Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Faruk ÇAKIR

Stad mı, beşik mi?



En başta, Türkiye’de ‘spor’ denilince akla ‘futbol’un geldiğini; devamında da “Spor barış ve dostluktur” vecizesinin kitlelere ezberlettirildiğini hatırlayalım. Böyle bir atmosferde, ‘spor’un kötü niyetlere âlet edildiğini söyleyenlerin dinlenmeyeceği, art niyet aranacağı ve böyle diyenlerin en iyi ihtimalle ‘dokuzuncu köy’e gönderilmek istendiğini de kabul edelim.

Futbol, pek çok dünya ülkesinde bizden daha yaygın bir spor dalıdır. Peki bu spor dalı hangi maksatlara âlet ediliyor? Vecize haline gelen başka bir tesbiti de—bil mânâ—hatırlayalım: Futbol, kitleleri uyutmak için diktatörlerin kullandığı bir ‘âlet’tir. Nitekim, 20. yüzyılda yapılan ve 100 bin kişiyi ‘uyutan’ stadlar meşhurdur. Türkiye’de futbolun desteklenmesinde de bu niyetleri sezmek mümkün.

Sporun/futbolun sebep olduğu çirkin ‘kavga’lara son olarak İtalya örnek oldu. Milyonlarca taraftarın ‘hop oturup, hop kalktığı’ İtalya’da bir futbol karşılaşması sonucu çıkan kavgada bir polis memurunun öldürülmesi infiâle sebep olmuş. Netice olarak ülkedeki bütün futbol karşılaşmaları ikinci bir karara/emre kadar iptal edilmiş durumda.

Peki, ne olmuş İtalya’da? Catania ve Palermo futbol takımları arasında oynanan maçta, Palermo 2-1 galip gelince olaylar patlak vermiş. Catania şehrinde gece boyunca devam eden olaylarda 100’ü aşkın taraftar yaralanmış ve 14 Catania taraftarı tutuklanmış. Aynı olaylar sırasında devriye arabasına atılan bomba neticesinde 38 yaşındaki bir polis ölürken, bir polis de ağır yaralanmış. (Radikal, 4 Şubat 2007)

İtalyan idarecilerini ‘şok’ eden cinayet sonrası ülkede bütün futbol karşılaşmaları iptal edilmiş durumda. Peki, ‘barış ve dostluk’ diye tanıtılan futbol karşılaşmaları nasıl olup da cinayetlerle sonuçlanıyor? Rekabetin asıl olduğu bir oyunun adına barış demekle olmuyor demek ki...

Türkiye’de de bu çapta olmasa da futbol karşılaşmalarında ‘kavga’lar eksik olmuyor. Hele son günlerde yapılan karşılaşmalarda ‘komşu şehir’lerin birbirine ‘düşman’ olmasına sebep olacak ‘kıvılcım’lar çakıldığı dikkate alınırsa bu konuda gereği kadar hassas olmamız gerektiği anlaşılır. Malatya ve Elazığ takımlarının karşılaşmasını hatırlayalım... Pek çok ‘komşu’ şehir bu sebeple birbirine kırgındır. ‘Dost’luğu geliştirmesi beklenen futbolun, şehirleri birbirine ‘düşman’ edebiliyor olması ‘normal’ midir?

Türkiye’yi ‘idare eden’ler bu konuyu ciddiye almak durumundadır. Sinyal veren tehlikeye karşı ‘Bize bir şey olmaz’ anlayışına sığınmanın faturası ağır olabilir. Kitleleri uyutan ve uyuşturan futbol, bir dönem için siyasetçilere fayda sağlayabilir; ancak uzun dönemde bundan hepimiz zarar görürüz. Uzun ömürlü planlar yaparak gençlerin masum görünen bu tuzağa düşmesini de engellemeliyiz.

Ne mi yapılabilir? Futbol, gereğinden fazla teşvik edilmezse destek bulmaz. Bunun için de ‘boşluk’ta gezen gençlere daha faydalı meşguliyetler sunulabilir. Geçmişte bir siyasetçinin dile getirdiği gibi, alternatifini ortaya koymadan böyle şeylere ‘karşı’ çıkmak da fayda vermez. Bugün itibarıyla TV’ler ve kahvehanelerden haklı olarak şikâyetçiyiz. Ama bu ‘âlet’leri toplumun hayatından bir anda söküp atmak mümkün mü? Evlerinde TV izleyerek ‘uyuşan’ aileler, TV olmayınca ne ile meşgul olacak? Faydalı meşguliyetler ortaya koymadan yapılacak böyle bir uygulama, Allah muhafaza, yeni facialara sebep olabilir.

Gelip dayandığımız yer, pek çok noktada olduğu gibi ‘eğitim’dir. Kitaplarla kuracağımız dostluk, her çeşit ‘sanal dost’luktan daha faydalıdır. O halde, futbola yapılan desteğin on katını ‘kitab’a yapmak durumundayız. Bunun için ‘cinayet’ işlenmesini beklemeye de gerek yok. Zararın neresinden dönsek kârdır...

09.02.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (08.02.2007) - Başörtülü polis görev başında

  (07.02.2007) - Niyetiniz nedir?

  (05.02.2007) - ‘Japon modeli’nden örnek almak

  (04.02.2007) - Küresel ısınmaya karşı tasarruf

  (03.02.2007) - Barışın önündeki engel

  (02.02.2007) - İnsaf mektebi

  (01.02.2007) - ‘O kafa’ ile uzlaşılabilir mi?

  (31.01.2007) - Yasakçılar da özür dileyecek

  (30.01.2007) - Türkiye’yi yargılayan rakamlar

  (29.01.2007) - Ümitsizliğe yer yok

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004