Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Mehdilik hevesi



Piyasada "Mehdi heveskârları" o derece çoğaldı ki, ortalık adeta geçilmez oldu.

Sağdan say bir düzine, soldan say bir düzine... (Bu arada, ne bir tek Deccal'in varlığından söz eden var, ne de Süfyandan. Varsa yoksa illâ Mehdi...)

Sayıları düzineleri geçen bu adamların herbirisi için de "Ahirzaman Mehdisi" olduğunu iddia edenler, en azından böylesi bir beklenti içinde olanlar var.

Oysa, Ahirzaman Mehdisi bir tanedir. O da, bu işe heves etmekle, yahut iddiada bulunmakla olacak şey değil.

Mehdi'nin kim olacağı, tamamiyle İlâhî takdire bağlı. Kesbî çalışmalarla o makama çıkılmaz, o makam elde edilmez.

Risâle–i Nur'da açıkça izah edilen bu hakikate rağmen, bazıları aynı daire içinde zihinleri bulandırma metotları kullanarak, Mehdilik meselesini saptırmaya çalışıyor.

Hariç dairelerde avcılık yapsalar, o "sayyâd–ı bîinsaf"ın hiçbiri umurumuzda olmazdı.

Ama ne yazık ki, fikrî ve kalbî bulanıklığını getirip Risâle–i Nur'a bulaştırmaya çalıştırıyorlar; işte biz de bu sebeple aynı doğruları mükerreren hatırlatmak ihtiyacını hissetmekteyiz.

Hülâsa, Mehdi taslaklarının gönüllü (bir kısmı paralı) meddahlarını dinlediğimizde, çıkardıkları pahalı kitap veya broşürleri okuduğumuzda kat'î kanaatle şunu anlıyoruz ki:

1) Bunlar, Risâle–i Nur'daki ilgili bahisleri maalesef anlamamışlar. Bazısı da zaten anlamak istemiyor, çünkü maksatları "üzüm yemek" değil; münakaşa çıkarmak, kargaşa meydana getirmek istiyorlar.

2) Bunlar, Risâle–i Nur'daki "hikmet–i ipham" hakikatinden bihaber oldukları gibi, aynı zincirin devamı ve temel halkaları olan "sırr–ı teklif ve imtihan" hakikatinden de bir hayli uzak duruyorlar.

3) Üstad Bediüzzaman'ın "Risâle–i Nur bu meseleyi halletmiştir. Mehdi meselesini medar–ı bahsetmeyin, üzerinde başkalarıyla münakaşa etmeyin: Zira, o takdirde ehl–i dünya taarruz, ehl–i diyanet de itiraz etmeye başlar" yönündeki mesaj ve tavsiyelerine rağmen, bir kısım kendini bilmezler, bu Mehdi meselesini münakaşa zeminine çekmeyi en büyük marifet zannediyor. Alâmet–i fârikaları gibi, en büyük sermayeleri de "hikmet–i ipham" perdesi altındaki bu meseleyi kurcalamak olmuştur.

4) Bunlar, merhum Hasan Feyzi'nin bir mektubunda (E.L. s, 75) silsile–i siyâdet ve şerâfete bağlı olarak gördüğü Üstad Bediüzzaman için sarf ettiği "Üstad'ım, bir hikmete binaen hakikî hüviyet ve milliyetini setr ve ihfâ ediyor" sözündeki sırrı da anlamıyorlar, yahut anlamak istemiyorlar. Çünkü, işlerine gelmiyor da ondan.

Bunlara daha başka maddeleri de eklemek mümkün. Ama bu kadarı bile maksadı hasıl etmeye kâfi gelir.

Son olarak bir noktayı daha hatırlatmakta fayda görüyoruz. O da şu: Bilerek, yahut bilmeyerek olsun, kafaları karıştırmak, zihinleri bulandırmak isteyenler her zaman için ortalıkta bulunabilir. Onlar da, kendilerince bir vazifeyi ifaya çalışıyorlar.

Bu, aslında çok da büyütülecek, yahut mühimsenecek bir mesele değil... Asıl önemli mesele, Risâle–i Nur'daki "hikmet perdesi"yle örülü izahları bilmek ve o izahlar istikametinde ihlâsını, sadâkatini, i'tidalini hiç bozmadan, hiç sarsılmadan, hatta en ufak bir tereddüde dahi kapılmadan hizmetine aynen devam edebilmektir.

Zira, bir Nur Talebesinin Risâle–i Nur'daki bu meseleyle alâkalı hakikatli izahları haricinde ne bir arayışı vardır, ne de bir beklentisi.

Tek dileğimiz, hariçten herhangi bir arayış, yahut beklenti içinde olanların, Nur Talebelerini bu konuda rahatsız etmemeleri.

