Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

İnsanlığımız boğulmadan



İnsanlığımızın bütün damarlarının tıkatılması arzu edilmekte, aklımızın doğruyu bulmaya yarayan bütün kanallarının kapatılması için çaba gösterilmekte, şuurumuz köreltilmek istenmektedir. Dört bir yanımızdan bütün insânî duygularımızın hedef alındığı, günah oklarıyla insanlığımızın öldürülmek istendiği bir zamanda yaşamanın bahtsızlığı bizleri boğuyor adeta.

İnsan nesli yaratılıp bu dünyaya gönderilmeseydi, kâinat sarayı inşâ edilir miydi? İnsanlık olmasaydı, bu dünyada yaşanabilir miydi? İnsan ubudiyetiyle Yaratıcısını razı etmek için çaba göstermeseydi, insan olmak bir değer ifade eder miydi? Bir imtiyaz olarak insanoğluna verilen şuur da görevini yapmasaydı, bu dünya yaşanabilir bir mekân olarak kalabilir miydi?

İnsanlığın bütün yönleriyle katl edilmeye çalışıldığı bir zamanda, şuurunun idrakinde olan bir insanın rahat olması mümkün olabilir mi dostlar? Bakınız etraf ne kadar günah ve küfrün kara bulutlarıyla kaplanmaya başlandı.

Bakınız rahmet bulutları artık bizlere görünmez oldu. Maddî ve manevî susamışlık en büyük derdimiz haline geldi. Rahmet ayı dahi aklımızı başımıza getirmez mi? Dışı da içi de bozulmuş insan sûretindeki varlıkların tefessühü, dünyamızın hayat damarlarını tıkamaya çalışmaktadır. Damarlara âb-ı hayat verecek ubudiyet hali bize gerekmez mi?

Dünya mükemmel bir nizam ve intizam içinde yaratılmışken insanlar böyle mi yaşamalı? Hiçbir işleyişte başıboşluğun olmadığı bir âlemde akıl görevini yapmazsa, kalb karalara bürünürse, şuur yolunu şaşırırsa ne olacaktır insanlığın hali?

Hayvanların çok masum kaldığı bir dünyada cahilliğin en denisini yaşayanlar nereye gidiyor? Çatlayan haya damarlarından mide bulandırıcı sıvılar akmaktadır. Rabb-i Rahim’in insanlara bir üstünlük işareti olarak verdiği libaslar görevlerinden istifa ettirilmektedir. Erler erliklerini, dişiler dişiliklerini unutmuş, yeryüzünü garip iki ayaklı mahluklar istilâ etmiştir.

Sahi insanlık nereye gidiyor? Gözler kapalı, kulaklar tıkalı, ayaklar yorgun, yüzler solgun, bütün duygular karmakarışık. Hedefler şaşırılmış, yollar karıştırılmış, ışıklar yerlerini karanlıklara bırakmış, sarhoşluklar diz boyu artmış...

Lütfen kendimize gelelim ey insan kardeşler... Gönderilmek istendiğimiz karanlıklardan yüzlerimizi çevirelim. Allah’a giden aydınlık yollara yönelelim. Firavunları, Nemrutları değil, Nebileri, bilhassa Nebiler Sultanını takip edelim. Resûlullah’ın liva-i şerifi altına girmeye liyakat kesb edelim.

Her an son bulmaya aday dünya hayatını ebedî ve saadetli bir âleme gitmek için basamak yapalım. Pusuda bekleyen şeytanların tuzaklarını akim bırakalım. Şeytanları, gafil insanları değil, Rabbimizi memnun etmenin yollarını arayalım. İnsanlığın medar-ı iftiharı olan Peygamber Efendimizin (asm) karanlıklardan eser olmayan pürüzsüz yollarında emniyet içinde yola revan olalım.

Uyanık olalım. Gafletin kara perdelerinin basiretimizi bağlamasına meydan vermeyelim. Nefsimizin sinsi planlarını bozalım, dünyanın zehirli bal şeklindeki lezzetlerine aldanmayalım.

İnsanlara şirin görünmek için yaşamayalım. Allah’a iyi bir kul olmanın hazzını yaşamak için çabalayalım. Sadece Ona kul olalım. Namaz miracıyla günde beş vakit Rabbimizin huzuruna çıkmayı ihmal etmeyelim. Sadece Ona eğilelim, sadece Ona secde edelim. Peygamber-i Zişan’ın ümmeti olmanın şerefini kendi hayatımızda gösterelim.

Başka türlü bu fitne asrının çirkinliklerinden kendimizi kurtarmamız zor olacaktır sevgili kardeşlerim. En büyük dâvâmız iman davasıdır. En büyük dâvâmız Allah’ın rızası dairesinde yaşamayı başarabilmektir.

Şeytanların ve nefsimizin bize göstermek için gayret gösterdikleri yalancı cennetlere kanmamayı başarabilmemiz gerekir. İnsanları bilinmezliklere götüren karanlıklardan kurtulabilirsek, Cennetlere götüren aydınlıklarla insanlığımızı kurtarmış olacağız inşallah...

24.09.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (18.09.2007) - “Acil Servis”in dindiremediği sancılar

  (17.09.2007) - Öyle bir yaşayalım ki...

  (11.09.2007) - Ey nefs-i pürheves!

  (10.09.2007) - Gafletli hâletlerimizin sonucu

  (04.09.2007) - Fikirlerimiz ve zikirlerimiz

  (03.09.2007) - Susuzluk ile imtihanımız

  (28.08.2007) - İyilik zannıyla kötülük etmek

  (27.08.2007) - Doğru okumayı bilmek

  (21.08.2007) - Günahlar ayrılmaz parçalarımız

  (20.08.2007) - Fitnelerden uzak durmak

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri