BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan ile Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan arasında sert suçlamalar Sabah gazetesi yazarı Umur Talu, “Büyük iktidar” ile “Büyük medya” arasında (nihayet) açıkta patlayan “kavga” olarak nitelendirdiği tartışmayı ibretlik olarak yorumladı.
Olaya, Başbakan Erdoğan ve Aydın Doğan açısından bakan Talu, yazısında durumun vahim olduğunu belirterek, şu değerendirmelerde bulundu: * Ülkenin tek parti iktidarı ile en büyük medya grubu, birbirlerini şantajcılıkla, menfaatçilikle suçluyor. Belki de haklılar! * Başbakan da eleştiriden hoşlanmıyor, büyük medya patronu da. * Birinin devlet ve iktidar gücünü, diğerinin medya ve para gücünü kullanmayacağının ahlaki ve hukuki garantisi yok. * Başbakan’ın daha suskun basın istediği anlaşılıyor; ama bundan yakınan büyük medya grubunun da kendini, gazetecilerini susturabildiğinin çok örneği var. * Anlıyoruz ki, medya gücü ile başka sektörlerdeki işler kovalanıyor (Anlamamışsak salağız zaten!). Medyaya başka sektörlerden gelenler de. Ama başka sektörlere medyadan uzayanlar da. * Anlıyoruz ki, Doğan Grubu ile Başbakan arasında böyle çok görüşme olmuş, çok elçi gitmiş gelmiş. Kimler acaba? Gazeteciler var mı? Niye? Hangi meslekî, ahlakî sorumlulukla? * Anlıyoruz ki, bunları ikisi de topluma açık etmemiş, gizlemiş. * Bir Başbakan’ın, “Bundan sonra saygılı götürelim, gizli götürelim yok” lafı, gaf değil, facia. Birincisi; ne demek bugüne kadar “gizli götürmek”? Neyi, ne hakla gizlediniz? Aranızdaki “saygılı ve gizli ilişki, temas, mutabakat, müzakere, götürme” neydi? İkincisi, “Bundan sonra yok” lafını kızgın aile babası veya herhangi bir baba söyler de, Başbakan nasıl diyebilir! * ”Her şeyi açık şekilde millete duyuracağız” nasıl diyebilir Başbakan? Bugüne kadar duyurmamanız suç değil mi? Neden duyurmadınız? Sustukları için mi? Sustunuz mu sahi? * Başbakanların da şantaja hakkı yok; medyanın da. Ama bunu söyleyebilmek için, gazetecilikle hiç şantaj yapmamış, şantajcıları sağınızda solunuzda konuşlandırmamış olmanız gerekir. Oysa bu medya “şantaj çağı”na çoktan girdi ve oraya battı. * ”Türk basınında tehlike... basın özgürlüğünün geleceğinde endişe” gibi sözlerin sebebi sadece “azarlayan” Başbakan değil, daha ziyade gazeteciliği “pazarlayan” medya zihniyeti.
|