Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Serdar MURAT

48 saat yeter



Tevfik Saraçoğlu, Brüksel’de Türkiye’nin AET nezdindeki büyükelçisiydi. Yunanistan’ın 12 Haziran 1975’te tam üyelik için başvurması üzerine, ‘‘üyelik müracaatını derhal gerçekleştirmemiz, âli menfaatlerimiz açısından hayatidir,’’ ifadesini ihtiva eden tarihî telgrafını merkeze yolladı. O dönem MC hükümeti işbaşındaydı. MSP ve MHP’nin olumsuz tavrı sebebiyle teklif destek bulmadı.

1978 yılıydı. Yunanistan’ın 3 yıl sonra AET’ye tam üye olması söz konusuydu. Devamını 3 Ocak 2004 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nden Yalçın Doğan yazdı: ‘’Yıl 1978. AB, o zamanki adıyla, AET, yani Avrupa Ekonomik Topluluğu Brüksel’de bir toplantı yapıyor. Üç yıl sonra, 1981’de Yunanistan AET’ye üye oluyor. Ya Türkiye? Brüksel’de karar hemen veriliyor: ‘AET’den birinin derhal Ankara’ya giderek, Türkiye’nin tam üyelik başvurusunda bulunması için, öneri götürmesi. Böylelikle, Yunanistan ile Türkiye arasında siyasal denge kurulması.’ Dönemin Belçika Dışişleri Bakanı Tindemans, Ankara’ya bu öneriyi götürmesi için, biçilmiş kaftan. Çünkü, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’le dostlukları var. Tindemans işte o uçaktaki yolcu. Gece yarısı özel bir uçağa atlıyor, ver elini Ankara.

“Bu ziyaret Ankara’da çok gizli tutuluyor. Belçikalı Bakan hava alanından doğru Başbakanlık Konutu’na gidiyor. Ecevit’e öneriyi götürecek ve aynı akşam ülkesine geri dönecek. Hayati bir toplantı! O sırada İspanya ve Portekiz de AB için sıra bekliyor. Ama, öncelik Türkiye’de. Üstelik, ekonomik olarak, o sırada Türkiye İspanya ile hemen hemen aynı, ama Portekiz’den ilerde.

“Tindemans, AET’nin tarihsel önerisini sunuyor Ecevit’e: ‘Haydi, hemen başvurun! Yunanistan giriyor, daha sonra ne olur bilinmez. Ama, şimdi Türkiye ile üyelik görüşmelerini hemen başlatacağız.’ Son yirmi yıldır, görüşme tarihi alabilmek için yırtındığımız bir gerçek. Yıl 1978 ve işte fırsat ayağımızda. Başbakan Ecevit’in yine tarihsel yanıtı: ‘Biz AET’ye girmeyi düşünmüyoruz!..’

“Tindemans şaşkın. Ecevit sürdürüyor: ‘Çünkü, biz AET’ye girersek, sizin pazarınız oluruz. Bizim ekonomimiz bu ortaklığı kaldıramaz.’”

Doç. Dr. Hakkı Uyar o dönemde Tindemans’ın başbakan olduğunu, eski Dışişleri Bakanı olmadığını belirtti. Teklifi dönemin AET Genel Sekreteri Emile Noel’in getirebileceğine işaret etti.

Erol Manisalı ve Gündüz Aktan gibi amansız AB düşmanları ise o dönemde AET’nin Yunanistan işini sulandırmak için bize bu teklifin yapıldığını savundular.

Tüm bunları Başbakan Erdoğan’ın son günlerde AB karşıtları tarafından alkışlanan ”Hayret bir şey müzakereler durur... Bakın çok açık söylüyorum; durursa durur” sözleri için aktarıyorum.

Dışişleri Bakanı Gül’ün, “Böyle yapsak Türkiye’de kahramanlar gibi karşılanırdık, binlerce insan havaalanına gelirdi” şeklindeki sözlerinin elbette ki önünde ve arkasında böyle bir düşüncenin Türkiye’nin hayrına olmadığına ilişkin sözleri var. Ancak AB’den tam üyelik tarihi almak üzere Avrupa’da tam saha pres uygulayıp, müthiş bir heyecan dalgası meydana getiren ve tuttuğunu koparan Türkiye’ye ne oldu?

Türkiye erken ya da zamanında seçime gidecek. Artık sandık göründü. Başbakan’ın bu sözlerini seçim öncesi bir manevra olarak görebiliriz. MHP’nin barajı aşacağına dair kamuoyu araştırmaları, milliyetçi-ulusalcı dalgadaki yükseliş, Başbakan’ı bu manevrayı yapmaya yöneltmiş olabilir.

Ancak şu soruların cevabını aramalıyız? 1980’den önce AB üyesi olan Türkiye, 12 Eylül’e muhatap olur muydu? Ayrıca bugün Rum vetosuyla uğraşmak zorunda kalır mıydık? Rumlar üyelik için bizden vize almak zorunda kalmaz mıydı? Onurumuza düşkünüz ama AB’ye üye olmak için Yunanistan ve Rumların onayına mecburuz. Peki sorarım bu mu onur?

“Onurumuzu koruruz” gibi lâfların, AB’den kaçış ve bir safsata olduğuna inanıyorum. AB yolunda yalpalamak Türkiye’ye rejim kazası dahil, çok ağır bedeller ödetebilir. Bu yüzden AKP, seçim sandığını değil, ülkenin geleceğini düşünmeli. Zaten bu ülkede politikalar seçim sandıklarına göre belirlendiği için bu halde değil miyiz? Liderlik günü kurtarmak değil, geleceği inşa etmek değil mi?

Pazar’a kadar değil, tam üye olana kadar AB sürecini zorlamalıyız. Bu ülke 24 saat içinde 28 Şubatlara hamile kalır, 48 saatte altüst olabiliriz.

20.06.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.06.2006) - Çankaya kriterleri

  (16.06.2006) - Meclis ülke gündeminden kopuk

  (15.06.2006) - AB ve ekonominin nabzı

  (14.06.2006) - Son anda kalkan uçaklar

  (13.06.2006) - İkinci dalga da geçiyor...

  (12.06.2006) - Bağlantılar nereye çıkıyor?

  (09.06.2006) - “Halaskâran-ı zabitan” zihniyeti

  (08.06.2006) - “Yakınma yekin”

  (07.06.2006) - Sarp Kuray anlatıyor

  (06.06.2006) - İki gömlek

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004