Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Ekim 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Bastırılmış vicdanlar



Fıtratın sesi insanları imana dâvet ediyor. Vicdan denilen insanın yapısındaki hak ve hukuk merkezi, bütün gücüyle insanları doğruya yöneltmeye çalışıyor. Bu seslerin makes bulduğu hayatlar kurtuluyor, bu hayatlarda insanlar gerçek mecrasını buluyor.

İmanın saf, temiz ve berrak sularının bulunduğu havuzlara ruhlarını akıtanlar bu dünyada da kurtuluşun tadını çıkarıyor. Böyle olunca da cennet-misâl hayatlar vücuda geliyor; örnek yaşayışlar, tadına doyulmaz manevî esintiler dünya hayatını yaşanılır hale getiriyor.

Güneşlerin aydınlığını bile görmekten mahrum olanlar ise dünyayı yaşanmaz hale getirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bunlar fıtratın sesine kulaklarını kapamışlar, vicdanın güzelliklere açılan kapılarını dünyalarının yüzüne örtmüşlerdir. Onlar için bundan sonrası ise, kargaşaların hüküm sürdüğü, yaşandığı âlemlerdir.

Açıkça görülüyor ki, bazıları fıtratın sesini kısıyor, vicdanın su yüzüne çıkmak isteyen güzelliklerini bastırıyorlar. Günahları hayatlarının bir parçası haline getirenler, günahların dostlukları adına doğru hayatlara savaş açmışlardır. Çünkü günahlar kanlarına sirayet etmiş, vücutlarındaki zerreler aydınlıklara kapalı bir alanda hapsedilmiştir.

Bütün çırpınışlarını günahsız insanların yok olması adına ortaya çıkaranları ibretle seyredebilmekteyiz. Bu seyirler üzüntü verici de olsa, ibret almak için önemli bir fırsat olarak insanların gözü önünde sergilenmektedir. Asıl olan ise günahların girdabından kendisini kurtaranların şevkle yollarına devam edebilmesidir. Bunları etraftaki karanlık âlemler etkilememeli, şevkler bütün canlılığıyla hayatları yönlendirmeye devam etmelidir.

Kur’ânî caddede iman nuru ile Peygamber-i Zîşan’ı takip edenlere elbette karanlıklar görünme imkânına sahip olmayacaktır. Bunlarda fıtratın sesini dinlemenin rahat ve huzuru vardır. Bunlarda vicdanın terazisiyle haksızlıklardan kurtulmanın güveni bulunmaktadır.

İnsânî duygularını fesada uğratmamış olanlar, insan olmanın doyulmaz zevkini elde etmiş olanlar büyük bir mutlulukla dünya hayatını yaşamakta, onları hizmet külfetinden kurtarıp mükâfat ülkesine götürecek treni sabırla beklemektedirler. Diğer taraftan dünyanın fani güzelliklerinin cazibesine kapılanlar ise şaşkın bir şekilde huzuru arama seanslarına devam etmektedirler. Ancak aranılan şey yanlış yerlerde arandığı için bulunmamaktadır.

Nihayet, ölüm denilen mutlak son arayışlara nokta koyacaktır. Bu mutlak son, aradıklarını dünyanın ötesinde bulanları mutluluk ülkesine götürürken, dünyada aradığını bulamamanın hayal kırıklığı içinde olanları ise nedametlerin hüküm sürdüğü karanlıklar ülkesine taşımaktadır.

İmtihan dünyasında imtihan son sür’at devam etmektedir. Dersine çalışmayan öğrencinin hırçınlığı ve suçu başkalarında arama psikolojisi bir çok insanda görülmekte, onların etrafı velveleye vermesi, sadece sonlarını daha da karanlık bir hale getirmeye yaramaktadır. Bunlar ne kadar da çok acınacak bir durumdadırlar... Ama zarara rızalarıyla girdiklerinden onlara acınmayacak, derse çalışmamalarının hiçbir gerekçesi kabul edilmeyecek, dolayısıyla hak ettikleri sonuca katlanmak zorunda kalacaklardır.

Akıl, ruh ve kalbini kurtarıp, vicdanın rehberliğinde doğru yolu bulanlar yollarına emniyetle devam ederlerken, insanî duygularını dumura uğratanların ise perişan vaziyetleri, bastırılmış vicdanlarını mutlaka sızlatmaktadır. Ancak vicdanın sızlamaları artık onlar için kâr etmekten çok uzaktır.

Bu dünyada, o bastırılmış ve kendilerine hayat hakkı tanınmamış vicdanlar, güzel bir mekâna sahip olamamanın burukluğunu yaşamaktadırlar. Ve onlar hesap gününde kendilerini kandıranların aleyhinde şahitlik yapmak için biraz daha sabretmek zorunda kalacaklardır.

Yazıklar olsun, İslâm imanının dünyayı aydınlatan ışığından insanların faydalanmalarına engel olanlara... Veyl olsun o kimselere ki, o aciz ve miskin halleriyle firavunluk mesleğine talip olmuşlardır. Ne mutlu o kimselere ki, Rabb-i Rahimin kendilerine göstermiş olduğu aydınlık yoldan sapmamak için büyük gayret göstermektedirler. İşte bunlar bu dünyanın gerçek bahtiyarlarıdır. Ölümden sonrasında ise bütün güzellikler onlara sunulacaktır...

23.10.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (22.10.2007) - Bir teslimiyet örneği

  (16.10.2007) - Herkes görevini yapmalı değil mi?

  (15.10.2007) - Huzura çıkmadan huzurlu olunmaz

  (09.10.2007) - Önce gönüller bir olmalı

  (08.10.2007) - Hastalıklar asrı

  (02.10.2007) - Geleceği garanti altına alabilmek

  (01.10.2007) - Sevdiklerimizden ayrılacağız

  (25.09.2007) - Kalbimiz kimleri sevmeli?

  (24.09.2007) - İnsanlığımız boğulmadan

  (18.09.2007) - “Acil Servis”in dindiremediği sancılar

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri