Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Mustafa ÖZCAN

Afrika'da misyonerler oldukça etkili

Dünden devam Kongo'ya ulaştığımızdan itibaren Müslümanların ve gayri müslimlerin nüfusunu soruyoruz. Değişik veriler alıyoruz. Ama Portekizlilerden sonra uzun dönem Belçika sömürgesi olduğundan dolayı Katoliklik kök salmış. Bu ülkede yüzde 40 civarında Katolik var. Zaten kilise ve misyoner okulu bolluğunu araştırmaya gerek yok. Zira Kinşasa'nın bütün mutena köşeler onların. Devasa stadyumun dışında bütün büyük yapılar neredeyse onlar tarafından tutulmuş, zaptedilmiş. Öğrencilerin üst başlarından hangi okulda okuduklarını tahmin edebiliyorsunuz. Zaten Katolik eğitim kurumları dünyaca profesyonelleşmiş. Dünyada özel Katolik okulların 40 milyon talebesi ve 2 milyon da öğretmeni var. Lübnan'dan Kongo'ya kilisenin milyonlarca bağlısı ve talebesi var. Ülkede misyonerlerin kurduğu üniversiteler de var. Basın yayın organları da cabası. Katolik Kilisesi'nin yerel lideri Vatikan tarafından atanıyor. Kongo devlet başkanı ise seyirci veya sadece onama ve tasdik ile yetiniyor. En bakımlı binalar onların. Modern görünüyorlar. Bunlardan birisini ziyaret etmek istiyoruz ama içine düştüğümüz müşkilat ve kargaşa trafiği buna mani oluyor. Onca vakit içinde misyonerlerin kurduğu üniversiteyi ziyaret edemiyoruz. Dinlere göre nüfus dağılımında, yüzde 40 ile 50 arasında katolik oluğu farzediliyor. Buna mukabil, yüzde 20 ile 30 arasında da protestan nüfusu olduğu var sayılıyor. Bu rakamlar nisbeten sıhhatli rakamlar. Bunun dışında Afrika bağlamında kesin rakamlara ulaşmak mümkün değil. Sözgelimi, Kenya'da Müslümanların oranı araştırılıdığında karşınıza ilginç rakamlar çıkıyor. Yüzde 10 ile yüzde 40 arasında değişen rakamlar veriliyor. Bu itibarla, yüzde 10 gibi fireler veya yanlışlıklar bile Afrika bağlamında bağışlanabilir kabul ediliyor. Kongo'da Müslümanların sayısı da bu izafiyetten payını alıyor. Kimilerine göre Müslümanların oranı yüzde 3 sayılırken Abdullah Mangala gibiler bunu en yüksek orana ulaştırıyorlar ve yüzde 25 olarak belirliyorlar. Müslümanların sayısının azlığının sebeplerinden birisi olarak da kendilerini gizlemeleri gösteriliyor. Bu doğru. Katolik ve Protestanların çok olduğu ve Müslümanların hiçbir yerden hiçbir hamilerinin olmadığı ve lâdinizm rüzgârlarının yayıldığı bir devrede Müslüman olduğunu söylemenin kişiye kazandıracağı hiçbir artı yok. Aksine maddi manevi avantajlar olmadığı gibi bedeli de olabilir. Bundan dolayı kimse rahat rahat ve göğsünü gere gere 'Ben Müslümanım' diyemiyor. Gayri müslim ülkelerde müslümanım demek bu açıdan çok itibarlı bir şey olmadığı gibi Müslüman ülkelerde de dindarlığını izhar etmenin benzeri mahzur veya zorlukları var. HEPSİ POTANSİYEL MÜSLÜMAN Rusya için bir deyim vardır ve denilir ki: "Bir Rus'u keselesen altından bir Tatar çıkar." Kimi verilere göre Rusya'da en az 15 milyon civarında Tatar zamanla ve 1552 yılından itibaren sürdürülen politikalarla Ruslaştırılmıştır. Bu değerlendirme büyük çapta doğrudur. Aynı şey Kongo gibi ülkeler için