Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Serdar MURAT

Erdoğan’ın stratejisi



Bir süre önce Mehmet Keçeciler’le konuşuyorduk. “Devleti yönetmeyi beceremiyorlar” dedi.

Devleti iyi yönetemediğini söylediği AKP kadrolarıydı elbette ki. Ardından, “İsteseler yardımcı olabilirdik” diye ekledi.

Sonra, ”Hasan Celal Güzel’i Başbakanlık müsteşarı yap, bırak devleti yönetsin”

diye isim isim saymaya başladı. ”İsteseler, Hasan Celal Güzel, Hüsnü Doğan, ben yardımcı olurduk” şeklindeki sözlerini, ”Ama öyle bir talepleri olmadı” diye noktaladı.

Tek başına iktidar olmuş, Anayasayı değiştirecek çoğunluğa sahip bir parti kendine ”bunlar devleti yönetemiyor, ANAP’lı kadrolara muhtaç oldular” dedirtir mi?

İşte Türkiye’de aşılması gereken zihniyet bu. AKP iktidarı üzerine böyle bir gölgenin düşmesini istemez elbette ki, ancak Başbakanlığın kaç kat olduğunu bilmeyen, merdivenlerinden ömründe bir kez bile çıkmamış bir üniversite profesörü ile devlet bürokrasinin beyni olan Başbakanlık müsteşarlığı yürütülür mü?

Keçeciler’in, “Biz olsak, Başbakanlığı Çankaya karşısında bu kadar ezdirmezdik” sözünü bu açıdan okumakta fayda var. Peki Keçeciler’in şu sözlerini yabana atmak mümkün mü?

“Biz ihtilalin lideri Kenan Evren’e Genelkurmay başkanını emekliye sevk eden kararnameyi imzalattık” nasıl yaptılar bunu? İşte Keçeciler’in yanıtı: ”Biz devleti biliyorduk.”

Başbakan Erdoğan’ın, Antalya kampındaki konuşmasını izlerken, Turgut Özal çağrışımları yaptı. 1987 referandumu ile eski siyasetçilerin yasakları kalkmış, Demirel, Ecevit, Erbakan, Türkeş partilerinin başına geçmişti. Özal, yasaklar referandumundan başlayarak tüm stratejisini eskilerle mücadele üzerine kurmuştu.

Önce bir noktanın altını çizmekte yarar var. O dönemdeki eski siyasiler, ihtilal mağduru ve demokrasi yasaklısıydılar. Şimdiki eski siyasetçiler, 3 Kasım buldozerinin altında kalmış siyasetçiler.

Başbakan Erdoğan’ın eski siyasetçilere kılıç çektiğini gösteren bazı satırları aktarmak istiyorum. “Çamurun üstüne oturmam deyip, üstü başı çamur olanlar.” Bunun muhatabı Mesut Yılmaz. Hatırlanacağı gibi Yılmaz, ANAYOL’un başbakanı olduğu dönemde DYP lideri Çiller hakkındaki TEDAŞ, TOFAŞ önergeleri üzerine bu açıklamayı yapmıştı. Şimdi herkesi toplayacağını belirten Yılmaz,o dönem bu sözüyle ANAYOL’a noktayı koymuştu.

Erdoğan’ın, ”Onların bizi çekmek istediği minderde asla güreşmeyeceğiz” sözlerinin adresini Demirel olarak okumak mümkün. “Cumhurbaşkanını halk seçsin diyenler kendileri niye Cumhurbaşkanı olarak halk tarafından seçilmediler” sözü ise doğrudan Demirel’e yöneltilmiş bir eleştiri.

AKP’nin Antalya Kampı erken seçim beklentisi içinde olanlar açısından, ”seçim tarihinin açıklanacağı” toplantı olarak görülüyordu. Tam tersi oldu. Erdoğan erken seçim beklentilerine son noktayı koydu. Bir kez daha seçimlerin 5 yılda yapılacağını açıkladı. Ancak şu işareti verdi. En azından bir süre eski siyasetçileri ve cephe oluşumcularını hedef alacak. Seçim stratejisi ise tespit edilmiş gözüküyor. AKP bu seçimlerde siyasi istikrara oynayacak. Erdoğan’ın konuşmasında bunun işaretleri mevcuttu.

“Erdoğan’ı dinlerken Özal’ı hatırladım” sözünü biraz daha açmak istiyorum. Özal, yasaklar kalkıp eski siyasetçiler emanetçilerini kaldırıp, partilerinin başına geçince, eskilerin zaman tunelinde kaldığını, uzlaşma kültüründen haberi olmayan eskilerin siyasete kavga ve ve gerginliği getireceğini savundu. Özal dışa açık bir lider, ANAP reformcu bir parti havasındaydı. Türkiye’ye çağ atlatmış, çok sık kullandığı deyimle Türkiye’de transformasyonu gerçekleştirmiş bir iktidar havasındaydı. Siyasi yasaklar 12 Eylül’ün ürünüydü. Özal’ın yasakların karşısında yer alması, karizmasını çizmişti. Ancak ne zaman ki ANAP yolsuzluklara, Özal hanedana battı, o zaman ne reformculukları, ne Türkiye’ye çağ atlatmaları ne de Özal’ın dünya liderliği kaldı.

O andan itibaren Özal kaybedip, rakipleri kazanmaya başladı. Erdoğan şimdi bu eşikte bulunuyor. Seçmen inandığı sürece peşinden gider. Onu kaybettiği zaman ağzıyla kuş tutsa kimse inanmaz. Bu yüzden Erdoğan’ın rakibi Erdoğan, AKP’nin rakibi ise iktidar....

26.06.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (23.06.2006) - Bekleme İvanoviç meşgulüz

  (22.06.2006) - Sun’î cepheler

  (21.06.2006) - Şemdinli, Susurluk’tan farklı oldu...

  (20.06.2006) - 48 saat yeter

  (19.06.2006) - Çankaya kriterleri

  (16.06.2006) - Meclis ülke gündeminden kopuk

  (15.06.2006) - AB ve ekonominin nabzı

  (14.06.2006) - Son anda kalkan uçaklar

  (13.06.2006) - İkinci dalga da geçiyor...

  (12.06.2006) - Bağlantılar nereye çıkıyor?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004