Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

Şebnemin gözbebeği



Sabahın erken saatleri sizi gülün yaprağına, nimetlerin bostanına ve ağaçların dalına hiç götürdü mü? Gün ağarırken, tazesinden dokunduğunuz bir domatesin hafif sulu yüzeyi, size nasıl bir his verir?

Ya da yaprakları mekan edinmiş ve sabahın güzelliğinde saklı denizden bir numune sunan, damladan haber veren ve kendi gizeminde evrene ayna tutan şebneme ne dersiniz?

Şebnem misal, yeryüzünün geçici misafirleri olan sayısız nimetlere düşen çiğ, filizlenecek tomurcuklara bir bereket tohumu olur.

Şebnem düştüğünde, yıkanan bir yüzey vardır. Her sabah sulayan, nemlendiren ve besleyen bir enerji gibidir. Şebnem, bir mesaj paketidir. Bir kurgu bütünlüğüdür. İçinde gizlenmiş güneşin, en küçük noktadaki yansımasıdır.

Şebnem, güneş yokken, yeryüzü sofrasının her noktasında mevzi alır. Billurlaşır kendi kısacık temsilinin günün merhabaya hazırlanan bir deminde. Sonra güneşi karşılar. Onun tüm özelliklerini kendi boy aynasında yansıtırcasına. Buluşmanın akabinde, güneş ısıttıkça giydirir şefkatli ısısını ve aldırır onun bloklaşan sıvısını.

Çiğ düşmüş bütün bitkiler mutludur. Şebnemin gözyaşları, su ihtiyacını karşılar ve bir demet güneş yansıtır. Akan gözyaşları şebnemi eritir yaprakların kucağında, varlıkların ocağında.

Şebnem, bir karşılama bandosudur. Üçte iki su potansiyelinin, varlıklara günaydın dediği bir tanıtımdır, bir promosyondur. Kendine özgü kristal değerinde ölçümlenmesine, damlacık karakterinin akıcılığı ile değişkenliğin ve gelişmenin kimyasını verir konakladığı alana.

Şebnem, hayatın terlemesidir. Varlıkların geceye emanet dinlenmesinde ve büyümesinde, ortaya çıkan faaliyet buharının sıvıya dönüşümüdür. Bir dönüşüm sembolüdür. Kendini her sabah okutturan bir anlamlar bütünlüğüdür. Bir su döngüsüdür buhardan suya, sudan buhara.

Sabah ve şebnem; anlamlı kabulün birbirine can veren zaman ve sonuç dengesidir. Zamanın sabah, sonucun şebnem ve oluşumun güne lütufkâr bir akıcılık katacağı su denizinden bir servis ve bitki dünyasından bir istek duyurusudur.

İlâhî kudretin ışığına güneş kandil/ampul olurken, bu kandilin yansımasına deniz yüzü bir ayna ve onun temsil makamı da şebnem olmuştur yer yüzüne. Kudrete güneş bir ayna, güneşe ışık bir ayna, ışığa da deniz bir ayna ve denize de şebnem bir ayna değerinde. “Şebnemlerin gözleri, birer mirat olmuştur” (Sözler, 1172) hakikati, gözlerin bebeğinde, günün bebekliğine bir göz olmuştur.

“Şebnemin küçük gözü yıldız gibi parlıyor.” (a.g.s.) Gecenin mehtabından mesaj almış yıldızların yere düşen şebnemi, yerden beslenmiş varlıkların özel ağırlanışı ile güneşle kaybolan yıldızlardan kalan bir hatıra değerindedir.

Şebnem, şeffaftır. Özellikleri yansıtır. Fanileşmiştir, onu gören her cismin katresi olmaya hazırdır. Kendini göstermek isteyen varlıkları, parlaklığına alır.

“Şebnemin gözbebeği, küçücük bir güneştir” (a.g.s) aynı zamanda. Güneş onda tecelli, o güneşte teslim. Çünkü “Şu muhteşem güneşte küçücük bir şebnemdir.” (a.g.s) Şebnem, bu fonksiyonu ile denizin küçük güneşi, denizde büyük bir şebnem olur, yeryüzü aynası kudret güneşini yansıtırken.

Yıldızlar, bir parıltı örneği iken, gökyüzü sayfasına çivilenmiş birer işaret, sembol ve mektup gibidirler. Her yıldız, atmosferin birer şebnemidir adeta. Kendi noktasında âlemine ait bir açılım anıdır. Çünkü “O şebnem misal yıldız” tanımında kendini okutturan gökyüzü şebnemleri, yeryüzüne aydınlık veren mahyalar gibi dizilmiş birer lamba, parıltı ve yansıtıcı birer cam gibidirler.

Şebnemle deniz, şebnemle yıldızlar, şebnemle güneş birdirler kudret elinde. Çünkü “Kudreti tanzir eder”, benzer ve hazırlar.

İsterseniz muhteşem ifadeyle bitirelim: “Kudret elinde şems ve zerre birdir.” (a.g.s.)

Güneş ve atom, varlık olarak kudret karşısında birdir. İşte eşitlik, işte imtiyazsızlık, işte san'at ve icat. Kudretin sonsuz rahmetinde sonsuzluk duygusunu tatmak niyazıyla, bir şebnem duâ konduralım yüreğimize.

07.01.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (04.01.2007) - Siyasî husûmetle iktidar olmak

  (03.01.2007) - Bayramın üçünde bir sabah

  (02.01.2007) - Bayram vaazının pozitifliği

  (01.01.2007) - Saddam Hüseyin’in düşündürdükleri

  (31.12.2006) - Hac bayramı

  (28.12.2006) - Bütçe polemikleri ve kapıdaki tehlike

  (27.12.2006) - Bir “Türkmenbaşı” vardı

  (26.12.2006) - Yerli yeniliğin adresi Kayseri

  (25.12.2006) - Menemen provokasyonu

  (24.12.2006) - Hacca yönelmek

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004