Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Faruk ÇAKIR

Selâmı yayınız!



Anlaşılan, medyadaki namaz ve mescid aleyhtarlığı bitti, sıra ‘selâm’ aleyhtarlığına geldi. Aslında yapılan yayınlara ‘aleyhtarlık’ değil, ‘düşmanlık’ demek lâzım; ama biz yine de ‘aleyhtarlık’ demeyi tercih edelim.

Neymiş, İstanbul Müftülüğü, Şubat ayında camilerde okutulacak olan ‘hutbe’yi internet sitesinde yayınlamış. “Selâmlaşmak” başlıklı hutbede cemaate selâmlaşmanın önemi anlatılıyor. Kartel medyasının buna itirazı var. Neymiş, “İstanbul Müftülüğü toplumda yeni bir ayrımcılık ve kamplaşma yaratmak için dahiyane fikir geliştirmiş”miş. (Melih Aşık, Milliyet, 5 Ocak 2007)

Hutbe metninde de ifade edildiği üzere, “Bir Müslümanın diğer Müslüman kardeşi için hayır temennisinde bulunması”nı, “ayrımcılık ve kamplaşma” sebebi sayan anlayışla nereye gidilir? Böyle bir değerlendirme yapmak için insaf ve iz’an anlayışlarını silip atmış olmak gerekmez mi?

Ne yazık ki, yapılan bu hatayı yaygınlaştırma çalışmaları da devam ediyor. Melih Aşık’ın açtığı yanlış yolda dolu dizgin ilerleyenlerin başında Emin Çölaşan geliyor. Çölaşan, bir gün sonra yazdığı yazıda “Dünkü Milliyet’te Melih Aşık’ın köşesinde yer alan belgeli olay kanımı dondurdu” demiş. (Hürriyet, 6 Ocak 2007)

La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim! Yahu, “Selâmün aleyküm” denilmesi kimin, ya da kimlerin kanının dondurur, siz söyleyin?

Güya ‘araştırmacı gazeteci’ler de, ‘belge’siz konuşmazlar! Sanki büyük bir yolsuzluk yapılmış ve bunun ‘belge’sini ellerine geçirmişler. (‘Belge’siz konuşmayan ‘büyük’ gazetecilere not: Bu hutbe, çok az değişiklikle 14 Şubat 2003 tarihinde de Diyanet İşleri Başkanlığı sitesinde aynı başlıkla yayınlanmış.) Hutbe, selâmlaşmanın önemini ve nasıl yapılması gerektiğini anlatıyor; onlar ise ‘selâm vermeyenin mü’min olmadığı’ neticesini çıkarıyor. Bakınız, Çölaşan internet sitesinde yayınlanan bu önemli ‘belge’yi açıkladıktan sonra şöyle demiş: “Bundan sonra her kim başkalarına ‘günaydın, iyi günler, merhaba’ falan derse, Diyanet İşlerine göre o mümin değildir.” (agg.)

İyi de, hutbede böyle bir hüküm yok ki!

“Selâmlaşmak, karşıdaki kişi ile ilgi kurmak ve o kişi için emniyet ve güven vermektir. Milletlerin geleneklerine göre selâmlama şekilleri çeşitlilik arzeder. Dinimizde selâm verme kısaca, ‘Esselâmü aleyküm’ veya ‘Selâmün aleyküm’ şeklindedir. Kendisine selâm verilen kişi de ‘ve aleykümüsselâm’ şeklinde karşılık verir. Bunun anlamı ‘Allah’ın emniyet ve güveni sizinle olsun’ demektir. Mü’minlerin birbirleriyle karşılaştıklarında selâmlaşmaları dinimize göre sünnettir. Verilen bir selâmı almak ise Müslüman için yerine getirilmesi gereken bir haktır” şeklindeki ‘hutbe’den başka bir anlam çıkarmak insafa sığar mı?

Şikâyet konusu yapılan hutbede de belirtildiği üzere, Peygamberimiz Hz. Muhammed, (asm) “Size, aranızda sevgiyi arttıracak bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız” buyurmaktadır. (Riyazu’s-Salihin c.2 s.228)

Hutbede şu hususa da dikkat çekilmiş: “Kültürümüzde mevcut olan iyi günler, merhaba, günaydın gibi cümlelerle de insanlar birbirleriyle ilgi kurmaktadırlar. Ancak kişinin esenlik ve mutluluk temennisini ‘Esselâmü aleyküm’ veya ‘Selâmün aleyküm’ şeklinde ifade etmesi en güzel ve sünnete en uygun olanıdır.”

Bu tesbitlerden, “Diyanet ya da İstanbul Müftülüğü selâm vermeyen mü’min değil dedi” şeklinde bir hüküm çıkarmak, ancak kartel medyasına mahsustur! İşte, bazılarının ‘kanını donduran’ ve bazıların da ‘toplumda yeni bir ayrımcılık ve kamplaşma yaratmak için dahiyane fikir’ dedikleri budur!

El insaf, vel iz’an!

07.01.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.01.2007) - Erkekler ayrı sınıfa!

  (04.01.2007) - Bulgaristan ve Romanya örneği

  (03.01.2007) - Kıyafetle kavgaları yokmuş!

  (01.01.2007) - Siz dışardan, biz içerden!

  (31.12.2006) - Bayram günü idam

  (30.12.2006) - Hoca ‘büyük’, ya fetvalar?

  (29.12.2006) - “Milletin dediği olmasın” mı?

  (28.12.2006) - “Topyekün savaş”çılar nerdesiniz?

  (27.12.2006) - Stadlarda niçin mescid yok?

  (26.12.2006) - Şirketlere ‘çevre’ hizası

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004