Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Saadet Bayri FİDAN

Sizin gezegende kar var mı kar?



Bahar ayının ikinci ayına, kışı doğru dürüst yaşayamadan girdik. Tabiî bu cümleyi ülkemin batı tarafında yaşayan biri olarak kolay söylüyorum. Bunun yanında biliyorum ki kış doğuda kendini iyi hissettirdi. Zira kışın en çetin günlerini Diyarbakır’da geçiren teyzem, İstanbul’a (evine) döndüğünde soğuk lâfına gülüyordu. Oralarda o kadar keskin bir soğuk varmış ki... Kat kat giyindiği halde ısınamadığını belirttiğinde, sanki başka bir kıt'adan gelmiş gibi şaşırmıştım. Buralar cennet olduğunu belirtmesi hoşuma gitmişti. Ama bu kadar dayanıksız olmamız biraz tedirginleştirdi. Zira kış yaşamamış bir şehirde az bir rüzgârla “Üşüdüm” demek ayıp oluyordu. Ancak alışmamak da kötü bir yaşanmamışlıktı.

Oysa İstanbul’un havasını pek beğenmeyen teyzemin bu sözleri üzerine “Sen arada Diyarbakır’a git de, şu güzelim İstanbul’u sev artık” deyişime kızsa da başka şehrin mevsimi, özlemem dediğimiz neleri özletmiyor ki... Mevsimler zorla sevdirtiyor yaşadığımız yeri.

Bence elimizde olan birçok şey gibi mevsimlerden de memnuniyet göstermeyince mevsimler küstü bize. Kış yalvartır oldu bizleri. Gözümüz bulutların üzerinde ha yağdı, ha yağacak. Kulağımız hava durumunda “Marmara bölgesi bu hafta hep yağmurlu geçecek.”Ama nafile, yine boş döndük geçen haftadan. Geçenlerde “Her şehre yağmur yağdı, bizim şehre yağmur yağmadı” diye dertlendik dostlarla. “Hayırdır” dedik, “Duâlar mı az geldi?” Yağmur duâsına çıksak mı ki diye gülüştük acı acı. Yağmuru çok özler olduk bu günlerde.

Elimizde olanların kıymetini bilmeye bilmeye tek tek gider oldular. Kar görmedik bu yıl. Hani şöyle bembeyaz olamadık, sıyrılmadık bütün ağırlığımızdan. Şehir beyaz nurdan elbisesini giymeyince bu yıl nursuz kaldık. Özlerim diye hayalini bile kurmamıştım kar’ın. Geçen yıl “Yine yağar” diye pek yürümemiştim üzerinde şöyle bata çıka. Bir ara yağar gibi oldu, pencerelere üşüşünce çekinmiş olsa gerek. Geldiği yere döndü, utandı şaşkınlığımızdan. Ama bu yıl buram buram kar özledi gözlerim. Şöyle salına salına inmesini gökten, değdiği her yerin temizlenip bembeyaz olmasını, en güzeli penceremin kenarından hasbihal etmeyi kendisiyle. Hatta “Kar geldi. Duyurulur” türünden şöyle keyifli bir yazı yazmayı bile özledim bu günlerde.

Benim durumum çok ama çok farklı oldu bu kış. Dostlarım bilir ki ben yaz mevsimini çok seven ve Eylül’e âşık biriyim. Eylül’den sonra yüzüm asılır. Ekim’le hiç barışık olmamışımdır. Diyorum ya her şey aklıma gelirdi de karı özleyeceğim gelmezdi. Onu geçtim yağmuru bile bu kadar heyecanla bekleyeceğim… Bu kış anladım ki her mevsim kendine yakışanı yaşatmalıymış bizlere. Ve “kışı özlemek” ilginç bir anekdot oldu anılar defterimde.

Hava yarı güneşli, yarı soğuk, ne bahar, ne kış. Mevsimler de şaşmış bu duruma. Mevlit kandilinin ertesi günü şakır şakır yağmur yağdı bu şehre. Karamürsel’deki anma programına katılmak için düşünce yollara, yağmurda yolculuk yapmayı özlediğimizi fark ettim. Başka zaman olsa kızardık belki içten içe, sitem ederdik ama. “Elhamdülillah” sözcükleri vardı dilimizde. Yağmur yağıyor bu ne güzel bir mutluluktu. Duâlar ulaşmıştı Rabbimize.. Üzerimize katre katre merhamet yağıyordu sema sinesinden.

Şimdi anlıyorum ki şu alışkanlık perdesi yırtılıp, kalkmalıymış gözümüzden. Meğer ne kadar alışmışız, alışmamamız gereken şeylere. Ve ne kadar çabuk eskitmişiz her yıl yenilenen mevsimleri. Bir önceki ayın misli değil, aynı görüp hiç gayrı görmemişiz. Sanki her sabah güneş doğmak zorundaymış gibi, yağmak zorunda görüyorduk yağmuru ve kar’ı. “Eee kış geldi başka ne olabilirdi ki” diyorduk. Bu yıl anladık ki Rabbim istemezse hiçbir mevsim gösteremez kendini bizlere. Gelin libasıyla süslenemez ağaçlar. Ve ıslanmaz dallar, ağlamaz bulutlar.

Bu yıl ilk defa bir mevsimi özlemeyi hatırlattım kendime. Bu düşüncelerim biraz bölgesel olsa da. Yağmura doymuşlara bir şükür olsun istedim. Bu satırlar kara ve yağmura doymuşlara garip bir mutluluk olsun. Zira şöyle gönlümce üşüyemedim. Atkıma sarılıp, eldivenlerimle yoldaş olamadık şöyle iç içe. Çok uzakta yaşayan arkadaşlarıma sorar oldum son aylarda: “Sizin şehrinizde kar var mı kar?”

04.04.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (29.03.2007) - Hangi masalın kahramanısınız?

  (21.03.2007) - Okumadan yaşanır mı?

  (07.03.2007) - Başkalarıyla başlıyor hayat

  (31.01.2007) - Ninemin sandığı

  (17.01.2007) - Her şey akıp gidiyor

  (27.12.2006) - Bakıyoruz ama görmüyoruz

  (13.12.2006) - Dertle derman arasında köprü: Tevekkül

  (06.12.2006) - Hayata çocukça bakmak

  (29.11.2006) - Aynamız, lisan-ı hâlimizdir

  (21.11.2006) - Analar çalıştı, çocukları kaybettik...

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004