11 Mayıs 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Muzaffer KARAHİSAR

Bir Cuma günü


A+ | A-

Bir bir düşen cemreler geride kalmıştı. İlkbaharın ihtişamlı bir gününde, bağların bahçelerin göz kamaştıran güzelliklerini okumanın tam zamanıydı. Yeryüzü sayfasını satır satır okumak, doyasıya temaşa etmek, çiçekleri seyretmek, tefekkür etmek ve sonra… Zamanın, hayatın akışında ruhumuzun derinliklerine sessizce inmek, sular berraklığında. Göz alabildiğince gitmek uzaklara gök kubbenin altında, ufuklara bulutlara doğru. Yerdeki toprak memleket cesedimize; gökler amade ruhumuza. Sıla özlemi bir pîrifani insanın yüreğinde düğümlenen bahar kokulu bir hasret tomurcuğu. Hayat insanları dünyaya baktıran pencere, ömür denen sınırlar içersinde. Her yerde, her şeyde yakalaya bilmek güzellikleri. Bir insanın yüzündeki ömür çizgilerinden, bakışlarındaki yorgunluğa ve durgunluğa ve hicranına bakarak üzülmenin, ezilmenin bir adım ötesine geçebilmek sonsuz baharlara doğru cesurca kanat çırparak…

Bir Cuma günü, bahçede işte böyle derunî, içli, hasret dolu, özlem dolu hislerle dolaşırken çiçeklerin ve ağaçların güzellikleri, tazelikleri, yenilikleri, gençlikleri; aynı mekanda oturan insanların yaşlılığı ve yorgunlukları ile örtüşmüyorlardı. Sanki ilkbaharla sonbahar bir aradaymış gibi geldi, bana. Bir hafta içinde aramızdan ebediyete ayrılan dört insanımız ve onlara duyduğum hüzün ve gözyaşı bana baharın içinde sonbaharı hatırlattı. Gerçekten hayat neydi o dört kişi Mustafa, Mehmet, Ural ve Kâmil isminde hep görüşüp konuştuğumuz, şakalaştığımız, beraber yemek yiyip, aynı mekanda bulunup dertleştiğimiz insanlar. Ömrünü, emeğini ve ekmeğini bedel olarak verdiği insanlardan bir şekilde koparak gelmişlerdi. Hasretini, hicranını ve memleket toprağının sevgisi içine gömerek gelmişlerdi. Bütün dünyalığı ve varlığını içersine koyduğu elindeki eski valizi ile bastonu, saati, gözlüğü ve emanet bir canıyla mahcup bir eda ile geldiklerini hatırlıyorum. Sanki dün gibi, üçer beşer sene rüzgâr gibi geçip gitti. Bir hoş seda imiş, geride kalan kırgınlıklardan, dargınlıklardan, kaprislerden uzak. Dört insan, dört baba, dört aile büyüğümüzdü sanki. Evet hiç darılmadık bir birimize. Bu itina, hassasiyet ve nezaket geldikleri yerlerde de mümkün olup olmadığını bilemeyiz. Gelişine değil de gidişine üzülüyorum. Ve keşke demiyorum. İnşallah baharın içindeki güzelliklerden, bulutların üzerinden hakiki, ebedi sonsuz bahara uçup gitmişlerdir.

Cuma saati yaklaşırken Ali Beyle karşılaştık. Kendisini hep yalnızlık ve çaresizlik içersinde gören bir insan. Hastalıklarını, yaşlılığını ve sıkıntılarını ilk bakışta anlayabilirsiniz. Yüzünde hiç gülmemiş bir insanın derin ifadeler okunuyor. Kendi eşinin ölümünden kader mahkumu olması, onun hayatındaki tüm hayırları, iyilikleri ve güzellikleri ters yüz etmiş. Çocukları da ondan uzaklaşmışlar. Onunla sık sık hayata ve kendine dönmesi için sohbetlerimiz oluyordu. O gün karşılaştık ve göz göze geldik. Ona bahardan ve çiçeklerden bahsettim. Belli ki önceden çok da ilgilenmemiş. Etraftaki çiçeklere, uzayıp giden yeşilliklere daldı gözleri. Bir süre süzdükten sonra bana döndü. Ona bir teklifimin olduğunu ve yapıp yapmamakta serbest olduğunu söyledim. İşte bu güzümüzün uzanabildiği kadar uzaklıktaki gördüğümüz güzelliklerin, renklerin, çiçeklerin, mahlûkatın ve mevcudatın Rabbi olan Allah’ın huzuruna beraber çıkalım, beraber secdeye varalım, birlikte Cuma namazı kılalım, dedim ve ayrıldım. Daha sonra onu camide göremedim!

Namazdan sonra Ali Bey odama gelip oturdu. Bana teşekkür ederken simasında bir tebessüm ve yumuşaklık gördüm. Heyecan ve mutluluk yüzünden okunduğu gibi, elinin titremesi de artmıştı. Hiçbir şey sormadan çay ısmarladım. Elinin titremesinin bardağı tutmasına mani olup olmayacağını sordum. O da bir şey tutunca titremenin geçtiğini söyledi. O içindeki huzurun sebebini anlatmaya başladı:

“Bu gün ilk defa on iki sene sonra Allah’ın huzuruna çıktım. Dört sene cezaevi ve sonrasında sekiz sene olmak üzere hiç ibadetim olmadı. Hep karamsarlıklar, facialar, takıntılar, sıkıntılar içerisinde yaşadım. Manevî açıdan zaman geldi inancımı kaybettim, zaman geldi inancıma döndüm. Hayatım, fikirlerim, karma karışık, iniş çıkışlarla geçti. Ancak bu gün Allah’ın huzuruna çıktım. Cuma namazını eda ettim. Kuş gibi hafifledim. O’nun huzuruna elimi kolumu sallayarak giremezdim. Arka yerlerde, ayakkabılığın yanında ezile sıkıla namaz kıldım. 62 yaşımda anamdan yeniden doğmuş gibi, bir rahatlık ve hafiflik hissettim. Bu mutluluğu bana yaşattığın için odana teşekkür etmek için geldim…” Fazla söze ne hacet sözün sultanına kulak verelim: “Halbuki namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük rahatı vardır”1

Dipnot:

1.Sözler, 4.Söz

11.05.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (04.05.2010) - Ceberut devri

  (10.04.2010) - Bursa’da sükûnet, Haliç’te coşku

  (06.04.2010) - Kırık daldaki çiçekler

  (30.03.2010) - İnsanlar ve hayvanlar

  (26.03.2010) - Asiye Teyzenin umre hazırlığı

  (17.03.2010) - Bir çaresizlikten kurtulmak için gayret

  (12.03.2010) - Yaşlıların duaları

  (09.03.2010) - Yaşlılık ve mutluluğun reçetesi

  (02.03.2010) - Ölüden gelen mektup

  (24.02.2010) - Fırtınaları pencereden seyretmek

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Yeni Asya Gazetesi - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat-Promosyon - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım