Osmanlı’dan bu tarafa bir Ramazan nostaljisidir sahurda çalınan davul. Neredeyse, Ramazana ait bir şeâir olmuştur bizim cemiyetimizde. Bizim çocukluğumuzda, mahallemizden bir genç bu işi üstlenmişti.
Fakat, zannederim o zamanki imkânlarla (veya imkânsızlıkla) davul yerine eline geçirdiği bir gaz yağı tenekesi ile o işi yapıyordu. Dışarıda lapa lapa kar yağarken, onun davul çalması ve o manzara bir acâibti. Sadece bizim mahallemizin sâkinlerini uyandırmak için davul çaldığından, tam sahur vaktinde yapıyordu. Yani bugünkü gibi işi ticarete dökmemişti. Müslümanların ibadetlerine yardım için bir işti o. Ama, şimdi zamanımızda para için yapıldığından, yedi mahallede birden çalınıp, çok erkenden uyandıranlar da var. Hatta hiç unutmam, açık kasa bir vasıtanın üzerinde araba yürürken davul çalanı da görmüştüm daha önceleri.
Gerçi çalar saat kurup da uyananlar da oluyordu ama saati duymayacak kadar uykusu derin olanlar, davulun sesine muhakkak uyanıyordu. Evlerin lambaları tek tek yanarak herkes sahura kalkıyordu. Gündüzleri bazen davul çalan o ağabeyi görüyorduk. Yine davul çalmasını istiyorduk, “Yok, o iş sadece sahurda olur” diyordu. Yıllar öncesinin bu manzaraları gözümüzün önüne gelince, değişik bir his kaplıyor içimizi.
|