Abdullah Bey: “Namazlarda nerelerde sesli kıraat yapılır? Nafile namazlarda sesli kıraat okunur mu?”
Gündüz kılınan Bayram ve Cuma namazları ile, cemaatle kılınması halinde akşam ve yatsı namazının ilk iki rekâtinde, sabah namazında, teravih ve vitir namazlarında imamın Fatiha ve Zamm-ı Sûreyi açıktan okumasının vacip olduğunu; cemaatle veya ferdî olarak kılınması fark etmeksizin, öğle ve ikindi namazının bütün rekâtleri ile, akşamın üçüncü ve yatsının üçüncü ve dördüncü rekâtlerinde ise Fatihayı ve Zamm-ı Sûreyi gizli okumanın vacip olduğunu biliyoruz. Tek başına namaz kılanlar, sesli kıraatli namazlar olan akşam, yatsı ve sabah namazlarında dilerse kıraati sesli yaparlar, dilerse sessiz yaparlar.
Kaza namazlarında da hüküm aynıdır. Kazasını yaptığımız namaz akşam, yatsı ve sabah namazı ise, tek başına kılmamız halinde–gündüz veya gece fark etmeksizin—sesli veya sessiz kıraat yapmak tercihimize bağlıdır. Bu namazların kazâsını cemaatle kılanlar ise–gündüz de olsa, gece de olsa—sesli kıraatte bulunurlar. Öğle ve ikindi namazı gibi sessiz kıraatli namazların kazası gece de yapılmış olsa, ister cemaat, ister ferdî olsun fark etmez, kıraatinin sessiz yapılması vaciptir.
Nafile namazlara gelince (hüsuf, küsuf, tahiyyetü’l-mescid... vs. namazları gibi); cemaatli veya cemaatsiz fark etmez, gündüz kılınan nafile namazlarda sessiz kıraatte bulunmak vaciptir. Gece kılınan nafile namazlarda ise istenirse sesli, istenirse sessiz kıraatte bulunulabilir. Yağmur namazı cemaatle kılınması halinde, kıraati sesli yapmak menduptur. Yağmur namazını ferdî olarak da kılmak mümkündür.
***
Işıkkent’ten okuyucumuz: “Akika kurbanının hükmü ve kesme zamanı hakkında bilgi verebilir misiniz? Üçüz çocuğu olan birisi kaç kurban kesmelidir? Kız çocuğu için bir, erkek çocuğu için iki kurban edilir deniyor, bu doğru mudur?”
Akîka, lügatte kesmek demektir. Istılâhta ise, doğan çocuğun, saçlarının kesilmesi ile eş zamanda kesilen hayvandır. Sağlık ve sıhhat içinde çocuk gibi bir meyve lütfetmesinden dolayı Allah’a şükrü ifade eder.
Akika kurbanının hükmü sünnettir. Doğumun yedinci günü kesilmesi tavsiye edilmişse de, ergenlik çağına kadar kesilebilmektedir. Akikanın sayısı, çocukların sayısına bağlıdır. Sünnet olan, her çocuk için bir kurban kesmektir. Üçüzler için üçünü de bir anda kesmek yerine, kesim zamanını ergenlik çağına kadar genişletmek ve değişik zamanlara yaymak, eğer uygulama açısından daha kolay olacaksa, bu tercih edilebilir.
Akîka kurbanını kesmemek günah değildir. Bu hususta, imkânlar ölçüsünde hareket edilmesi uygun olur. Peygamber Efendimiz (asm), “Bir çocuğu doğan kimse, ondan dolayı kurban kesmek isterse kessin” buyurarak1, tercihi anne babaya bırakmıştır.
Akika kurbanı çocuğun kız veya erkek olmasıyla ilgili bir kurban değildir. Çocuğun kız veya erkek olması Allah’ın takdiriyledir. Sünnet olan, kız olsun, erkek olsun bir kurban kesmektir.
***
E.Y. Rumuzlu okuyucumuz: “Ben gerek gusül, gerekse abdest alırken şüphe ve vesvese sonucu bol su kullanıyorum. İsraf etmiş olur muyum? Bu vesvese ve şüpheleri gidermenin çaresi nedir? Yirmi Birinci Söz İkinci Makamdaki vesvese bahsini hayata nasıl aktarabiliriz?”
Gusül veya abdest alırken azalarımızı birer defa yıkamak farz; üçer defa yıkamak Sünnet-i Seniyyedir. Yıkarken suyu israf etmemek; azalarımızı yıkamaya yetecek ölçüde su kullanmak da sünnettir. Ayrıca yıkanılan azaları güzelce ovmak da sünnettir.
Gusülde ve abdestte bu Sünnet-i Seniyyeleri icrâ ve ihyâ etmeye kifâyet edecek ölçüde su kullanmak israf değildir; ancak suyu daha fazla kullanmayı isrâf kabul etmek ve bu isrâfa yol açan evhamı da “vesvese” olarak değerlendirmek lâzımdır. Bu durumda azalarımızı, her yanına su gelecek şekilde üçer defa yıkadıktan sonra, aldığımız gusül veya abdestin artık tam olduğunu kabul etmeli; içimize daha fazla şüpheler atan vesveselere artık aldırmamalıyız, ehemmiyet vermemeliyiz.
Yirmi Birinci Sözün İkinci Makamındaki vesvese bahsi, şeytanın telkinatını tanıtır ve mahiyetini bildirir. Vesvesenin, ifrata kaçmamak ve galebe çalmamak şartıyla teyakkuza ve uyanık olmaya sebep olduğunu; ifrata kaçtığında ise hastalık halinde bütün davranışlarımıza sirayet ettiğini; bu durumun da bilhassa ibadetlerimizde sıkıntı kaynağı teşkil ettiğini misalleriyle bildirir. Dinde zorluk bulunmadığını ispat eder.
Bu durumda, gusül veya abdest alırken su kullanımında Sünnet-i Seniyye ölçülerinin dışına taşmak ve aşırı gitmek; ne faziletle ilgili, ne feyizle ilgili, ne de en iyisini aramakla ilgilidir!... Olsa, olsa; doğrudan vesvese ile ilgili evhamdan başka bir şey değildir.
Dipnotlar: 1- Ebû Dâvûd, 2842
14.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|