Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Nisan 2007
Mehmet Fırıncı ve Mehmet Kutlular ; Mehmet Emin Birinci'yi anlattı...indirmek ve dinlemek için tıklayınız

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Bizim için değerli olanlar



Yakınlarımızın ve yakınımızda bulunan insanların nezdimizdeki itibarları farklı farklı olabilmektedir. Bazı insanları çok sever, hep onlarla beraber olmayı arzu ederiz. Bazılarına da olabildiğince uzak kalmak isteriz. İnsanlarla olan münasebetlerimizi düzenleyen bir çok sebep bulunmaktadır. Bu sebeplerin oluş nedenleri üzerinde düşünürsek, bazı sebeplerin dünya menşeli olduğunu, bazılarının ise dünyadan ziyade İlâhî rızadan kaynaklandığını anlayacağız.

Gerçekten, eşimizi, evlatlarımızı, babamızı, annemizi, kardeşlerimizi veya birlikte yaşadığımız insanları niçin seviyoruz? Bu yakınlarımızın veya diğer insanların hangi davranışları bizlerin onlara karşı olan sevgimizi arttırmaktadır? Meselâ, bizim ile olan ilgilerinin fazlalığı mı, onların bizlere dünyevî menfaat sağlamaları mı, onların önemli makam ve mevkilerde oluşları mı onları bizim gözümüzde büyütmekte, onlara karşı olan meyillerimizi arttırmaktadır? Yoksa inançlı bir yaşayış bizim için bütün dünyevî değerlerin önünde mi yer almaktadır?

Ne yazık ki, dünya hayatımızın seyrine şöyle sorgulamalı bir tarzda bakarsak, sevgilerimizin, ilgilerimizin çoğunun dünya hayatıyla ilgili olduğunu göreceğiz. Oysa gerçekte böyle olmamalıdır. İster akrabalarımız olsun, isterse başka insanlar olsun, onların bizi cezb eden yönleri, onların bir kul hassasiyetiyle ve samîmîbir şekilde yaşadıkları hayatları olmalıdır.

Bir insan ne kadar Allah’a yakınsa, ne kadar Resûlüllah’ın hayat tarzını kendine rehber edinmişse, onların o hayat tarzları o kadar bizi sevindirmeli, o nisbette de onlara karşı olan yakınlığımız ve sevgimiz artmalıdır. Yani sevgilerimiz Allah için olduğu gibi, buğzlarımız, kızgınlıklarımız da Allah namına olmalıdır. Böyle olduğu takdirde sevme ve buğz etme duygularımız yerli yerinde kullanılmış olacaktır.

Ama bugün çoğu insanın yaşantısının iman çerçeveli ideal bir hayatla uyumlu olduğunu söylemek oldukça zor görünmektedir. Bu konuda kendimizi de teste tâbi tutarsak, olabildiğince dünyevîleşmenin etkisi altında olduğumuzu anlayacağız. Belki farkında değiliz, ama bu yaklaşım tarzı bizim için önemli bir handikap oluşturmaktadır.

İsterseniz kendi oğlumuz veya kızımız için sahip olduğumuz bazı düşüncelerle kendi duygularımızı tartalım. Meselâ, evladımızın namaz kılan sıradan bir insan olması mı bizi daha çok sevindirmekte, yoksa namaz kılmayıp fakat iyi ve itibarlı bir mesleğe sahip olması mı bizi daha fazla sevindirmektedir? Bu sorunun cevabını vicdanımızdan öğrenebiliriz. Eğer dünyevî makam ve mevkilerin bizi daha fazla sevindirdiğini, bu durumda olan yakınlarımızın göğsümüzü kabarttığını görürsek, böyle bir yaklaşımın kâmil bir insan portresi ile bir araya gelemeyeceğini bilmeliyiz.

Bizler biliyoruz ki, namaz kılmak bir Müslüman için, olmazsa olmaz bir ibadettir. Yine biliyoruz ki, namaz konusunda hassas olan ve diğer dinî vecibelerini de ihmal etmeyen insanların Allah’ın nezdinde, namaz kılmayan ama dünyanın en itibarlı makamlarında olan insanlardan çok daha değerli bir mevkileri bulunmaktadır...

Allah, elbette ki, emirlerini yerine getiren, nehiylerinden kaçınan insanları daha fazla sevecektir. O zaman bizler de Rabbimizin sevdiği insanları sevmek mecburiyetindeyiz. Bu böyle değilse, demek ki büyük bir yanlış içinde bulunmaktayız. Demek nefsimiz ve şeytan bizim duygularımızı yanlış yönlere çekmektedirler.

Eğer Allah’ın rızası dairesinde bir sevgi halesi oluşturmak istiyorsak, yakınlarımızın öncelikle samîmî birer Müslüman olmaları bizi her şeyden daha fazla sevindirmeli. Ayrıca yavrularımızın her şeyden önce kulluk vazifelerini tam yapmaları bizi her şeyden çok ilgilendirmelidir. Dünyanın cazibeli makam ve mevkileri için inanan insanların evlâtlarını fedâ etmesinin akıl ve iz’anla bağdaşır bir tarafı bulunmamaktadır şüphesiz.

Yavrularımızın ve yakınlarımızın dünyevî geleceklerini birinci plana alıp, uhrevî ihtiyaçlarını geri planlara atarsak, altından kalkılması zor neticelerin bizi beklediğini de unutmamamız gerekir. Yüce dinimiz bizden samîmî bir inanç beklemektedir.

09.04.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.04.2007) - Devlet ve insan

  (02.04.2007) - Korkularımız

  (27.03.2007) - Birlik ve beraberlik

  (26.03.2007) - Yaşıyor olabilmenin zorluğu

  (20.03.2007) - Dünya imanla korunur

  (19.03.2007) - Müflis tüccar olmamak için...

  (13.03.2007) - Yanlış hesaplar

  (12.03.2007) - Karalamaları malzeme yapmak

  (06.03.2007) - Bir düşünce yumağı

  (05.03.2007) - Soy sop meselesi

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004