Fark

Fikir ve dayatma

Fikir ve dayatma arasındaki farkın en yakın, en çarpıcı bir misâlini "Kemalizm"i eleştiren Prof. Yayla ile ona karşı linç kampanyası başlatan cephenin tutumunda görmek mümkün.

Prof. Yayla'nın yaptığı şey, elbette ve hiç şüphesiz ki, eleştiri çerçevesinde kalan bir fikir yürütme hadisesidir.

Onun karşısına geçip cephe alanlar ise, yine hiç şüphesiz ki, fikirden nasipsiz bir "dayatma silâhı"yla amel ediyorlar. "Hurra!" diye insafsızca yükleniyorlar.

Neyse, bu çamur daha çok su kaldırır. En iyisi, biz şöyle bir "Çat, pat, küt!" üçgeni ile kısa keserek bitirelim.

Çat: Doğrusunu söylemek gerekirse, işte budur Kemalizm ve işte böyledir Kemalistler.

Pat: Ayrıca, böylesi bir dayatmanın "gerilemeye tekabül" edip etmediğini varın siz tahayyül edin.

Küt: Prof. Yayla'yı konuşmacı olarak dâvet eden AKP'lilerin, zoru görünce "dostunu satma" tavrını sergilemesi, onların nasıl bir karakter yapısına sahip olduğunu göstermiş oluyor.

KİTAP

"Al götür, oku getir" sistemi

Elbistan'dan gönderilen üç sayfalık dolu dolu bir mektup var elimizde. Şevk ve gayret hissini coşturan bir mektup. Barla Kitabevinden arkadaşımız Abdülkadir Şahin yazıp göndermiş.

Burada kitabevine bağlı olarak halka açık bir kütüphane kurulmuş. İsmi de "Al Götür, Oku Getir Kütüphanesi" diye konulmuş.

İsminden de anlaşıldığı gibi, orijinal bir buluş ve harikulâde bir sistem... Bu sisteme göre, vatandaş hiç ücret ödemeden, hiçbir harcama yapmadan istediği kitabı emaneten alabiliyor.

Tabiî, okuduktan sonra tekrar getirip iade etmek kaydı şartıyla...

Ayrıca, isteyen kütüphanede de oturup istediği kitabı okuyabilir.

Bunda asıl ve yegâne maksat şudur: Parası olsun olmasın, yetek ki herkes kitap okuyabilsin...

Doğrusu, bu durumda hiç kimsenin "Kitap alamıyorum, okuyamıyorum" diye bir bahanesi kalmıyor.

Bu sistem, aynı zamanda Kur'ân'daki ilk İlâhî buyruk olan "Oku!" hakikatine de hakkıyla hizmet ediyor.

Söz konusu mektupta, yaşanmış birçok hadise de misal olarak zikrediliyor. Hemen her gün, her yaştan insanlar gelip bu kütüphaneden dilediğince istifade ediyor.

İlme ve okumaya hizmet yolunda atılan ve büyük fedakârlık isteyen hamiyetli bir adımdır bu. Bu hizmete emeği geçenleri tebrik ederken, benzer çalışmaların başka mahallerde de yayınlaştırılarak devam etmesini diliyoruz.

Günün Tarihi

Sinan'ın en ihtişamlı eseri: Selimiye Camii

27 Kasım 1575: Edirne'de inşaası tamamlanan Selimiye Camii, büyük bir merasimle ibadete açıldı.

Bu muhteşem cami, Kànunî Sultan Süleyman'ın oğlu Sultan II. Selim tarafından Mimar Sinan'a inşa ettirildi.

Mimar Sinan'ın "ustalık eserim" dediği bu ihtişamlı caminin, önce İstanbul'da inşa edilmesi düşünüldü. Ancak, daha sonraları fikir değiştirilerek, serhad şehri olan Edirne'de karar kılındı. Caminin yapımına 1568/69 yıllarında başlandı.

Mimar Sinan, Tezkiretül Bünyan (Binaların Kitabı) isimli eserinde, Sultan II. Selim'in şöyle buyurduğunu beyan eder: "Benim çokça sevdiğim Edirne şehrinde öyle bir cami inşa eyle kim, cihanda eşi benzeri olmaya."

Selimiye Camii, birçok yönüyle dünyada hakikaten eşsiz bir eser hüviyetini taşıyor.

27.11.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (25.11.2006) - Papa dâvetlidir; zorla gelmiyor

  (23.11.2006) - Fikir ve ifade hürriyeti

  (22.11.2006) - Cennet Bahçesinin Bülbül'ü

  (21.11.2006) - Yasağa karşı yasak gösteri

  (20.11.2006) - "Kıbrıs Fatihi" palavrası

  (18.11.2006) - Tashih ve tasrih notları

  (17.11.2006) - Nurculuk tehlikesi (!)

  (16.11.2006) - Ecevit ve Nurcular

  (15.11.2006) - Değişim sinyalleri

  (14.11.2006) - Turkuaz'ın siyasî rengi

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004