14 Ekim 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Kazım GÜLEÇYÜZ

Örtünme baskısı mı?


A+ | A-

Sanki üniversitelerdeki başörtüsü yasağı kalkmış gibi, şimdi de “Örtünme baskısı nasıl önlenebilir?” tartışmaları başladı.

Oysa YÖK’ün sadece bir üniversiteye, şapkalı bir öğrenci için gönderdiği yazı sonrasında diğer üniversitelerdeki uygulama epeyce karışık.

Bir kısmında, söz konusu yazıdan çok önce, rektörlerin inisiyatifiyle serbestliğe geçildiği ve başörtülülerin derslere alındığı ifade edilirken...

Bazılarında, yazı sonrası rektörlerin kampüs girişlerindeki yasağı kaldırdıkları, ama kimi öğretim üyelerinin başörtülü öğrencileri derslere almamaktaki ısrarlarını sürdürdüğü belirtiliyor.

Bu durumun ortaya çıkaracağı kaos ve kargaşa, öteden beri yasakla üniversitelere düzen ve “huzur” geldiğini iddia edenlerce, “Bakın, biz haklı çıktık” deme fırsatı olarak kullanılabilir.

“Sınıftan çıkarmayın, tutanak düzenleyin” yazısının öğretim üyeleri, dekan ve rektörler cenahında meydana getirdiği rahatsızlık da cabası.

Velhasıl, partiler kendi aralarında lâf yarıştırıp birbirlerini samimiyet sınavından geçirmeye devam ededursunlar, görünen o ki, bizi yine provokasyonlara açık sıkıntılı bir süreç bekliyor.

Hal böyle iken, toplum genelinde hiçbir zaman söz konusu olmayan ve münferit örneklerin ötesine geçmeyen “örtünme baskısı”na karşı ne gibi tedbirlerin alınacağının hararetli tartışmalara konu edilmesi başlı başına bir garabet.

Aynı şekilde, yasak mağduru bazı başörtülülerin, böyle bir “problem”in varlığını peşinen kabul ederek, ‘açık”lara, “Biz başörtüsü yasağına nasıl direndiysek örtmeyenler de öyle direnecekler, başka yolu yok” diye yol göstermeleri de.

Bir tarafta, fiilî ve yakıcı bir gerçek olarak insanları mağdur etmeye devam eden başörtüsü yasağı; diğer tarafta, böyle bir ortamda hiçbir reel temele dayanmayan hayalî, mevhum, farazî bir “örtünme baskısı”na karşı seslendirilen tavsiyeler. Aralarında en ufak bir benzerlik yokken.

Burada da iş “mahalle baskısı”na götürülmek isteniyor ve “Çoğunluğun örtülü olduğu bir ortamda örtmeyenler kendilerini baskı altında hissedecekler” deniyor. Eğer söz konusu çoğunluk kendi hür tercihiyle tesettürü seçtiyse, örtmemeyi tercih edenlerin kendilerini yalnızlık psikolojisiyle baskı altında hissetmeleri bir yere kadar anlaşılabilir belki, ama bunun çaresi ne?

Tesettürlü çoğunluğun sağduyulu, müşfik ve kucaklayıcı tavrından başka bir çözüm var mı?

Ki, bizim toplumumuzda o sağduyu, şefkat, hoşgörü ve kucaklayıcılık, fazlasıyla mevcut.

Aynı ailede bile tesettüre tam riayet edenlerle, yeterince yapamayanların, birbirleriyle ilişkilerinde bu konuyu hiçbir şekilde sorun haline getirmeden ahenkli bir birlikteliği geniş ölçüde yaşadıkları bir vâkıa değil mi? Bu ahenk komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerinde de geçerli değil mi?

Toplumun kendi içinde gayet tatlı bir şekilde çözdüğü konuları, saçma sapan ve saptırıcı yorumlarla kronik sorunlar haline getirmek niye?

Tabiî, burada şu nokta da çok önemli:

Siyasî iktidarın ileri gelenlerinin, 12 Eylül ürünü başörtüsü meselesi bir-iki istisna dışında hemen hemen çözüme bağlanmışken, “Rektörler başörtülülere selâm duracak” çıkışıyla bu konudaki hassasiyetleri provoke eden bir gelenekten geliyor olmaları; Cumhurbaşkanı ve Başbakan başta olmak üzere bakan, milletvekili ve bürokrat eşlerinin çoğunun başörtülü olması, bir kesimdeki tedirginliği arttıran faktörlerden biri.

Başbakanın “Yedi-sekiz sene öncesine kadar yoktu” diye yakındığı “kamusal alan” uydurmasının bu iktidar başa geldikten sonra icad edilmiş olması da aynı tesbiti teyid eden bir örnek.

Hiçbir reel dayanağı bulunmayan “Zorla örttürecekler” korkusunun dayanağı işte bu nokta.

İktidar partisi bu kabil endişeleri dağıtmak için mi, “Bodrum’da AKP’ye mini etekli katılım” gibi haberlerle yansıtılan “açılım”lara yöneliyor?

Ama o da başka bir savrulmayı ifade ediyor.

Üstelik başörtüsü yasağı devam ederken...

14.10.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.10.2010) - Başörtüsünde çözüm

  (12.10.2010) - Siyaset de demokratikleşmeli

  (10.10.2010) - Liberallerin iki yanlışı

  (09.10.2010) - Tek tipçi projeler

  (08.10.2010) - Askerlik reformu ne zaman?

  (07.10.2010) - Anayasanın başlangıcı

  (06.10.2010) - AB sürecinin son beş yılı

  (05.10.2010) - Ahirzaman Müceddidi

  (03.10.2010) - Asr-ı Saadetten ahirzamana

  (02.10.2010) - Üniformasız DGM’ler


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  YENİ ASYA NEŞRİYAT

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.