Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Yasemin GÜLEÇYÜZ

Tesettür Risâlesi keşfedilirken (9) : Aile ortamında tesettürün önemi



Bediüzzaman Hazretleri Tesettür Risâlesinin İkinci Hikmeti’nde eşlerin “ebedî hayat arkadaşlığı” inancı içinde birbirlerine samimî ve ciddî hürmet-muhabbet beslemeleri gerektiğini özellikle belirtir.

Üçüncü Hikmet’te ise bu formüle bir madde daha ekler: Güven. Bediüzzaman Hazretleri bu bölümde tesettürsüzlük ve açık saçıklığın aile ortamı içinde sebep olduğu problemleri anlatır. Son derece aktüel, orijinal, ibretlidir tesbitleri. Erkek ve kadınların doğuştan gelen ve hiçbir sınır konmamış olan duygularını tahlil eder. Şer’î sınırları hatırlatır. Bu sınırlara riâyet edilmediğinde ortaya çıkabilecek muhtemel hadiseleri son derece açık ve nezih bir şekilde anlatır. Özellikle kadınları bu noktada şefkat ve merhametle ikaz eder.

İşte, Üçüncü Hikmet’te keşfedebildiğimiz noktaları açmaya çalışalım bu yazımızda…

ÜÇÜNCÜ HİKMET (1):

“Bir ailenin saadet-i hayatiyesi, koca ve karı mabeyninde bir emniyet-i mütekabile ve samimî bir hürmet ve muhabbetle devam eder. Tesettürsüzlük ve açık saçıklık, o emniyeti bozar, o mütekabil hürmet ve muhabbeti de kırar. Çünkü açık saçıklık kılığına giren on kadından ancak bir tanesi bulunur ki, kocasından daha güzeli görmediğinden, kendini ecnebiye sevdirmeye çalışmaz; dokuzu, kocasından daha iyisini görür. Ve yirmi adamdan ancak bir tanesi, karısından daha güzelini görmüyor. O vakit, o samimî muhabbet ve hürmet-i mütekabile gitmekle beraber, gayet çirkin ve gayet alçakça bir his uyandırmaya sebebiyet verebilir.”

ÜÇLÜ SAÇ AYAĞI: GÜVEN-SAYGI-SEVGİ

Bütün insânî ilişkilerde dengenin vazgeçilmez bir üçlüsüdür bu formül. Aile yaşantısında eşler arası iletişimde ise mutluluğun sigortası hükmündedir. Eşler karşılıklı olarak birbirlerine güven duymalıdırlar ki, karşılıklı hürmet ve muhabbetleri devam edebilsin. Karşılıklı olarak eşlerin birbirlerine güveni sarsıldığında, saygı ve sevgi duygularının da kırılması boşuna değildir. Ve kırılan şeyler mânevî ise tamiri çok zordur.

Bediüzzaman Hazretlerinin ailede ebedî mutluluğun formülünü sıralarken “emniyet”i yani güveni “hürmet ve muhabbet”ten öne alması bu açıdan ilginçtir.

SEFİH MEDENİYET VE ALDATILAN EŞLER

İşte tesettürsüzlük ve açık saçıklık ailede “ebedî mutluluğu” gölgeler, ortadan kaldırır. Çünkü eşlerin birbirlerine güven, saygı ve sevgilerini sarsar.

Kadınlığa has lâtif güzelliklerini başka erkeklerin nazarına sergileyen on kadından ancak biri kocasından daha güzelini görmez. Geriye kalan dokuz kadın, kocasından iyisini görür. Bu mukayeseyi iç dünyasında yapan bir kadının eşine saygı ve sevgisinin incindiğini ifade etmek yanlış olmaz. Değil mi?

Erkekte ise durum daha da kötüdür. Erkek, kendisi için konulmuş olan tesettür kaidelerine riâyet etmezse (Tesettür erkek için de ibadettir. Bakışlarından, hâl ve tavırlarına, giyimine kadar bu konuda şer’î ölçüler vardır) eşine olan güven-saygı ve sevgiyi karısına kıyasen çok daha rahat bir şekilde kaybedebilir. Zira, yirmi erkekten bir tanesi karısından daha güzelini görmez. Yani geriye kalan on dokuzu karısından daha güzellerini görür. Bu mukayeseyi iç dünyasında yapan bir erkeğin eşine duyduğu sevgi ve saygıyı incitmemesi mümkün müdür?

