Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Abdil YILDIRIM

Gitmenin anlamı



Gitmek deyince, bulunduğumuz yeri terk etmeyi, başka bir mekâna varmayı anlarız. Bedenimizin yer değiştirmesi bir “gitmek”tir. Halbuki gitmek, sadece bedenle olmadığı gibi, bedenimizin oradan ayrılması da tam olarak oradan gitmek anlamına gelmiyor. Gitmenin pek çok halleri, yolları ve anlamları bulunuyor.

“Gitmenin Psikolojisi” adlı kitabın yazarı Dr. Recai Yahyaoğlu, “Gittiğinde ruhun ve kokun kalır geride” diyerek, bedenle ruh ilişkisini zaman ve mekân bağlamında tahlil ediyor. Hayatın tamamen bir gitmekten ibaret olduğunu anlatıyor.

Gitmek bazen bir hicrettir. Bazen bir kaçış, bir kurtuluş, bazen de bir vuslata veya hasrete doğru yolculuktur. İnsan bazen bedenen gider, bazen ruhen veya hayalen gider. Geriye dönüp çocukluğuna gidenler olduğu gibi, nazarını ileri uzatıp ölümden ötesine, mahşere, mizana ve sırata doğru yol alanlar da olur. Şimdi hayalen o menzillere gidip gelenler, gelecekte mutlaka oralara gideceklerini düşünüp hazırlıklarını ona göre yaparlarsa, bu hayâlî yolculuğun hayâtî faydalarını göreceklerdir. Bugün uzak görünen mekânlar, yarın çok yakınımızda, hatta yanımızda olacaklardır. Onun için uzaklık-yakınlık da izâfî bir kavramdır. Çünkü “Bütün gelecekler yakındır.”

İnsan ruhlar âleminden gelip dünya menzilinde yol alırken, yaratılış sırrının perdesini aralayan, bütün akılları hayret içinde bırakıp meşgul eden üç müthiş suâl ile karşılaşır: “Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?” İnsan bir yandan ömür caddesinde yol alırken, bir yandan da bu suâllere makul, makbul ve mantıklı cevaplar bulmakla mükelleftir.

“İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder. Her iki hayatın levâzımatı Mâlikü’1-Mülk tarafından verilmiştir.” Demek ki insan sonsuz kudret sahibi bir Melik’in mülkünde yolculuk yapıyor. Yolculuğu sırasında ihtiyaç duyduğu her türlü levâzımâtı da Mülk sahibi tarafından karşılanıyor. İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler için gökten rahmeti indiren de, yerden nimeti çıkartan da yerlerin ve göklerin sahibi olan Cenâb-ı Hak’tır. Kâinatı ve içindekileri bir hikmet dairesinde bir yere sevk eden de O’dur.

Kâinat dediğimiz varlıklar âlemi, dinamik bir sistem üzerine yaratılmış olduğundan, her şey her an hareket halindedir. Bir bisiklet, ancak hareket halinde iken dik durabilir, hareketsiz olduğu an devrilir. Kâinat da sanki bu hareketi sayesinde varlığını sürdürmektedir. Atomların elektronlarından, güneş sistemlerine kadar her zerre ve her küre, hareket halindedir. Hatta güneş sistemimizin de uzayda bir yerlere doğru gittiği bilinmektedir. Demek ki gitmek sadece insana mahsus değildir. Gözle görünen ve görünmeyen ne kadar varlık mevcutsa, hepsi bir yerlere doğru sevk edilmektedir.

Olduğumuz yerde dururken de, hatta yatıp uyurken de aslında gitmeye devam ediyoruz. Bu yolculuğa kendi irade ve isteğimizle çıkmamıştık. Bizi bir hikmetle Yaratan ve yaşatan iradenin hükmü istikametinde yolculuğumuz devam ediyor. Bu istikameti değiştirmek veya “Ben gitmek istemiyorum, burada kalacağım” demek gibi bir tercih hakkımız da bulunmuyor. Zaten kalmak gitmekten çok daha zor ve meşakkatli olacağından, gitmek bizim için daha hayırlı bulunuyor.

HER ŞEY GİDER

Zaman bir su gibi durmadan akar,

Hafta gider, mevsim gider, yıl gider.

İlkbaharda renkler seyrana çıkar,

Sarı gider, yeşil gider, al gider.

Hasretlik içimde dinmeyen sancı,

Şu dünya hanında ben bir yabancı,

Hem han ihtiyarlar, hem de hancı,

Hancı gider, yolcu gider, yol gider.

Kâinat bir ağaç kudret bağında,

İnsan bir meyvedir dünya dalında,

Her şey akıp gider kendi yolunda,

Ağaç gider, meyve gider, dal gider.

Elbet bu nizamın var bir sahibi,

Sonsuza uzanır göklerin dibi,

Arzımız yürüyen merdiven gibi,

Deniz gider, nehir gider, göl gider.

14.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.11.2007) - Her zamankinden daha çok

  (01.11.2007) - Yanlış teşhis

  (30.10.2007) - Mutlu musunuz?

  (28.10.2007) - Acele edelim

  (25.10.2007) - Dost kervanı

  (14.10.2007) - Beyaz sayfa

  (12.10.2007) - Kuyudaki taş veya mahalle baskısı

  (21.09.2007) - Oruca tutulduk, oruca tutunduk

  (08.09.2007) - Herkesin bir derdi olmalı

  (04.09.2007) - Son nefes, zor nefes

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri