Gökyüzü hadiseleri her zaman insanların ilgisini çekmiştir. Gökyüzündeki olaylara karşı hep bir merak içinde olmuştur insanoğlu. Özellikle Güneş tutulması, Ay tutulması gibi belli aralıklarla olan hadiselerde insanın nazarı gökyüzüne daha bir dikkatle çevriliyor. Gezegenleri, yıldızları daha farklı bir nazarla görüyor insan.
Ortaöğrenimdeyken şimdi ismini hatırlamadığım bir derste Güneş sistemindeki gezegenleri öğreniyorduk ve o zamanki aklımızla bir çırpıda bütün gezegenlerin isimlerini hafızamıza almıştık. Hatta okul arkadaşlarımız arasında tekerleme gibi söylerdik: Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Plüton diye. Benim dikkatimi en çok ilk ve sonuncu sıralardaki Merkür ve Plüton gezegenleri çekerdi. Merkür’ün çok sıcak, Plüton’unsa çok soğuk olduğunu düşünürdüm. Bu gezegenleri sadece ismen bilirdik gerçi. Ama Ay gözümüzün önünde olduğu ve her gece bize misafir olduğu için, onun yeri her zaman çok ayrıydı.
Geçen yıl Dünya Astronomlar Birliği bir araya gelip Plüton’u gezegenlikten çıkardı hatırlarsanız. Yıllardır gezegen olarak bilinen Plüton bir anda gezegenliğinden olmuştu. Farkında olmadığımız, hiç görmediğimiz nice cisimler insanoğluna hizmet ediyorlar aslında. Öğrendiğimiz kadarıyla güneş sisteminin en uzaktaki gezegeniydi Plüton. Kendisi gezegen olup olmadığının farkında değildi elbette. Dünyalılar onun varlığının farkında değilken de o vazifesini yapıyordu, farkına varıp gezegen kabul ettiklerinde de vazifesini yaptı, şimdi gezegen kabul edilmese de vazifesini yapmaya devam ediyor.
Benzer şekilde bize en yakın gök cismi olan Ay da vazifesini kusursuz yerine getiriyor. Güneş sistemindeki gezegenlerle kıyaslandığında Ay bize en yakın olan gökcismidir, dünyanın uydusudur. Güneşle birlikte gözümüze en yakın gözüken iki gök cisminden biridir. Dünyadaki hayatın devam edebilmesi için yıllardır vazifesini hiç şikâyet etmeden yerine getiren, aynı zamanda bize takvimcilik yapan bir hizmetkârdır. Gözümüzün önündedir. Geceleri bir lamba gibi gökyüzünde dururken sevimli ve sıcak gülümsemelerini bize gönderen, her gece sakin ve sessiz bir şekilde bizleri izleyen nur yüzlü bir yol arkadaşımızdır. Yıldızlar vardır ondan çokça sayıda, ama Ay bir tanedir ve yıldızların hiçbiri dünyamıza onun kadar yakın değildir.
Yunus Sûre’sinde Allah şöyle buyuruyor: “O, Güneşi bir aydınlık, Ayı da bir nur kıldı.”1 Mülk Sûresi’ndeyse şöyle bir âyet geçer: “Rahman’ın yaratmasında hiç bir uygunsuzluk ve düzensizlik göremezsin. Gözünü çevir de (semaya) bak! Hiçbir çatlak ve kusur görebilir misin?”2 Ay tutulurken, insan Güneş, Dünya ve Ay’ın Allah’ın kudreti önünde nasıl secde ettiklerini görüyor. Koca cisimleri birer tesbih tanesi gibi çeviren Allah’ın azametini tekrar hatırlıyor. Ay tutulurken insan da Ay’a tutuluyor. Çünkü Allah’ın geceye de, kâinata da hükmettiğinin işaretleri vardır Ay’da. Çünkü bir elifiyle Ay’ı iki parça eden Resûlullah’ın (asm) hatırası, bize gece lambalığı yapan sevimli bir dostumuzun sıcaklığı vardır orda.
Bediüzzaman Sözler adlı eserinde şöyle der:
“Güyâ şu güneş bizlerle konuşuyor. Der:
“‘Ey kardeşlerimiz! Tevahhuşla sıkılmayınız. Ehlen sehlen, merhaba, hoş teşrif ettiniz. Menzil sizin; ben bir mumdâr-ı şehnaz.
“‘Ben de sizin gibiyim; fakat sâfî, isyansız, mutî bir hizmetkârım. O Zât-ı Ehad-i Samed ki, mahz-ı rahmetiyle hizmetinize beni musahhar-ı pürnur etmiş. Benden hararet, ziyâ; sizden namaz ve niyaz.
“‘Yahu, bakın kamere. Yıldızlarla denizler, her biri de kendine mahsus birer lisânla, ‘Ehlen sehlen, merhaba’ derler. ‘Hoş geldiniz, bizi tanımaz mısınız?’”3
Güneş hararet ve ziya kaynağı olma vazifesini, kamer gece lambası ve takvimci olma görevini hakkıyla yerine getiriyor. Peki ya biz insanoğulları bu şirin mavi gezegenimizde, her şey bize musahhar edilmişken, namaz, niyaz ve şükür vazifelerimizi ne oranda yapabiliyoruz acaba? Ay tutulurken, Ay’a tutulmuşken kendi nefsimizi hesaba çekmeye ne dersiniz?
Dipnotlar:
1- Yunus Sûresi, 5
2- Mülk Sûresi, 3
3- Sözler, s. 683
03.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|