Türk basketbolunun usta yorumcularından Murat Murathanoğlu, 1958’de İstanbul’da doğdu. Amerika Birleşik Devletleri’nde İllinois Üniversitesi İnşaat Bölümü’nü bitirdi.
Uzun yıllar Amerika’da yaşadıktan sonra, askerlik için döndüğü ana vatanı Türkiye’den bir daha vazgeçemedi. Türkiye’deki yeni hayatına başlamasına dönemin en popüler spor kulübü olan Eczacıbaşı’nda antrenörlük yapan Aydan Siyavuş’un katkısı çok büyük. NCAA ve NBA’den edindiği basketbol birikimini bu kulüp sayesinde kullanma fırsatı bulan Murathanoğlu, spikerliğe 1988 yılında Final Four maçlarını anlatmak için dâvet edildiği TRT’de başladı. TRT’de NBA maçlarını anlatmaya başlayan Murat Murathanoğlu, 1992’de Show TV’ye geçti. Daha sonra Cine5, NTV ve Kanal 24 olmak üzere birçok televizyon kanalında maçlar sundu. Özellikle Cine5’de İsmet Badem ile birlikte hazırladığı basketbol programı (ASİST) ise bir kuşağa damga vurdu. Spikerliğin yanı sıra basketbol ile ilgili birçok spor programları da hazırlayan Murat Murathanoğlu, bugüne kadar 20 basketbol ve spor programına imza attı.
Değişik anlatımınız ve Türkçeniz ile basketbol camiasında büyük bir ilgi gördünüz. Türkiye’de sizi neler şaşırttı?
en, 20 seneye yakın ABD’de yaşadığım için, anlatım tarzım oranın çok etkisi altında kaldı. Oranın çok etkisi altında kaldığımı söyleyebilirim. Türkiye’de bazı şeyler beni çok şaşırtmıştı. Oyuncuların soyadlarının söylenmemesi… Aklıma ilk o geliyor. Ondan sonra doğru veya yanlış tartışılmalı bir pozisyon ekrana geldiği zaman hiç kimsenin onunla ilgili bir yorum yapmaması falan… Halk da bunu çok beğendi. Sporseverler çok beğendiler. Sağ olsunlar, ilk yıllarda çok sabırlı davrandılar. Hakikaten profesyonelce yaptığım bir iş değildi. Türkçem de çok iyi değildi. Ama sporu çok seviyordum.
Türkiye’ye döndüğünüz 80’li yıllar ile bugünün basketbolu arasında ne gibi gelişmeler oldu?
Türkiye’de basketbol çok ilerledi. 80’li yıllarda bir-iki galibiyetle yetiniyorduk. Şimdi bir Avrupa ikinciliğimiz var, bir dünya ikinciliğimiz var. Kızlarda Avrupa ikinciliğimiz var. Dünya altıncılığımız var. Artık dünya altıncılığını beğenmiyoruz biz. Ben Türkiye’ye geldiğimde dünya altıncılığı falan rüya gibiydi, hayal gibiydi. Avrupa’da Chalenge geçtiğimiz zaman bayram ediyorduk. Bugün 6 tane NBA oyuncumuz var. Zaza’yı da sayarsak ki, ben onu Türk ürünü olarak sayıyorum. Çünkü Ülker’in altyapısında yetişti. 7 tane NBA oyuncumuz var. Bizden daha fazla NBA oyuncusu olan tek ülke Fransa. O da Afrika’dan getirttiği atlet zencilerle o kadar oyuncuyu üretti. Biz ise, inanılmaz yerlere geldik. Benim bütün dileğim Anadolu’ya yayılması. Şimdi onda da önemli adımlar attık. Bir ara 16 takımın 8’i İstanbul takımıydı. 2 Bursa, 2 İzmir, 2 Ankara.
Basketbolumuzda neler eksik?
Tesis eksikliği çok fazlasıyla var. Bu sadece Anadolu için değil. Bence İstanbul’dan da yavaş yavaş banliyölere yayıldığında çok dikkat çekiyor. Eğitim görmüş antrenör eksikliği var. Yurt dışından çok önemli antrenörler seminer için geliyor. Meselâ 500-600 antrenör adayının olması gerekirken, 60 kişi geliyor. Basınımız futbol ağırlıklı bir basın. Onun da çok etkisi var. Basketbol art arda gelen başarılarla gündemde kalacak.
Türkiye Ligi’ni Avrupa’nın sayılı ligleri arasında gösterebilir miyiz?
Ligimiz çok iyi. Şu anda Avrupa’nın ikinci en iyi ligi. Top 16’da 3 tane takımımız var. Diğer kupalarda Banvit, Beşiktaş ve Karşıyaka çok başarılı sonuçlar alıyor. Avrupa’da İspanya’dan sonra en başarılı Türk takımları. O açıdan biz basın olarak, medya olarak sadece basketbola değil, voleybola da destek vermeliyiz. Yani her şey futbol değil. Tabiî ki, futbolun önüne hiçbir spor geçemez, ama bu sporlar gençler için daha uygun sporlar.
Futbolda olduğu gibi salonlarda da şiddet olaylarını görüyoruz. Bunun önüne nasıl geçilecek?
Artık Beşiktaş’ın da, Galatasaray’ın da, Fenerbahçe’nin de kemikleşmiş bir basketbol seyircisi oluştu. Bu seyirci, bu takımların bütün maçlarına geliyor. Ama üç büyüklerin maçı olduğu zaman bu defa futbol seyircisi de geliyor. Takımı iyice motive etmek için. O problemler oradan kaynaklanıyor. Ama bu takımların Euro Lig seyircisine bakın. Hiçbir problem yok. Çok kaliteli ve eğitimli bir seyirci. O derbi maçı olduğu zaman futbol seyircisi gelecek diye normalde gelen seyirci çoluğu çocuğu varsa uzak duruyor. Futbol seyircisi basketbolu sevecekse, onlar da görecek etrafındaki seyircinin nasıl davrandığını. Zamanla düzelecek bunlar.
İstanbul’da 4 büyük takımın da salonu var. Adeta bölgelere ayrıldı. Bu durum takımlar açısından olumlu mu?
İyi bir şey. Olumlu bakıyorum. Tabiî ki her kulübün kendi salonu olması lâzım. BEKO Basketbol Ligi’nin en büyük sıkıntılarından biri 5 takım bir ara Abdi İpekçi Salonu’nu paylaşıyordu. 3 takım Ayhan Şahenk’te oynuyordu. Her kulübün kendi salonu olması gerekir ki, gelir üretsin, sezon bileti satsın, loca satsın… Salonda marketi olsun, sineması olsun. Fenerbahçe Ülker’in yeni salonu örnek olarak dev bir adım olacak. Yavaş yavaş güzel şeyler yapılıyor. Şu andaki hükümet de spora ve tesisleşmeye önem veriyor. Biraz da alt yapı tesislerine ağırlık verirsek, müthiş bir oyuncu patlaması yaşayacağız.
Bu dönemde alttan iyi diyebileceğimiz genç yetenekler var mı?
Evet, alttan çok iyi oyuncular geliyor. Galatasaray’dan Furkan, Banvit’ten İzzet, yine çok çalışırsa Galatasaray’dan Göksen, Karşıyaka’dan çok iyi 3 tane genç oyuncu var. Güzel bir çıkış içindeyiz. İnşaallah devam eder. Sezon sonunda Final Four İstanbul’da yapılacak. Bir Türk takımının bu turnuvada oynayabileceğini umut ediyor musunuz?
Çok umutlu değilim. 3 takımımızın dikkat çeken zaafları var. Eğer Anadolu Efes iyi bir guard alabilseydi, Efes’ten biraz umutluydum. Ama Galatasaray ve Fenerbahçe’den hiç umutlu değilim.
Siz basketbol dünyasının içindesiniz. Futbola kıyasla basketbolda oyunculara ödenen ücretler daha düşük kalıyor mu?
Ülke içinde belki biraz düşük kalıyor, ama çok düşük kaldıklarını zannetmiyorum. Bizde oynayan yabancıların, ücret olarak Rus ve İspanyol takımlarından sonra en iyi para alan sporcular olduğunu söyleyebilirim.
Ligimizde oynayan yabancıları çok kaliteli olarak görüyor musunuz?
Bence ligimizin kalitesini zaten lokavt sırasında kaç tane NBA oyuncusunun Türkiye’ye gelmesinden anlıyoruz. Bir Deron Williams’ı Ruslar ne kadar para verseler getiremezlerdi. Beşiktaş’ın belki de en büyük hizmeti Iverson’u getirerek Türkiye’yi NBA’de tanıttı. Türkiye ligi kaliteli olmasına karşılık salonlar yine dolmuyor.
Salonlar dolmuyor,
size göre seyirci neden gelmiyor?
Valla bilmiyorum. Önemli maçlarda doluyor. Ben bunu şöyle yorumluyorum: Bizim spor kültürümüz hâlâ üst seviyede değil. Maçın önemine göre seyirci gidiyor. O spordan zevk almak için gitmiyor. Futbolda da öyle… Üç büyüklerden biri iddiasız bir duruma gelsin, 50 bin kişi giderken bir anda 15 bin kişiye iniyor. Hep spora endeksli… Halbuki sporun kendisini izlemesini sevebilsek, onu öğrenebilsek o zaman çok farklı olacak.
“BASKENT”İ KURMA SEBEBİM...
Okulla spor bir arada yürütülebilir mi?
Amerikalılar yapıyor da, biz niye yapamayalım. Biz onlardan daha zekiyiz. Bizim okul sistemi zor çocuklar için. Spora vakit ayırmaları çok zor… Bu bir yerde biraz da tesis meselesi… Şimdi her mahallede bir tane o lokal kulübün antrenman yapacağı bir saha olsa, bu problemler kalmaz. Benim zaten Baskent’i kurma sebebim Bahçeşehir’deki çocuklar içindi. Okul, kurs, ev ve antrenman hepsi 5 dakikalık bir mesafe içindeydi. 3 saatini yolda geçirmiyorlardı. O zaman akşam 22.30’da evine geliyordu. Antrenmanı yapmış oluyordu, kursuna gitmiş oluyordu, dersini çalışmış oluyordu, yemeğini yemiş oluyordu.