H.İbrahim CAN |
|
İranlı bilim adamlarını kim öldürüyor? |
![]() |
İran’ın nükleer programı ile ilgili olarak son bir haftadır önemli gelişmeler yaşanıyor. Önce 29 Kasım günü İranlı iki nükleer bilimciye suikast düzenlendi. Birisi hayatını kaybederken, diğeri yaralı kurtuldu. Sonra tam P5+1 ülkeleri ile İran arasındaki nükleer takas görüşmelerinin başlayacağı günün hemen öncesinde, İran kendi madenlerinden uranyum çıkardığını dünyaya duyurdu. Böylelikle bugün sonuçlanması beklenen görüşmelerden olumlu bir adım çıkması umudu da pek kalmadı. İran’ın nükleer programında çalıştığı belirtilen bu iki bilim adamına düzenlenen suikastten önce de iki nükleer bilimci kuşkulu suikastlerde hayatını kaybetmişti. Önce 2007 yılında Ardeşir Hassanpur zehirlenerek öldürülürken, bu yılın Ocak ayında kuantum fiziği üzerinde çalışan bilim adamı Mesud Ali Muhammedi uzaktan kumandalı bomba ile öldürülmüştü. Aynı gün gerçekleşen bu son saldırılarda önce Şehid Beheşti Üniversitesinde görevli nükleer fizikçi Mecid Şehriyari evinden işe giderken motosikletli bir teröristin aracına yapıştırdığı bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti. Eşi de yaralandı. Birkaç saat sonraki ikinci saldırıda ise yine nükleer fizikçi Feridun Abbasi, aynı metodla öldürülmek istendi. Otomobilinin kapısına yapıştırılan patlayıcıyı fark edip eşini de alıp arabadan iki metre kadar uzaklaşmayı başardığı için yaralı kurtuldu. Abbasi, izotopları ayırabilen az sayıda bilim adamından birisi. Gerek Time dergisi, gerekse the Guardian’da yayınlanan yorumlarda bu saldırının Mossad tarafından gerçekleştirilmiş olması ihtimalinin yüksek olduğuna dikkat çekiliyor. Ama daha da ilginci İsrail’in Israel Hayom gazetesi de bu saldırıyı Mossad’ın başından yeni ayrılan Meir Dagan’a atfeden bir yorum yayınladı. Küresel istihbarat yorumları yapmasıyla ismini duyuran Stratfor ise, bu iki saldırının özelliklerini değerlendirerek, Mossad’ın imzasını taşıdığını vurguluyor. Peki bu mümkün mü? Wikileaks belgeleri İsrail’in İran’ın nükleer programının üzerine gitmesi için sürekli baskı yaptığını ortaya koyuyor. Ancak bugüne kadar Amerikan yönetimi doğrudan müdahale dışında her türlü yöntemi denemesine rağmen, İran’ın programını geliştirmesini engelleyemedi. İşte böyle bir ortamda İsrail’in kuruluşundan bu yana dünyanın değişik ülkelerinde sergilediği kalleşçe suikast yapma taktiği devreye giriyor. Uluslar arası ambargo sebebiyle İran nükleer programını geliştirebilmek için gerekli teknolojiyi üretecek fen bilimlerinin çeşitli alanlarında yüzlerce uzmana ihtiyaç duyuyor. Böyle bir zamanda programın önemli isimlerini suikastlarla ortadan kaldırmak, İran’ın işini güçleştirecek bir metod olarak değerlendirilmiş olabilir. İşin ilginç tarafı İran gibi güvenliğin sıkı tutulduğu bir ülkede, Mossad ajanlarının, günlerce sürecek takip, planlama, bomba imal etme, suikastçılar bulma ve bunları saldırı sonrası kaçırma gibi yoğun planlama ve organizasyon gerektirecek işleri yapabilmeleri. Batılı kaynaklar bu suikastların süreceği kanaatinde. İsrail yine her zamanki gibi, devlet terörü ve kalleşçe saldırılar yoluyla, hamisi ABD’nin yapamadığını yapmaya koyuldu. Nasıl olsa kimse yaptıklarının hesabını sormuyor. Bu suikastlara bakınca, kuşkulu intiharlara kurban gittiği açıklanan Aselsan ve benzeri kurumlarımızda çalışan mühendislerimize neler olmuş olabileceğini düşünmeden edemiyor insan. Umarız İsrail bu türlü insanlık dışı yöntemlerin sonunda kendisini vuracağının farkına varır. İran’daki saldırıdan bizim çıkarmamız gereken ders de, önemli projelerde çalışan insanlarımızı daha titiz bir şekilde korumamız gerektiği olmalı. 07.12.2010 E-Posta: [email protected] |