Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Sevgiyi yakalayabilmek için...



İnsan iyi veya kötü bir çok haslete sahip olabilmektedir. İyilikler insanın yaratılışında bulunmakta, kötülükler ise hayatın suiistimal edilmesi neticesinde ortaya çıkmaktadır. Şeytanın ilgi alanına girmediğimiz ilk yıllarımızda hep iyi duyguların tesiri altında yaşamaktayız.

Belli bir yaştan sonra imtihanımız başlamakta, artık iyilik ve kötülüklerin mücadelesi dünyamızda bütün hızıyla devam etmektedir. Bu mücadelede meydana gelen her olay, ya sevap hanemize veya günah defterimize yazılmaktadır. Bu saatten sonra kaydedilmeyen hiçbir hareketimiz bulunmamaktadır.

Dünya hayatı yolculuğunda yaratılış gereği benliğimizde bulunan güzelliklerle karşılaştığımızda veya güzelliklerin oluşmasına sebep olduğumuzda dünyamızı sevgi esintileri kaplamaktadır. Böyle durumlarda adeta dünyamızda cennetin güzellikleri hâkim olmaya başlamaktadır.

Devamlı insanlığa yakışır güzellikleri hayata hâkim kılabilmek için büyük bir gayret gerekmektedir. Nefis gibi insanları devamlı geçici heveslere yönlendiren şeytanî bir duygu bizde olduğundan her zaman güzel olmayan duyguların tesiri altında kalabilir ve cehennemî duyguların dünyamızı kaplamasına engel olamayabiliriz.

Ne kadar gayret etsek de dünyamızda huzur açısından gel-gitler olacaktır. Çünkü bu dünya, insanın cenneti olarak yaratılmamıştır. Bu dünyada cennetin hayatını hatırlatan anlar olabileceği gibi, cehennem hayatını akla getiren hâletler de bulunacaktır.

İnsan olarak hepimiz huzur arayışı içinde hayatımızı geçirmekteyiz. İnanan inanmayan herkes hayatında güzelliklerin hükmetmesini istemektedir. Ancak arayışlar ayrı mecralarda yürütülmekte, çoğu zaman huzur arama adına huzursuzlukların kapıları ısrarla zorlanmaktadır.

Bir çok insan yaratılan her mahlûkun bir mânâ taşıdığını ve her yaratılanın bir gayeye sahip olduğunu bilmekte ve huzurun bu geçici dünya hanında elde edilebilmesi için insanın bazı kurallar dahilinde yaşaması gereğine inanmaktadır. Bu düşüncelere sahip olanlar, çarenin bir inanç silsilesi içinde aranması gerektiğine inanmaktadırlar. Ancak iş burada da bitmiyor. Çünkü doğru bildiği inançla hedefe varamayan insanlar da vardır dünyamızda.

Doğru inancı bulabilmek ve dolayısıyla kâinattaki sevgi yumağını çözebilmek için akıl gibi bir ayırt edici, kalb gibi bir kabul edici duygu insanlara verilmiştir. İnsan olarak doğruyu bulmak için elimizdeki mihenk taşlarını iyi kullanmamız gerekir. Akıl körü körüne kabulleri önlemek için insanlara verilmiştir. Aklın şüphelerle rotasını şaşırmaması için de kalb gibi bir yön tayin edici bulunmaktadır insanoğlunda.

Aklımız sevgi beslemeyi, kin ve nefretten uzak olmayı öğretmekte, insan olmak için manevî duygu hazinesinden istifade etmemiz gerektiğini bize hatırlatmaktadır. Sevgiyi muhafaza etmek için de insanoğlunun ciddî bir mücadele vermesi gerekmektedir. Çünkü dünyada sürekli yaşamak üzerine kurulan bir hayat kurgusunda doğru sevgiyi bulabilmek mümkün değildir. Böyle bir yaşantı tarzında şahsî çıkarlar ön plana çıkmakta ve böyle çekişmeler insan hayatının ön planında görünmeye başlamaktadır.

Dünyanın geçiciliği üzerinde yaşanan bir hayatta, şahsî menfaatler geri plana itilmekte, ben merkezcilik yerini bizmerkezciliğe bırakmakta ve böylece sevgilerin kalbten kalbe yöneldiği hayat safhaları ön plana çıkmaktadır. Artık bu durumda insanlar birlikte sevinmeye başlamakta, yek diğerinin dertleriyle dertlenme ve üzüntülerin paylaşılması hâletleri insan hayatının bir çok safhasını kaplamaktadır.

Bugün insanoğlunun kurtulmak istediği sevgisizlik anaforunun çaresi, kâinata ve bilhassa insan ruhuna yerleştirilen sevgiyi ebedî değerler için kullanabilmektedir. Yaratılışın insan hayatındaki önemini kavrayan ve dünyevî değerleri ahiret mizanlarıyla ölçen insanlar aranan sevgiyi bulmuşlardır. Her an hatırlanmayı isteyen bir Yaratıcının rızasını önemsemeyen ve ısrarla inançsızlık veya günah vadilerinde yaşamaya devam eden insanlar sevgiyi bulamazlar.

Sevgi semavîdir, arzî değildir.

26.06.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (20.06.2006) - Hayvanlar daha masum

  (19.06.2006) - Gündemimize sahip çıkalım...

  (13.06.2006) - Şeytanlar ıslâh olur mu?

  (12.06.2006) - Önümüzdeki günleri değerlendirebilirsek

  (06.06.2006) - İtidalli olmak

  (05.06.2006) - Hacı Bayram'da huzur manzaraları

  (30.05.2006) - Londra’dan güzel bir manzara

  (29.05.2006) - Her faaliyette doğru olabilmek

  (21.03.2006) - İnsanın cahil olduğunun resimleri

  (20.03.2006) - Adı “Rıza” soyadı mühim değil

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004