(Bediüzzaman Hazretlerinin verdiği bu “istatistikî” bilgiden “yalın matematiksel bir gerçek” olarak erkek fıtratının nefsânî duygularına, hayvânî hislerine kadın fıtratına nazaran daha çok mağlûp olduğu neticesini çıkarmamız yanlış olmayacaktır. İmtihan dünyası! Nitekim geçenlerde bir gazetede yer alan haberde de, İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre kadınların her 60 saniyede bir alış veriş yapmayı, erkeklerin ise 52 saniyede bir cinselliği düşündüğü belirtiliyordu.)

İşte sefih medeniyetin “Tesettür esarettir” diyerek Kur’ân’ın tesettür emrini reddetmesi, eşler arası güven-saygı-sevgi bağını böyle zedeleyip, keser, atar, aileyi parçalar. Ve sosyal hayatta kokuşmuş bir yara açar: “Aldatılan eşler”.

Bediüzzaman Hazretlerinin Hanımlar Rehberi’ndeki ifadesiyle “terbiye-i medeniye” yani şimdilerdeki ifadesiyle “çağdaş hayat” aile hayatını böyle “hayvancasına geçici bir beraberlik-ebedî bir ayrılık” kısır döngüsüne hapseder.

“Şimdiki terbiye-i medeniye perdesi altındaki hayvancasına muvakkat bir refakattan sonra ebedî bir müfarakata maruz kalan o aile hayatı, esasıyla bozuluyor” (Lem’alar, s. 201) der Bediüzzaman Hazretleri.

HZ. ÂDEM'DEN GÜNÜMÜZE…

Bediüzzaman Hazretlerinin kullandığı “hayvancasına” tâbiri sefih medeniyetin aile bağlarını yeterince anlatan bir ifadedir. Zira İsevîlik din-i hakikisinden uzak olan Batı toplumlarında çok yaygınlaşan ve aile fertlerine kadar bulaşan aile içi cinsel taciz (ensest) hadiseleri sınır tanımayan hayvânî hislerin seviyesini göstermektedir. Kardeşler arası, baba, amca, dayı, kayınpeder, kayın tacizi…

Ensest, insanlık tarihinde sıkça rastlanan, kavimlerin helâk sebeplerinden bir tanesidir. Babası Hz. Âdem’in (as) şeriatına uymayan ve bu yüzden kardeşi Habil’i öldüren Kabil ile başlamış, ilâhlar ve ilâhelerle dolu Yunan, Roma, Mısır medeniyetlerinden günümüze intikal etmiştir. Bu medeniyetlere ait mitolojik hikâyeler ensest örnekleriyle doludur.

Hz. Âdem (as) ile başlayan peygamberlik müessesesi, insanoğlunun sınır konulmayan hayvânî duygularına, semavî şer’î sınırlar koymuş, peygamberlerin bütün hayatı bunun mücadelesiyle geçmiştir.

İşte peygamberlerin mücadele ettiği hastalıklardan biri de ensesttir ve ne yazık ki, günümüzde bütün insanlığı tehdit eden boyutlara ulaşmıştır.

Bu sapıklığın “koruyucu hekimlik” çerçevesinde mütalâa edilebilecek tek reçetesi, insanın fıtratındaki güzelliklere hitap eden Kur’ân’ın tesettür emridir.

Bediüzzaman Hazretleri Üçüncü Hikmet’in devamında cinsel bir sapkınlık olan ensest hastalığını ve ilâcını nezih bir Kur’ânî üslûpla şöyle beyan eder:

ÜÇÜNCÜ HİKMET (2):

“İnsan hemşire misillü mahremlerine karşı fıtraten şehevânî his taşıyamıyor. Çünkü mahremlerin simaları, karabet ve mahremiyet cihetindeki şefkat ve muhabbet-i meşrûayı ihsas ettiği cihetle, nefsî, şehevânî temayülâtı kırar. Fakat bacaklar gibi şer’an mahremlere de göstermesi caiz olmayan yerlerini açık saçık bırakmak, süflî nefislere göre, gayet çirkin bir hissin uyanmasına sebebiyet verebilir. Çünkü mahremin siması mahremiyetten haber verir ve nâmahreme benzemez. Fakat meselâ açık bacak mahremin gayrıyla müsâvîdir. Mahremiyeti haber verecek bir alâmet-i farikası olmadığından, hayvânî bir nazar-ı hevesi, bir kısım süflî mahremlerde uyandırmak mümkündür. Böyle nazar ise, tüyleri ürpertecek bir sukut-u insaniyettir.”

MAHREM-NAMAHREM

Öncelikle mahrem ve namahrem kelimelerinin anlamını verelim.

Mahrem: Haram olan, yani evlenmesi dinen caiz olmayan akrabalar demektir.

Nâmahrem: Haram olmayan, yani evlenilmesinde dinen mahzur bulunmayan kimseler demektir. (Osmanlıca Türkçe Lûgat, Yeni Asya Neşriyat)

Nur Sûresinin 31. âyeti ve Nisa Sûresinin 23. âyetleri ışığında kadın için mahrem olan erkeklerin başlıcaları şunlardır: Babası, kayınpederi, oğlu, kocasının eski hanımından olan oğlu, kardeşi, erkek ve kız kardeşlerinin oğulları, amcası, dayısı, süt kardeşi… Yani kadının bunlarla evlenmesi, dinen yasaktır.

Erkek için mahrem olan kadınların başlıcaları ise şunlardır: Annesi, kızı, kız kardeşi, halası, teyzesi, erkek ve kız kardeşlerinin kızları, süt annesi, süt kardeşi, kayınvalidesi, hanımının önceki eşinden olan kızı, gelini, baldızı… Yani erkeğin bunlarla evlenmesi, dinen yasaktır.

SÜFLî MAHREMLER

İnsan kızkardeşi gibi mahremlerine fıtraten şehvet hissi taşımaz. Mahremlerin simaları, aile bağlarını, şefkat ve meşrû muhabbeti hissettirdiğinden nefsânî, hayvânî hisler kırılır. Ama bacak gibi uzuvlar süflî nefislerde çirkin hisler uyandırabilirler. Zira bu uzuvlar sima gibi mahremiyeti haber vermediğinden, bir kısım süflî mahremlerde hayvanî dürtülerin harekete geçmesi mümkündür. Böyle bir durum tüyler ürpertecek derecede insaniyetin alçalmasıdır. Ama imkân dahilindedir.

O yüzden Bediüzzaman Hazretleri, şefkat ve merhametle kadınları, mahremleri konusunda “Süflî nefislerde, süflî mahremlerde hayvânî dürtüleri uyandırabilir” diyerek tesettür konusunda dikkatli olmaya dâvet eder.

DİNİMİZDE AİLE HASSASİYETİ

Bediüzzaman Hazretlerinin tâbiriyle “insaniyet-i kübra” olan, yani insanın yaradılışındaki bütün cihâzâtlara hitap eden dinimiz aile fertleri arasında güven, saygı ve muhabbet hislerini incitecek her türlü tavır ve davranışını engelliyor.

Kadının ve erkeğin hemcinsleri yanında dahi tesettürlerine riâyet etmeleri gerektiğini belirtiyor. Fıkıh kitaplarında bu ölçüler uzun uzun anlatılmakta, anne babalara çocuk eğitiminde bile ölçüler getirilmekte.

Sözgelimi, Peygamberimizin (asm) bu konuda bir çok tavsiyesi bulunmakta:

“Çocuğun avretine riâyet edin ve onu örtün. Zira onun avreti de büyüğünkü gibidir. Allah avretini açanlara rahmet nazarı ile bakmaz.”

“Yedi yaşındaki erkek ve kız çocuklarının, erkek ve kız kardeşlerin yataklarını ayırınız.” (Cem’ül Fevaid, 1: 139)

“Kız ve erkek çocuklar, on yaşına basınca onların yataklarını anne, baba, kız ve erkek kardeşlerinin yataklarından ayırmak vaciptir. Erkeğin erkekle, kadının kadınla aynı yatakta yatmaları asla câiz değildir, her biri yatağın bir kenarında olsa bile…” (Feteva’n- Nevevi, s. 215a; İbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, s. 309) tarzındaki birçok hadisin, şüphesiz aile içi cinsel taciz hadiselerini önlemeye yönelik hikmetleri de bulunsa gerek.

Homoseksüellik, lezbiyenlik, pedofili, ensest gibi birçok sapıklığı beşerin başına saran ve nefsini hayvânî dürtülerinin esiri haline getiren sefih medeniyet Kur’ân’ın tesettür emrine daha ne zamana kadar muhalefet edecek?

15.06.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (08.06.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (8) : Ailede ciddî hürmet ve muhabbet

  (01.06.2008) - Eşler, ebedî hayat arkadaşları olmalı

  (25.05.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (6) - Tesettür, kişiliği ön plana çıkarır

  (18.05.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (5)

  (11.05.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (4) ŞEFKAT KAHRAMANI ANNELER

  (04.05.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (3)

  (27.04.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (2)

  (20.04.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken... (1)

  (13.04.2008) - Her çöküş yeni bir başlangıçtır

  (06.04.2008) - Tüketim bilmecesi çözülürken…

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır