Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Ekim 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Zulüm nereye kadar?



Allah zalimleri iflâh etmez. Cenâb-ı Hakk’ın “Kahhar” ismi herhalde en çok zalimler üzerinde tecellisini gösterecektir. Çünkü insanların, dünyada en çok kalbleri kanatan, vicdanları sızlatan fiilleri, zalimlik şümulüne dahil olan davranışlarıdır. Bu sebeple diyebiliriz ki, Cehennemin en derin çukurlarında zalimler azap göreceklerdir. Cennet nimetlerinden en uzak olanlar zalimler olacaklardır.

Bu sebepledir ki, Rabbimiz bizleri Kur’ân-ı Azimüşşân’ında defalarca ikaz etmektedir. Bizlere ‘zalimlerden olmayın’, ‘zalimlere yaklaşmayın’ denilmektedir. Allah’ın zalimleri iflâh etmeyeceği, onları hidayete erdirmeyeceği ifade buyurulmaktadır. Tarih boyunca, Allah’ın gönderdiği peygamberleri dinlemeyip zulümlerine devam eden zalimlerin nasıl bu dünyada dahi cezalandırıldığı Kitab-ı Mübin olan Kur’ân’da açıklanmaktadır.

İnsanlık ne çekmişse zalimlikten çekmiştir. Zulüm sıfatı insanların ebedî hayatlarını mahvetmiş, kimileri günah işleyerek, Allah’a isyan ederek kendi nefislerine zulüm etmiş, kimileri de elde ettikleri güçle kendisi dışındaki insanları zulümlere maruz bırakmıştır. Bu durumlar ne yazık ki devam etmektedir. Dünyadaki imtihan devam ettikçe de devam edecektir. Böylece mazlûmlar sabırları neticesinde daha fazla mükâfata lâyık olacak, zalimler de yaptıkları zulümden dolayı daha fazla cehenneme müstahak olacaklardır.

Allah’ın Resûlü (asm), iki çeşit insanların yaptıklarından dolayı bu dünyada dahi cezalarını göreceklerini ifade etmektedir. Bunlardan biri ve birinci grubu zalimlerdir. (ikinci grup, Anne babasına isyan edenlerdir.) Mazlûmların âhı kadar Allah’a yükselen başka bir şeyin olmadığı ifade edilmektedir. Bunun için de “Alma mazlûmun ahını, çıkar aheste aheste” denilmiştir. Mazlûmun ahını alanlar mutlaka yavaş yavaş bunun karşılığını göreceklerdir.

Zalimler tek ve meş’um bir güruhtur. “Benim zalimim biraz daha iyidir” gibi yaklaşımlar doğru değildir. Kendisine yakın olanın zulmünü hoş görenler, ne yazık ki zulme ortak olma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Çünkü zalimin benimkisi, seninkisi diye bir şey olmamalıdır. Dolayısıyla bütün zalimler lânetlenmeli, bütün mazlûmlara kol kanat gerilmelidir. Bu konularda nefsî yaklaşımlara değil, vicdanî seslere itibar edilmelidir. Nefis kendi yakınının zulmünü görmek istemez. Vicdan ise hiçbir şekilde, kimden gelirse gelsin, zalimane yaklaşımlara tahammül etmez, hepsine lânet okur.

Bilhassa zalimlerle mazlûmların iç içe girdiği zamanımızda çok dikkat etmeli insan olan insanlar. Sebebi açıkça belli olmayan hadiseler bizlere mazlûmu zalim, zalimi mazlûm gösterebilir. Bu sebeple zalimane hadiselerin yalnız su yüzündeki görüntülerine kanıp gerçek zalimleri göz ardı etmememiz gerekir. Bu sebeple de ayırt edilmeksizin, görünen görünmeyen bütün zalimler lânetlenmelidir. Zulüm ile zalimler konusunda tarafgirlik pozisyonuna girilmemeli, hiçbir zalimden yana olunmamalı, hiçbir zulüm hoş görülmemelidir.

Önce kendi nefsimize zulmetmeyeceğiz, arkasından da başka nefislere zulüm etmemek için büyük bir itina ile hareket edeceğiz. Zira kurtuluşa giden başka yol bulunmamaktadır. Zulmün olduğu yerde kurtuluş olamaz. Biliyoruz ki, Rabbimiz, bizim kul hakkıyla huzuruna gitmememizi istemektedir. En yüksek mertebe olan şehitlikle, Allah, ‘kul hakkı’ hariç bütün günahları bağışlamaktadır. Çünkü kul hakkını gasp etmek zalimliktir. Çünkü hiçbir şekilde insanların hukukuna girmenin bir mazereti bulunmamaktadır.

Mazlûm olmak da arzulanan bir şey değildir, ancak zalim olmaktansa mazlûm olmak çok daha iyidir. Zira zalimin akıbeti çok vahimdir. mazlûm ise mutlaka gasp edilen hakkını Mahkeme-i Kübra’da zalimlerden alacak, hakkını elde etmenin sevincine kavuşacaktır. Zerre kadar dahi olsa kimsenin hakkı kimsede bırakılmayacaktır.

Bu sebeple zalimlerden intikamımızı alabilmemiz için sabırlı olmak zorundayız. “Zalimler için yaşasın Cehennem” diyerek yüce mahkemeyi beklemeliyiz. Duygularımız bir an önce zalimlerin kahr olmasını istese de, Rabbimiz ne yapacağını çok daha iyi bilmektedir. Ona dayanmak, Ona güvenmek, Ona tevekkül etmek, Ona teslim olmak zorundayız.

29.10.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (23.10.2007) - Bastırılmış vicdanlar

  (22.10.2007) - Bir teslimiyet örneği

  (16.10.2007) - Herkes görevini yapmalı değil mi?

  (15.10.2007) - Huzura çıkmadan huzurlu olunmaz

  (09.10.2007) - Önce gönüller bir olmalı

  (08.10.2007) - Hastalıklar asrı

  (02.10.2007) - Geleceği garanti altına alabilmek

  (01.10.2007) - Sevdiklerimizden ayrılacağız

  (25.09.2007) - Kalbimiz kimleri sevmeli?

  (24.09.2007) - İnsanlığımız boğulmadan

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri