Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 03 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

İnsanın bekâsı



Merve Hanım: “Mesnevî-i Nuriye’deki şu cümleyi izah eder misiniz: ‘Sen bazı vecihlerden fenaya gittiğin zaman Halık-ı Rahman-ı Rahim’in ilminde, meşhudunda, malumunda bâkî kalmaklığın senin bekan için kâfidir.’1”

İnsan fanidir. Dünya hemen her bakımından insanı yiyip söndürmeye hazır bir potansiyele sahiptir. Dünya üzerindeki fena damgası insanı durmadan hırpalamaktadır. İnsan acizdir, yalnızdır, kimsesizdir.

Oysa “Allah’a İman” gibi bir güç kaynağı, kuvvet ağı ve kudret bağı insanın yanı başında hazır durmaktadır. İnsan el verdiğinde elinden tutacak, gönül verdiğinde gönlünü sonsuz şekilde kavrayacak bu iman aydınlığı, insana şah damarından daha yakındır. İnsan bir tek yönelişle, tek bir niyetle, halis bir teveccühle, katıksız bir samimiyetle bu devasa aydınlığa kavuşabilir ve artık fena rüzgârlarının can yakıcı darbesine maruz kalmaktan kurtulabilir.

Aksi takdirde, geleceğin yokluk, ölüm ve ayrılık taşlarıyla örülü yolları, insanı her gün yıkmakta, her gün soldurmakta, her gün bitirmekte, her gün ölmeden öldürmektedir. Varlıktan kopma düşüncesi dayanılmaz bir keder halinde insanoğlunun her gün gözünü karartmakta, yüreğini yakmakta, varlığını hırpalamaktadır.

Oysa insan imanda ne yüksek varlık olduğunu, Allah’a yönelişte ne sonsuz hayat müjdesi gizlendiğini, Allah’ın rızasında ne erişilmez saadet bulunduğunu bir bilse... Hiç imana karşı öyle kayıtsız kalabilir mi? Hiç Allah’a karşı böyle duyarsız davranabilir mi? Hiç Allah’ın emirlerine karşı böyle umursamaz olabilir mi? Hiç Allah’ın rahmetine karşı böyle ilgisiz bulunabilir mi?

Öyle ki ölümle insan fenaya, yok olmaya, mahv olmaya, çürümeye, erimeye, bozulmaya, dağılmaya gitmiyor. Ölüm hiçbir şekilde dağılmak ve bozulmak değildir. Dünyadan ayrılmak hiçbir biçimde yok olmak ve mahv olmak değildir.

Unutmamalıdır ki insan cisim itibariyle her sene değişmekte, her sene başkalaşmakta, her sene vücudunun yapı taşı olan hücrelerini bir yandan atarken, diğer yandan tazelemektedir. Bu bir yok oluş süreci değil, bir yenilenmek ve tazelenmek sürecidir. Yaratılış faaliyetinin devam edişidir. Kudretin insanı ilmek ilmek işlemesi ve yeni hayatlara mazhar kılmasıdır. Bir gün gelip vücud elbisesi birden bire ruhumuzdan boşanırsa veya ruhumuz bir et ve kemik kafesten ibaret olan cisim yuvasından çıkar giderse, yani ölüm dediğimiz şey başımıza gelirse biz yok mu olacağız? Fena mı bulacağız? Cismimizin çürüyüp dağılması bizim de dağılmamız, çürümemiz ve hayatı terk etmemiz demek mi olacak? Yoksa hayat yeni bir tarz ve biçimde devam mı edecek?

İşte Üstad Bedîüzzaman Hazretleri bu sorulara cevap veriyor. Diyor ki: Sen bazı yönlerden fenaya gittiğin zaman, Hâlık-ı Rahman-ı Rahîm’in ilminde, görüşünde, bilgisinde yok oluyor değilsin, fena buluyor değilsin. Allah’ın ilminde ve görüşünde var olman ve bunu iman cihetiyle hissetmen, sana varlık ve beka olarak yeter.

Nitekim Hâlık-ı Rahman-ı Rahîm ezelî ilim sahibidir, ezelî görüş ve bilgi Sahibidir. Bundandır ki, insana ebediyeti ve bekayı vaad etmiştir.

***

Şanlıurfa’dan okuyucumuz; “Felek nedir, neden eski şairler feleği tenkit etmişler, kaderle münasebeti var mı? Risâle-i Nur’un bakışı nasıldır?”

Felek; gökler, sema, göklerle ilgilenen ilim dalı, her gök cisminin gezdiği alan, yörünge, gök katı, dünya, âlem, talih, baht ve kader mânâlarında dilimize geçmiştir. Şairler feleği, alın yazısı olarak duygusal dillerine dökmüşler. Oysa tenkit etmekte şüphesiz haklı değildirler. Risâle-i Nur’da felek için kader veya alın yazısı mânâsı yüklenmez. Ve bu mânâda felek eleştirilmez. Risâle-i Nur’da felek, âlem ve kâinat demektir.

Dipnotlar:

1- Mesnevi-i Nûriye, s. 206

03.03.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (02.03.2007) - Risâle-i Nur'dan muhtelif konular

  (01.03.2007) - Demirci'den reşit vicdanın sesi

  (28.02.2007) - Muhtelif konular

  (27.02.2007) - Beşerî ilişkilerimizde edep

  (26.02.2007) - Muhtelif sorular

  (25.02.2007) - İhlâs sûresi ve tevhid mertebeleri-2

  (24.02.2007) - İhlâs sûresi ve tevhid mertebeleri- 1

  (24.02.2007) - BİR KISSA, BİN HİSSE

  (23.02.2007) - Namaz derdini önemseyelim

  (22.02.2007) - Allah'ın büyüklüğünü kavramak

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004