Abdil YILDIRIM |
|
Dünya doyumluk değil tadımlıktır |
İnsan, dünyanın fâni olduğunu, kendisinin de bir misafir olarak burada bulunduğunu bildiği halde, ebedî kalacakmış gibi dünyaya sarılıyor. Ahiretini kazanmak için verilen ömür sermayesi ile dünyayı kazanmaya çalışıyor. Ahiret nimetlerinin bir numûnesi olan dünya nimetlerine hırsla saldırıp, hepsini elde etmek istiyor. Dünyanın bir vitrin olduğunu unutup, bütün güzelliklerin ve lezzetlerin vitrinde gördüğü mallardan ibaret olduğunu zannediyor. Peygamber Efendimizin (asm) “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahret için çalışınız” hadis-i şerifini hemen herkes bilir ama, her nedense sadece birinci kısmı dikkate alınır. Yani insanların büyük çoğunluğunda hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışma ve dünyalık biriktirme meyli mevcuttur. Acizliğinden ve muhtaç olduğundan dolayı kendisine verilen nimetlerin gerçek sahibiymiş gibi onları zimmetine geçirir. Daha da ileri gidenler, sahip oldukları ile de yetinmezler, daha fazlasını talep ederek hırsla dünyaya sarılırlar. Halbu ki dünya, kendisine sarılanı bağrına basmaz, onunla ebedî olarak dost olmaz. Devamlı olarak onu sırtında taşımaz. Hiç ummadığı bir zamanda ve hiç beklemediği bir yerde dünya insanı sırtından indirir. Sahip olduğu malı mülkü, şanı şöhreti, eşi dostu, birer birer kendisini terk eder. Bir çok insan, meftun olduğu dünyadan müflis olarak ayrılmak zorunda kalır. Zamanın mazi mezarlığı, dünyanın en büyük servetlerine sahip oldukları halde, müflis olarak dünyadan ayrılanların kemikleri ile doludur. En büyük imparatorluklara hükmedenler, “Dünya bir hükümdara çok, iki hükümdara az” diyenler, hazinelerinin anahtarlarını yetmiş devenin taşıyamadığı zenginler, dünyanın sırtından inmişler, kucağına girmişlerdir. Dünya misafirhanesi, gerçekten caziptir. Çok güzel tanzim edilmiş, çok leziz nimetlerle donatılmıştır. İnsanda bulunan her duygu ve latifenin istifade edeceği bir lezzet mevcuttur. Fakat dünyadaki nimetler ve lezzetler, sadece tatmak içindir. Doymak için değildir. Zira insanda öyle duygu ve arzular vardır ki, onların burada doyması, tatmin olması mümkün değildir. Bediüzzaman Hazretleri’nin dediği gibi, “Bazıları dünyayı yutsa tok olmaz”. Zaten Cenâb- Hak, dünya nimetlerini ahiretteki sonsuz nimetlerinin bir numunesi olarak yaratmış, onların cüz’i bir lezzetini dünya nimetlerine katmıştır. Demek ki dünya doymak için değil, tatmak içindir. Doymak isteyen, bunların asılları ve menba’ları olan ahiret nimetlerini elde etmeye çalışmalıdır.
HANİ KİM DOYDU GİTTİ?
Günleri birer birer, saatler saydı gitti, Gençliğim sabun gibi, elimden kaydı gitti.
Hayat coşkun bir ırmak, mecraya uydu gitti, Mümkün değil durdurmak, daveti duydu gitti.
Hükümdarlar tacını, tahtını koydu gitti, Çıkardı kaftanını, bir kefen giydi gitti.
Dünyaya el uzatan, şöyle bir değdi gitti, Yaradan’ın hükmüne, boynunu eğdi gitti.
İpek, atlas giyenler, hepsini soydu gitti, Tıka basa yiyenler, sanma ki doydu gitti.
(A.Y.) 01.06.2010 E-Posta: [email protected] |