Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

S. Bahattin YAŞAR

Dalâlet ve küfür dışında; her şey güzeldir



Meşrû dairenin kapsam alanı oldukça geniş

Meşrû dairenin keyfe kâfî olduğunu biliyoruz. Bu meşrû dairenin, insanın masum bütün ihtiyaçlarına cevap verdiğini de biliyoruz.

Bunun tersi olan gayr-i meşrû dairede lezzet ve keyfin olmadığını, gayr-i zarûrî ihtiyaçların insanın maddî ve manevî dünyasına faydasının olmadığını da biliyoruz.

Dolayısıyla yolun iki olduğu apaçıktır. Meşrû daire ve gayr-i meşrû daire.

Meşrû dairenin, Kur’ân’la hadleri çizilmiş, Resûl-i Ekrem (asm) ile uygulama alanına çekilmiş ve asırlardan beridir de, uygulandığında insanların ve milletlerin tarihlerinde çok olumlu, müspet, pozitif sonuçlar vermiş davranışlar bütünü olduğunu da, artık bilmeyen kalmadı.

Huzur ve saadet arayışını, meşrû daire dışında aramış bütün toplumlar ve bireyler, yanlış adresleri denediklerinin artık farkına vardılar. Bu farkına varış, hem Batı toplumu için söz konusu, hem de Müslüman toplumlar için söz konusudur.

Maddeyi mânânın önüne çekmiş anlayış iflâs etti.

Varlığı müsbet anlamanın dışında ve ötesinde kullanan anlayış mutlu olamadı. Onun için cebine haddinden fazla para koyduğunuz genç, bütün geçim ihtiyaçlarını karşıladığınız oğul, rahatı için bütün konfor malzemelerini temin ettiğiniz kızınız mutlu olamadı.

Yani dinin çizmiş olduğu hadlerin dışındaki bütün ilgiler, bütün şefkatler, bütün sevgiler beraberinde mutluluğu taşımadı. Onun için insan sonra sonra anladı ki, Allah’ın sevgisi, şefkati, merhameti dışındaki atılan bütün adımlar beraberinde acı tokatlar taşıdı.

Hakka giderken, kullanılan

vasıtalar da hak olmalıdır

Hakka giderken kullanılan vasıtaların da hak olması gerekir. O yüzden batıla giden adam, eğer hak vasıtalar kullanıyorsa, muvakkaten de olsa galip olabiliyor.

Meşrû dairenin dışı, hem o daireyi yaşayanlar için, hem de yaşaması arzu edilenler için keyif taşımıyor. Meşrû dairenin dışındaki vasıtalar, nasıl özellikler içerirse içersin, mutluluk getirmiyor.

Ondandır ki, insanlar mutlu, rahat olmak için yeri geldiğinde taksitli banka kredilere girip, haramlara da bulaşarak lüks otomobiller, lüks evler, lüks kullanım eşyaları aldılar, ama bu meşrû dairenin dışına çıkmış bütün adımlarda bu adımların acı sonuçlarıyla karşılaştılar. Onun için faize, harama bulaşmış bütün insanlardan acı hatıraların bulunduğu şikâyetler dinlenmektedir. Yani faize bulaşmış da, bunun neticesinde mutlu olmuş, huzur bulmuş insan manzarası yoktur. Biz uzaktan öyle görmesek bile, davulun sesi, bize uzaktan hoş geliyordur. Gerçekte öyle değildir. Böyle insanlara değil özenmek, ancak acınmalıdır.

Mekanizmayı bozduk, varlığın yaratıcısıyla bağlarını kopardık; her şeyi sahiplendik, dünyevîleştik; ama sonuçta dünya ahiret dengemiz bozuldu.

Musibetler, birer kader kamçısıdırlar

Âyet-i kerime, insanlığın huzursuzluk kaynaklarının nerelerden geldiğine dikkatleri çekiyor; “Sana gelen her güzel şey Allah-ü Teâlâdan gelmektedir. Sana gelen her kötülük de kendindendir.” (Nisa Sûresi, 78)

Huzur, saadet, maddî ve mânevî lezzet halleri Rabbimizin bize birer ihsanıdırlar. Çirkinlikler, haramlar, arızalar, kötülükler kişinin nefsindendir. Onun için bir kötülükle, bir çirkinlikle karşılaşıldığında hiç kimseleri suçlamadan, kabahati kimselerde aramadan kişi nefsine dönmeli ve hatanın, yanlışın kaynağını bulup, onu gidermeye çalışmalıdır. Başa gelen sıkıntılar, musibetler insanda bir takım olumlu gelişmeleri, yaşadıklarımızı sorgulamayı netice vermelidirler. Bu gözle bakıldığında, musibetler, dergâh-ı İlâhiye sevk etmek için birer kader kamçısıdır.

İnsan, haramdan, dinin müsaade etmediği hallerden önce kendisini temizlemek durumundadır. Başa gelen musibetleri de böylece okumak gerekmektedir.

Gerçek musibet, dine gelendir

Başa gelen sıkıntılar, belâlar her ne kadar acı ve üzücü görünür ise de, kalbe ve ruha tatlı gelmektedir. Çünkü beden ile ruh, birbirinin zıddı gibidir. Birine acı gelen ötekine tatlı olur.

Musibet dini olmamak şartıyla musibet değildir. Dine gelmedikten sonra yaşanan her hâli, olumlu değerlendirmek gerekmektedir. O zaman denilebilir ki, meşrû daire alanı, dine uygun keyif alanı, hevesâta dair müsaade edilen lezzet alanı, aslında insanların ihtiyaçlarına yeterince cevap verebilecek derecededir ve bu alan yeterincedir. Bu alanı daraltma veya genişletme kişi haddinin üstündedir.

Dalâlet ve küfrün dışındaki her hâl için hamd etme vurgusu, bunun için önemlidir. Bu şu demektir, dalâlet ve küfür içermedikten sonra, her hâl ve davranış müspettir.

Helâllerin çeşit ve sayısı, haramlardan pek çoktur

Allah-ü Teâlânın mübah ettiği ve izin verdiği şeylerin çeşidi ve sayısı, haram kıldıklarından pek çoktur. Mübahlardaki fayda ve lezzet, haramlardakinden kat kat ziyadedir.

Onun için meşrû daire keyfe kafidir. Harama girmeye lüzum yoktur.

10.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.11.2007) - Her insanın tenkid edilebilecek bir tarafı mutlaka vardır

  (27.10.2007) - Herkesin alkışlanabilecek bir tarafı mutlaka vardır

  (20.10.2007) - İnsan, yüzündedir

  (13.10.2007) - İnsanlık “nitelik” kazandı

  (06.10.2007) - “I’m muslim don’t panic’

  (29.09.2007) - “Siz, kimlerdensiniz?”

  (22.09.2007) - Yanlışın kim tarafından yapıldığı önemli mi?

  (15.09.2007) - Nasıl bir kardeşsiniz?

  (08.09.2007) - “Bismillah” nasıl her hayrın başıdır?

  (01.09.2007) - VEM ve DEM

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri