Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Dereceden derekeye



—Dünden devam—

Merkez sağ aslında CHP’den kopma idi ve bu münasebetle çıkış noktası müsbetti. Biz buna derece diyoruz. Ve elbette bazı dönemlerde bu çizgisiyle ters düştüğü de olmuştur. İttihad-ı İslâmcı partinin çıkış noktası ise merkez sağı da aşan bir şekilde İslâmî değerlere atıfta bulunuyordu. Bununla birlikte, 1994 sonrasında merkezîleşirken veya merkezî sağın yerini alırken temel çıkış noktalarına ters düşmeye başladı. Buna da dereke diyoruz. Refahyol’a giden süreçte parti kısmî olarak ANAP’laşmaya başlamıştı. İktidara yaklaştıkça renkleri açılıyor ve gri tonları artıyordu. Bununla birlikte ‘establihsment/düzen’ kendisine müsaade etmeyince parçalanma sürecine girdi ve onun yerini alan Yenilikçiler ise bu defa çizgiyi daha da kalınlaştırarak ANAP’ın yerine oturdular.

28 Şubat sürecinden sonra askerî müdahale ve siyasî mühendislik kısmen merkez solu veya sağı yeniden diriltme aşamasına gelmişti. Bununla birlikte 28 Şubat sürecini takip eden aşamada koalisyonların ahenksizliği ve deprem, merkez sağın ve solun yeniden toparlanamaz bir biçimde çökmesine sebep oldu. İttihad-ı İslâmcı partinin de yargı yoluyla eli kolu budanmış ve bağlanmıştı. Bunun üzerine redd-i miras ile ve gömleği çıkarılarak Millî Görüş çizgisi tamamen terk edildi ve ANAP’ın yerine merkez sağa yerleşildi.

***

Böylece İttihad-ı İslâmcı çizginin kimliği çözülmüş ve geride kalan parçası da ufaldıkça ufalmıştı. Burada 30-40 yıllık sürece baktığımızda hem merkez sağın hem de İttihad-ı İslâmcı partinin yanlış yaptığını görüyoruz. İttihad-ı İslâmcı parti merkeze gelmemesi ve aksine merkezi konsolide etmesi gerekirken merkeze yürüme gafletinde bulunmuş; bu da ilkeler yerine boşluğa düşmesine sebep olmuştur.

1950 sonrasını üç döneme ayırmak mümkün. 27 Mayıs’a kadarki birinci dönem DP ile anılmaktadır. İkinci dönem ise 1960’dan 1980’e kadarki dönemdir. Bu dönem merkez sağın giderek zayıfladığı ve İttihad-ı İslâmcı partinin yıldızının parladığı bir dönemdir. 1980 sonrası üçüncü merhale ise İttihad-ı İslâmcı çizgiyi siyaseten merkeze taşımışsa da fikren çözmüştür. Dolayısıyla onca emek merkezîleşme uğruna heba edilmiştir. Çıkış hedeflerinin gerisine düşülmüştür. Sonunda mesele ilke veya fikir veya mefkûre mücadelesinden şahsiyet ve kadro mücadelesine dönüşmüştür.

İttihad-ı İslâmcı çizgi sadece merkezîleşerek ideallerinden uzaklaşmıştır. Halbuki biraz iktidar perhizi yapılabilseydi İttihad-ı İslâmcı parti hem siyasette bir denge olarak kalır, hem de toplum yapısının daha diri muhafaza edilmesine katkıda bulunabilirdi. Halbuki, merkezi idealize eden uç beyliği de iktidar hesapları uğruna düşmüş oldu ve merkeze heba edilmiş oldu. Bununla da kalınmamış İttihad-ı İslâmcı anlayışın dönüşmesi bütün yapıyı da çözmüş ve dönüştürmüştür.

Merkez sağ çözülmüş, onunla birlikte İttihad-ı İslâmcı yapı da çözülmüştür, ideallerin tatil edilmesiyle halk da çözülmüştür. Bundan dolayı 28 Şubat süreci çözücülük ve dönüştürücülükte milât olmuştur. 27 Nisan da bunun bir devamıdır. Bu açıdan aslında AKP, Milli Görüş’ün başarısız tecrübesinin bir devamından ibarettir. Çözülme işlevinin sosyal boyuttaki devamı niteliğindedir. Bu hususta Ali Ünal, ‘bir de bu açıdan’ adlı makalesinde haklı olarak şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “..Demokrasi hayatımızda belli süreleri takiben darbelerle gelen kesintilerin asıl sebebi, sivil ‘sağ’ iktidarlar döneminde Müslüman çoğunlukta, İslâm hassasiyetli kesimlerde görülen gevşemeler ve dünyevileşmedir. Son dönemde İslâmın sosyo-ekonomik ve siyasî hayat adına taleplerini ön planda tutan İslâmcılığın İslâmcı menşeli kadrolarca adeta çökertilmesi ve artık bu taleplerden vazgeçilmesi, hem İslâmcılar hem de AKP tarafından üzerinde çok düşünülmesi gereken bir konudur...” Aslında tam da Today’s Zaman gazetesinde Mahçupyan’ın Sekülarizmin zaferi adlı makalesi bu noktada Ali Ünal’ın endişelerinin ispatıdır.

Aslında sözkonusu çizgi merkezi sağın yerini alarak hem kendisini, hem de sağı bitirdi. Kendi ideolojisini yıktı. İktidar ihtirasını dizginleyebilseydi bugünkü Türk siyasî ve sosyal hayatı çok daha sağlıklı bir yapıda olabilirdi. Ne yazık ki, geçmişe mazi derler.

25.08.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (24.08.2007) - Dereceden derekeye

  (23.08.2007) - Püf noktası

  (22.08.2007) - Hem özde, hem de sözde

  (21.08.2007) - Sophia Loren tarzı

  (20.08.2007) - Hollywood tarzı hicap

  (19.08.2007) - Rusbaşı ve Kelly tarzı

  (17.08.2007) - ‘Yolcu sarhoş, hancı sarhoş’

  (16.08.2007) - 1987'den beri...

  (15.08.2007) - ‘Demokratik başörtüsü’

  (14.08.2007) - Ferdî laiklik

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri