların üzerine öyle bir sünger çekmiş ki, pek çoğu günümüz insanı için sadece bir arkeolojik kazıdan arta kalandır. Eğer dünyanın ömrü uzun olsaydı bu günün güçlüleri de, ileriki çağın daha da çağdaş insanları için, ilkelliği ile ilginç birer arkeolojik değer olacaktı. Bizim medeniyetimizin kalıntıları, kendimize göre çok modern ve ileri olan güya ölümsüz değerlerin kayda alındığı arşivler ve kayıt metotları, onlara göre belki de çivi yazısı ya da hiyeroglifler gibi antika kalacaktı. Bizim “ölümlü insan için, bir çok insanın malı ve canı pahasına güya ölümsüz dev piramitler niçin yapılmış” diyerek hayretimizi gizleyemediğimiz gibi onlar, daha da ilginç sorular soracaktı.

Piramitler ilk yapıldığında kimbilir ne kadar parlak, ne kadar göz alıcı ve ne kadar muhteşemdi. Şimdiki haliyle ilk hali arasındaki fark; belki de, firavun ile mumyası arasındaki fark gibiydi, ya da eninde sonunda öyle olacak. Dünyayı ebedî sanan ve ona göre yaşamaya çalışan, ona göre mülkler edinen insanın hali, misafir olarak gidilen evde, çocukların kurduğu oyunlara ve oyuncak evlere benzer. Çocuklar için oyunun zevki belki de gerçek ile anlık zevkleri ve anlık yanılmaları birbirine katıp karıştırmaktadır. Ancak aşırıya kaçıldığında ne oyunun tadı kalır, ne evin, ne de misafirliğin… Misafir rahat etmek istiyorsa ev sahibinin ve misafirliğin kurallarına uymak zorundadır.

Toplum modernleştikçe gecekondular azalıyor diye düşünürüz. Fakat gecekondunun sadece işgal edilmiş bir arsa ve üstündeki plansız bir bina değil, bir yaşantı ve hayat tarzı olduğunu unutmamak gerekiyor. Dünyayı ebedî sanarak kalın gaflet perdesi altına giren toplumlar, misafir olarak geldiği dünya mülkünde derme çatma da olsa bir gecekondu kapma yarışına girmişlerdir. Halbuki nasıl şehirlerin bir imar planı varsa, dünya mülkünün de kader kalemiyle çizilmiş bir planı ve programı var ve burası kimseye ebedî olarak verilmemiştir. Misafirhane olduğunu anlamak için, vaktiyle misafirhanede kalanların uzayıp giden isim listesine, yani kabirlere bakmak kâfidir. Firavun da, köle de listede sadece bir isimdir. Fazlası, listedeki ismin yanına düşülmüş bir hatıra notudur, kısa bir hayat hikâyesidir, yeni misafirlere ibretli bir derstir.

Fizikî şartlar olarak misafirliği en iyi anlama imkânına sahip olan Hz. Âdem ve Hz. Havva idi. Cennet gibi bir mülkten dünyaya gelmek, saraydan çadıra geçmek gibi bir şey. Ancak insanın kendi eliyle kazanmadığı, bir yaprağını dahi halk etmeye gücünün yetmediği göz alabildiğine ormanlar, yeşil alanlar, dağlar, denizler, çöller, içinde insanın emrine âmade milyonlarca hizmetkâr canlılar ve üstünde harika bir gökyüzü ile koca dünya mükemmel döşenmiş tam bir misafirhaneydi. Sonraki insanlar misafirhanede doğup büyüyenler gibi gerçek şartları ve çevreyi fark etme imkânı daha az olanlardır. Bu sebeple olsa gerek dünyanın babalarımızdan bizlere miras kaldığını zannediyoruz, halbuki bize miras kalan dünya değil, kıymetli bir misafirliktir.

Hayat bir çok sıkıntısıyla, keşmekeşi ile “çilelidir” deriz. Fakat şu dünya misafirhanesinin merhametli sahibinin iltifatıyla misafirlik yine de rahat ki, insan mümkün olduğunca uzatmaya çalışıyor. Yine bu rahatlığıyla ve de eşyaya alışmanın verdiği ülfetle hayat çok uzun gözüküyor ve misafirliğimizi unutuyoruz. Halbuki geriye bakıldığında ya da yaşlılara sorulduğunda dünya misafirhanesinin de “üç günlük” olduğu fark edilecektir. Hesap gününde ise bu misafirliğin daha da kısa olduğu dehşetle görülecektir. Nitekim Mü’minun Sûresi’nde ifade edildiği gibi “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?” sorusuna misafir gibi yaşamayanlar büyük bir pişmanlıkla “Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık” diyecekler. Demek ki bu kadar kısa süreli bir vazifeyi yerine getirememenin ve emanete hıyanet etmenin, ebedî hayat için gerekli şeyleri tedarik etmemenin pişmanlığı ve ezikliği duyulacak.

Yazımızı Risâle-i Nur’dan bir söz ile noktalayalım: “Dünya bir misafirhanedir. İnsan ise onda az duracaktır; ve vazifesi çok bir misafirdir ve kısa bir ömürde hayat-ı ebediyeye lâzım olan levâzımâtı tedarik etmekle mükelleftir.”

16.09.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (09.09.2006) - Karanlık madde ve akıl gözü

  (02.09.2006) - Sonbaharı yaşarken

  (26.08.2006) - Dinlenmek ve savaşmak

  (20.08.2006) - On iki gezegen

  (12.08.2006) - Medya ateşi

  (05.08.2006) - Ortadoğu ve tarih

  (29.07.2006) - Oturmak ve yaşamak

  (25.07.2006) - Büyük Ortadoğu ateşi

  (08.07.2006) - Gençlik fotoğrafı

  (01.07.2006) - Nehrin suyu

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004