de geçerlidir. Şafak Okulu yetkililerinden aldığımız bilgiler de bunu teyid ediyor ve doğruluyor. Okullarına devam eden öğrencilerin ebeveynlerinden bir kısmı dedelerinin ve atalarının Müslüman olduğunu ama dinlerini öğretecek kimseler olmadığı için ve misyoner okullara devam etmek zorunda olduklarından eğitim aşamasında Hıristiyanlığı benimsemek zorunda olduklarını söylemişler. Dolayısıyla Kongo gibi ülkelerde dini çoşku çok yoğun, ama dini intisap iğreti duruyor. Bütün din mensupları birbiri için müellefe-i kulüp sayılabilir. Abdullah Mangala da öyle söylüyor. Afrika'nın tamamı veya bütün gayr-i Müslimleri potansiyel olarak Müslüman sayabilirsiniz. Bu anlamda müellefe-i kulüp sayılabilirler. HAYAT OLDUKÇA ZOR Bayram günü zar zor stadyumdan kedimizi kurtarıyoruz. Daha doğrusu stadyumda artık kimseler kalmıyor, 'biz de çıkalım' diyoruz. Ülke çok fakir olmasına rağmen trafik çok yoğun. Tabii ki trafik elektronik düzenlemeler yerine polisler tarafından sağlanıyor. Buradaki manzaraları Suriye veya Bangladeş gibi ülkelerde de görebilirsiniz. Ama burada biraz daha farklı. Trafik polisleri sizden sadaka tarzı para isteyebiliyor. Bu gizli değil. Açıktan ve gayet tabii bir şekilde sizden para istiyorlar. Ve çok tabii bir şekilde hiçbir hassasiyet göstermeden siz de cebinizden çıkarıp üç beş kuruş uzatıyorsunuz. Galiba maaşsız asker ve polislerin kazancının bir parçası bu. Zaten okullarda resmen böyle imiş. Öğrendiğimize göre öğretmenler yaklaşık 60, 70 dolar maaş alıyorlarmış. Aslında 70 dolarlık maaş burada 3 öğünlük yemek demek. Yani bir ay boyunca bir öğretmen bir günlük yemek karşılığı çalışıyor. Bundan dolayı eğitimin durumu da biraz karışık. Hem zorunlu (compulsory/kasri) hem parasız hem de biraz fahri ve biraz da paralı. Şöyle ki okul idareleri maaşlar üzerine 30 dolar daha ekliyormuş. Bu 30 dolarlık ilave de ailelerden tahsil ediliyormuş. Ulaşım sorunu da büyük ne kelime, büs büyük. Kinşasa'da ne dolmuş ne de belediye otobüslerine rastladık. Özel araç sahipleri keyiflerine gelirse aynı azmanda dolmuşçuluk da yapıyorlar. Bundan dolayı evleri okullara biraz mesafeli olan aileler çocuklarını araçlarla okula göndermek durumundalar. Bunun için de ailenin biraz varlıklı olması lazım. Bu yetmedi, Ulaşım meselesini halletseniz bile öğretmen maaşına biraz katkıda bulunmanız gerekir. Bundan dolayı okul çağında olan çocukların bu imkânsızlıklardan dolayı yüzde 44'ünün okula devam edemediğini öğreniyoruz. Zaten ülkedeki pahalılığın nedeni de bu. Ulaşım sorunları ve imkânsızlık. İşsizliğin çarelerinden birisi olarak herkesin asker ve polis olduğu ülkede isyanı önlemenin başka yolu da yok. Özal döneminden hatırladığımız 'Vatandaşım işini bilir, memurum işini bilir' hâli ve vaziyeti burada resmiyete binmiş. Bayram günü kurbanları keseceğimiz yerde Abdullah Mangala bizi beş dakikalık diyerek önce elçiliğe sonra da Türk okuluna götürüyor. Biz de mihmandarımız karşısında çelebiliği elden bırakmıyoruz. Fakat medhini duyduğumuz büyükelçi Engin Oba yaş haddinden dolayı emekli olmuş. Hâlâ yeri doldurulamamış ve yeni büyükelçi bekleniyor. Yeni büyükelçinin de selefi gibi olması temenni ediliyor. Elçilik mensuplarından ve üçüncü kâtip beyden ülke çapında Türk tâbiyetinden 28 kişi olduğunu ve elçilik personeli olarak bu kişilerle zaman zaman biraraya geldiklerini ve birbirlerini tanıdıklarını söylüyor. Elçilik personeli de 4 kişi. Bunlardan birisi de güvenlik görevlisi Serkan Bey. Sağ olsun zor zamanlarda imdadımıza yetişiyor. Bu gibi ülkelerde elçilikle sıkı temasta olmak şart. MANGALA SİYASETİ Abdullah Mangala üçüncü katip beyle ülkenin doğusundaki olaylarla ilgili derin bir sohbete dalıyor. Ülkedeki BM komutanının danışmanı olan emekli bir Pakistanlı generalle tanışma fırsatı arıyor. Bunun için de elçiliği devreye sokmaya ve tavassutunu sağlamaya çalışıyor. Bu esnada üçüncü kâtipin Mangala ile ilgili bir yorumu dikkatimizi çekiyor: "İlişkiler yumağını ve ağını genişleterek kendisini ve konumunu güçlendirmeye çalışıyor..." Doğu bölgesinde Müslümanlar da yaşadığından bölgede çatışmaların dindirilmesi noktasında bir misyon arıyor. Bundan dolayı da büyükelçiliğe göre gereksiz olduğu halde Pakistanlı danışman generalle tanışmak istiyor ve bunun için de Türkiye elçiliğiyle ilişkilerini de kullanmaya çalışıyor. Daha sora yardımcısı Musa Reşidi ve kendisinin konuşmalarından böyle bir misyon aradığını biz de hissediyoruz. Burada herkes herkese ihtiyatla yaklaşıyor. Zira ilişkiler samimiyetten ziyade kullanım için. Elçilikten sonra Şafak Okulu'na gidiyoruz. Orada okul yetkilileriyle tanışıyoruz. Okul müdürü Adnan Yavuz Bey daha önce Azerbaycan'da imiş ve Kongo'ya gelmişler. Gerçekten de büyük zorluklar altında hizmet veriyorlar. Bununla birlikte Kongo şartlarına göre iyi bir okul yapmışlar ve genişletme çalışmalarıyla meşguller. Adnan Yavuz Bey okulun müdürü ve onun da Türkiye'den dört personeli var. Onlar da mümtaz insanlar. Bizimle ilgileniyorlar. Kinşasa gibi gurbet hissinin dorukta olduğu mekânlarda bu tür ilişkiler ilaç gibi geliyor. Adnan Yavuz Bey'in eşi de Türkçe öğretmeni. Kongo üretimi biraz yanık bisküvitler ve meşrubat eşliğinde sohbet ediyoruz. Zira kahvaltı da yapmış değiliz. Muammed Düzcan okulun fotoğraflarını çekerken biz de ilgililerle okul ve ülkeyle ilgili sohbette bulunuyoruz. Şafak Okulu ile buradaki özel diyanet veya Abullah Mangala'nın arası iyi. Bu ihtiyatlı bir dostluk aslında. Herkes herkese muhtaç. Bir bayram münasebetinde okulda bir kutlama ve şölen tertip edilmiş. Devam edecek

Mustafa ÖZCAN

17.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (16.01.2008) - Batının soykırımları unutulmasın

  (15.01.2008) - İstikbal, Afrika'da da İslâmındır

  (14.01.2008) - Kongo'da bir bayram sabahı

  (13.01.2008) - Afrika Müslümanları sahipsiz

  (12.01.2008) - Sömürgeye karşı Panafrikanizm

  (11.01.2008) - Katliâmın sorumlusu Fransızlar

  (10.01.2008) - Afrika'da İslâmın derin izleri var

  (09.01.2008) - Afrika'nın kanlı elmasları

  (08.01.2008) - Afrika keşfedilmeyi bekleyen bir kıt'a

  (04.01.2008) - Bir babanın yürek yangınları

 

 Son Dakika Haberleri