Adlî yılı açış konuşmasına, Ramazan ayının bütün insanlığa barış, sevgi ve kardeşlik getirmesini dileyerek başlayan Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, ardından “seküler toplumda Tanrı'dan nakledildiği öne sürülen ve bu nedenle mutlak gerçek olarak kabul edilen kurallar” yerine akla dayalı ilkelerin geçerli olduğunu, dinsel kuralların devlet ve kamusal kurumların çalışmalarına dayanak oluşturamayacağını savundu.
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, 2008-2009 Adli Yılının başlaması dolayısıyla Yargıtay’da düzenlenen törende yaptığı konuşmasına, Ramazan ayının bütün insanlığa barış, sevgi ve kardeşlik getirmesini dileyerek başladı. Gerçeker, laik bir devlette dinin kişilerin özel hayatı kapsamında vicdanı bir inanç konusu olduğunu ifade ederek, dinsel kuralların devlet ve kamusal kurumların çalışmalarına dayanak oluşturamayacağını söyledi.
‘’Devlet tüm dini inançlar karşısında tarafsızdır’’ diyen Gerçeker, laiklik ile din ve vicdan hürriyeti kavramlarının bu noktada kesiştiğini kaydetti. Seküler bir toplumda tanrıdan nakledildiği öne sürülen ve bu nedenle mutlak gerçek olarak kabul edilen kurallar yerine akla dayalı ilkelerin geçerli olduğunu savunan Gerçeker, bu bakımdan ‘’laik’’ ve ‘’seküler’’ kavramları arasında yakın ilişki bulunduğunu söyledi. Gerçeker, şöyle konuştu:
‘’Gerek laik gerekse seküler toplumda devlet dinler ve dini inançlar arasında bir tercih yapmadığından kişilerin din ve vicdan özgürlüğüne tam bir saygı gösterilmesi söz konusudur. Çeşitli din ve mezhep inanışlarının bulunduğu ülkelerde milli birliği, üniter devlet yapısını koruma konusunda laiklik çok önem taşımaktadır. Ülkemizde de milli birliğin, tek millet, üniter devlet ilkesinin en önemli güvencesi laik cumhuriyet olmuştur.’’
Gerçeker, yeni bir anayasa hazırlanırken, toplumu doğrudan etkileyecek, bütün bireyleri ve kurumları bağlayacak yeni kurallar konulmak istenirken daha şeffaf davranılması, daha geniş kesimlerin katılımının sağlanmasının da gerektiğini vurguladı. Gerçeker, ‘’Ancak ne yazık ki geçmiş günlerde gündeme getirilen gerek anayasa değişikliği paketi gerekse Yargı Reformu Stratejisi Taslağı incelendiğinde içerikleri itibariyle, birçok yönü ile yargı bağımsızlığını daha da geriye götürecek, yargıyı yasama ve yürütmenin daha çok etki alanına sokacak düzenlemeler bulunduğu görülecektir’’ iddiasında bulundu.
Anayasa taslağındaki yargıya ilişkin düzenlemelerden örnekler veren Gerçeker, taslakta Anayasa’nın başlangıç hükümlerinin anayasa metnine dahil olmaktan çıkarılması böylece başlangıç kısmında yer alan Cumhuriyet’in temel ilkeleri ile sıkı sıkıya bağlı olan temel değerlerin korunmasının zayıflatılmış hatta kaldırılmış olması anlamına geldiğini savundu.
Gerçeker, Yargı Reformu Strateji Taslağı’nda yargıç ve savcıların idari yönden Adalet Bakanlığına bağlı olmaya devam ettiğini, mülakatlarda bakanlığın etkinliğinin sürdüğünü, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bağımsızlığını ve kurumsal yapısını güçlendirici düzenlemelerin yer almadığını ifade etti. Gerçeker, şunları kaydetti:
Yargının sorunlarına da değinen Gerçeker, yaşanan son olayların, hukuk devleti ilkesinden uzaklaşmanın oluşturduğu boşluğun mafya türü çeteleşmelerle nasıl doldurulduğunu açık bir biçimde gösterdiğini belirterek, ‘’Devleti kurtarma düşüncesi ile olsa bile yanlışı yanlışla düzeltme olgusunun topluma ne denli zarar verdiği de bu olaylarla açıkça ortaya çıkmıştır. Kimin suçlu kimin suçsuz olduğunu tespit etmek ve suçlu görülenlere yasaların öngördüğü yaptırımları uygulamak yargıya ait bir görevdir’’ dedi.
CUMHURBAŞKANI GÜL’ÜN MESAJI
Cumhurbaşkanı Gül de, 2008-2009 Adli Yılının başlaması dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Gül mesajına, ayırım yapılmaksızın ve üstünlük gözetilmeksizin herkesi kapsayan hukuk kurallarının, adaletin sağlanmasının en önemli aracı olduğuna işaret ederek, ‘’Bununla birlikte yargı bağımsızlığını güçlendirecek, adaletin zamanında tecelli etmesini sağlayacak, yurttaşların güven duygusunu pekiştirecek, mahkemelerin iş yükünü azaltacak ve çağdaş standartlar getirecek bir yargı reformuna ihtiyaç olduğu gözardı edilmemelidir’’ dedi.
|