Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Şaşırtmaya şaşırmadık



Yirmi gün önce işlenen vahim bir cinayet hadisesinden sonra yaşananlar öylesine karmaşık bir hale geldi ki, bunu çözebilene aşk olsun.

Çözmek bir yana, zincirleme ortaya çıkan şok görüntülerle, yapılan çelişkili açıklamalarla, zihinleri bulandıran kasıtlı yorumlarla, mesele büsbütün rayından saptırıldı. Yani, iş zıvanadan çıktı, daha doğrusu çıkartıldı.

Cinayetin üzerindeki sis perdesi daha da karartılıp kalınlaştırıldı.

Şaşırtma taktikleriyle deliller karartıldı. Çaprazlama düellolarla sürülen iz kaybettirildi.

Hâsılı, aydınlatılması gereken bir cinayet hadisesi, alabildiğine karartılmış oldu. Böylelikle, kafalar iyice karıştı; yani karıştırılmış oldu.

Niçin şaşırmadık?

Ne var ki, bizim kafamız hiç, ama hiç karışmadı.

Bütün şaşırtma numaralarına rağmen, biz yine de şaşırmadık.

Zira, bütün bu muhtemel gelişmeleri biz tâ başından beri biliyorduk ve bunu sizlerle de paylaştık.

İşte, cinayet hadisesiyle ilgili olarak kaleme aldığımız ilk yazıdan bazı satırlar:

"Tetikçi genç, taşeronun da taşeronu olabilir ancak. O yakalandı, ancak merkezdeki odak noktasına ulaşmanın mümkinatı görünmüyor.

"Zira, günümüzdeki profesyonel cinayet örgütleri, müteselsil taşeronlara yüzde yirmi harcıyorsa, kendini gizlemek ve izini kaybettirmek için yüzde en az seksen harcıyor.

"Bunlar, senaryoyu da, oyunun sahnelenmesini de ona göre planlayarak işi organize ediyor.

"Nitekim, bu kahredici realite sebebiyledir ki, yakın tarihte işlenen onlarca cinayetten hemen hiçbirisinin perde gerisi aydınlatılamadı."

Gazetemizin 22 Ocak günkü sayısında yayınlanan bu yazımızın devamında ise, şu ifadeler yer alıyor:

"...Bütün bu genel bilgilerin ardından şunu ifade edebiliriz ki, Hrant Dink cinayetinin perde gerisi kolay kolay aydınlatılamayacak. Tetikçi belirlense, yakalansa ve mahkemelerde ifadesi alınsa bile, asıl azmettiricilere yine de ulaşılamayacak.

"Bu işler, ne yazık ki böyledir. Zira, bu gibi karanlık cinayetlerin karanlık odadaki azmettiricileri az–çok bilindiği halde, bunlar alenen ve tam bir açık yüreklilikle söylenemiyor, isimleri telâffuz dahi edilemiyor.

"Sebeb, bunlardan korkulması, bunların kahır ve gazabından çekinilmesi, en azından onlarla başedilemeyeceği kanaatinin hakim olması."

Yirmi gündür yaşanan gelişmeler, ne yazık ki ilk günlerde ifade ettiğimiz çerçevede cereyan ediyor.

İşte, bundan dolayıdır ki hiç şaşırmadık ve şaşırmıyoruz.

Derin fotoğraf

Fotoğrafı iyi görmek için, can alıcı birkaç suâlin cevabını bulmaya çalışalım.

Yâhû, hakikaten biz nasıl bir ülkede yaşıyoruz? Düşünelim bir.

Yaşadığımız yer "kafası çabuk karışanlar ülkesi" midir?

Yoksa, ekseri sağduyulu insanlarız da, en etkili fitnebâzların, profesyonel kafa karıştırıcıların, aldatmakla iş görenlerin, yani müfsitlerin, münafıkların, dessasların, hannâsların mebzul miktarda bulunduğu ve hatta cirit oynattığı bir ülkede mi yaşıyoruz?

Sanırım, şu son cümledeki ifadeler, yaşadığımız ülkenin "derin fotoğraf"ını en iyi şekilde yansıtmış oluyor.

Buna göre, bir dehâ var içimizde... "İslâmlar içinde çıkan ve aldatmakla iş gören" bir dehâ... (Hadis'ten mülhemen Şuâlar, s. 504.)

Zaten, fotoğrafın tam ve net olarak görünmemesinin sırrı da, bu realiteye dayanıyor: Derin, perdeli ve aldatıcı olması...

Derinlik kaybolduğu, perde yırtıldığı veya aldatıcı dehânın mahiyeti anlaşıldığı gün, inanıyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tarihi yeniden yazılacak.

Evet, "aldatıcı dehâ"nın mahiyeti mühim, belki de en mühim bir meseledir. O mahiyetin anlaşılması için ne kadar bedel ödense, yine de azdır.

GÜNÜN TARİHİ (08 Şubat 1919)

Bir gün evvel İstanbul'a gelen işgal kuvvetleri komutanlarından İngiliz general Allenby'den sonra, Fransız general Franchet de geldi.

İstanbul'daki Rum, Ermeni ve Yahudi tebaadan kimseler, General Franchet'i coşkun tezahüratla alkışlayanlar arasında yer aldı.

Osmanlı hükümet merkezinde biraraya gelen yüksek rütbeli ecnebi komutanlar, İstanbul başta olmak üzere, Anadolu'nun tamamını işgal ve bölüşme planları üzerinde görüşmelerde bulundular.

Ne var ki, aralarında kısmî ihtilâflar çıktı. General Franchet'in zaman zaman İngilizlere karşı Osmanlı tarafını tutma eğilimi göstermesi de bu yüzden olsa gerektir.

Hayat mâcerası

1858 doğumlu olan Fransız general D'esperey Franchet I. Dünya Savaşı esnasında, önce Doğu Ordular Grubuna (1916), ardından Kuzey Ordular Grubuna (1917) komuta etti.

1918'de ise, Doğu Müttefik Orduları Başkomutanı olarak, Bulgaristan'a karşı hazırladığı saldırı plânını gerçekleştirerek Tuna boyuna kadar gelip dayandı.

8 Şubat'ta işgal altındaki İstanbul'a gelen Franchet, ayağının tozuyla Sadrâzam Tevfik Paşaya bir ültimatom vererek, bazı Osmanlı aydınlarının ve politikacılarının derhal tutuklanmasını, aksi halde İstanbul'u resmen ve fiilen işgale kalkışacaklarını bildirdi.

Tecrübeli bir devlet adamı olan Tevfik Paşa ise, diplomasi sanatını kullanarak İngilizlerle Fransızların birlite hareket etmesine mani olmaya çalıştı. İşgal koalisyonunda yer alanlar arasında İngilizler başta geliyordu. Hemen herşey ancak onların tasdikine bağlıydı.

Bunu hazmetmeyen Fransızlar ise, Osmanlı hükümetiyle ipleri daha fazla germekten vazgeçti.

General Frnachet, 6 Nisan 1920'de Cafer Tayyar Paşa ile Edirne'de bir görüşme yaptı. Bu durum, Fransızların İngilizlerle tam bir ittifak içinde olmadıklarını gösterdi.

1921'de mareşallik rütbesine yükseltilen Franchet, Kuzey Afrika Orduları Müfettişliği göreviyle Afrika'ya gönderildi.

08.02.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.02.2007) - Seyahatteki sıhhat

  (30.01.2007) - Hayırlı şifâlar dileğiyle...

  (29.01.2007) - Sekiz yıl arayla ikinci mektup

  (26.01.2007) - Demokratikleşme sancıları

  (25.01.2007) - Ölçüyü kaçırmadan

  (24.01.2007) - Hamdolsun, Müslümanız biz

  (23.01.2007) - Neşet Ertaş'tan insanlık dersi

  (22.01.2007) - Cinayetin yüzü maskeli, izi perdeli

  (20.01.2007) - Vahdeddin'in mirası

  (19.01.2007) - Ulusalcı Sarkozy

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004