Saadet BAYRİ |
|
-Di’li geçen hayatlar |
“Miş”li geçmiş zamanla biten cümleler canımı çok acıtmaz. Geçmiş, bitmiş ve ardında sadece neticesini bırakmış olayların anlatım biçimidir bu. Çok merak etmem dinlerken, bilirim sonunda acı ya da huzur vardır. Anlatan anlatırken, sonunu bildiği için yüzünün hareketlenmesinden, mimiklerinden ele verir nasıl bir sona gidiyor olduğunu. Ve ben de o hale bürünüp, masal dinler gibi dalar giderim. Ancak “-di’li” geçmiş zamanlı cümleler, başka bir yer edinir dilim de... Bilirim o söz öylesine söylenmemiştir. Laf olsun diye ortaya atılmamıştır. Henüz tamamlanmamış bir yaşamın acısı, hüznü ve tadı vardır her kelimenin üzerinde. Anlatan da, öylesine girmemiştir konuya bir şey çok şeyi hatırlatmış, bir ses binlerce melodiye sebep olmuştur. Ve bu hatırlanışların ardından kelimeler nasıl geldiyse gelişine gelişine söylenmiş ya da yazılmıştır. Bu sebepten olsa gerek, aşka adanmış tüm kelimeler ve cümleler yarımdır. Nihayeti olmayan kavuşulmamış tüm sevgiler “-di’li” geçmiş bir zamanın, geçmemiş anılarıdır... * Bu ara çok duyduğum bir cümleye takılıyorum. “Yüreğim seni çok sevdi.” Aslında isim bir kitaba ait. Söz ise o kadar hassas ki, her şekilde söylenebilir. Yani hem yanıbaşımız da olan sevgiliye, hem de hiç haber alınamayana... İşte bu sebepten bu tür cümleleri seviyorum. Herkese iyi gelen sözlerden olduğu için. Bir de mecburi gidişlerin ardından su niyetine döküldüğü için. Kitap isimleri önemlidir. Aslında kitabın reklâmını yapan başlı başına reklâmcıdır o. Birçok kitabın sırf ismi için alındığını bildiğim için, okunmuş kitapları tercih ederim. “Bunu mutlaka okumalısın” denilmişse, o kitap her türlü imkân kullanılarak elde edilmelidir artık. Yazarların çoğu da bunu bildiğinden, aşkın kullanıldığı o kadar çok kitap var ki piyasada… Ama içeriği aşktan bihaber durmakta… * Kitaplar yanmış yüreğe dökülen soğuk bir su gibi gelir bazen. Okudukça içinizdekilerin satıra döküldüğü-nü gördükçe, insan doyamaz kelimelere. Gözünüzde büyüttüğünüz sayfaları iki günde bitirirken kendinize şaşırırsınız. Ama araştırmalar gösteriyor ki; aşka adanmış bütün yazılar en çok okunan ve en çok alınanlar arasında. Hepimizin bir izi var bu yolda. Bu kadar çeşit çeşit yazıldığı halde, hâlâ bitiremedik ne sözü ne aşkı. Sanırım kıyamete kadar bitmez bir konu bu. Muhabbetle yaratılmış bir dünyada, muhabbetsizlikten bahsetmek divanece konuşmaktan başka ne olabilir. Ama yinede “-di’li” geçmiş bir yaşantıyı anlatmışsa yazılanlar, daha bir anlamlanıyor içimizde her satır. 07.12.2010 E-Posta: [email protected] |