"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Rabbul âlemin”i tefsir kolay mı?

Ali FERŞADOĞLU
03 Ekim 2022, Pazartesi
Rabbul âlemiiin/Âlemlerin Rabbi’ tâbir ve tefsirinde ‘on sekiz bin âlem’ demişler. O sayının, rakamın hikmeti’ nedir?” sualine Bediüzzaman şu veciz cevabı verir:

“Kur’ân-ı Hakîmin (her beyanı özlü, ölçülü, dengeli, çok anlamlı, derin ilmleri ihtiva eden) cümleleri birer mânâya münhasır değil; belki, nev-i beşerin (insanlığın) umum tabakatına hitap olduğu için, her tabakaya karşı birer mânâyı tazammun eden bir küllî (tümü) hükmündedir. Beyan olunan mânâlar, o küllî kaidenin (genel kuralın) cüz’iyatları (parçaları, kısımları) hükmündedirler. Herbir müfessir, herbir ârif, o küllîden bir cüz’ü zikrediyor. Ya keşfine, ya deliline, veyahut meşrebine istinad edip (mizaç, karakterine göre), bir mânâyı tercih ediyor. İşte bunda dahi, bir taife, o adede muvafık bir mânâ keşfetmiş. 

“Meselâ, ehl-i velâyetin ehemmiyetle virdlerinde zikir ve tekrar ettikleri, ‘Merecel bahreyni yeltekıyani, beynehuma berzehun la yabğıyani/Allah iki denizi salıverdi ki, o denizler birbirleriyle karşılaşırlar. Aralarında ise bir engel vardır; birbirine karışmazlar.’ (Rahmân Sûresi, 19-20.) cümlesinde, daire-i vücub (varlığı zaruri olan Allah) ile daire-i imkândaki (O’nun zat, sıfat ve isimlerinin dairesi olan alem-i vücub dışındaki herşey), bahr-i Rububiyet (Rablık, terbiye denizi) ve bahr-i ubudiyetten (kulluk denizinden) tut, tâ dünya ve âhiret bahirlerine, tâ âlem-i gayb ve âlem-i şehadet bahirlerine (görünmeyen ve görünen alemler denizlerine), tâ şark ve garb, şimal ve cenuptaki bahr-i muhitlerine (doğu, batı, kuzey, güney okyanuslarına), tâ Bahr-i Rum ve Fars bahrine, tâ Akdeniz ve Karadeniz ve Boğazına-ki mercan denilen balık ondan çıkıyor-tâ Akdeniz ve Bahr-i Ahmere (Kızıldeniz) ve Süveyş Kanalına, tâ tatlı ve tuzlu sular denizlerine, tâ toprak tabakası altındaki tatlı ve müteferrik su denizleriyle üstündeki tuzlu ve muttasıl (bitişik duran) denizlerine, tâ Nil ve Dicle ve Fırat gibi büyük ırmaklar denilen küçük tatlı denizlerle onların karıştığı tuzlu büyük denizlerine kadar, mânâsındaki cüz’iyatları var. Bunlar umumen murad ve maksud olabilir (kest edilebilir) ve onun hakikî ve mecazî mânâlarıdır. İşte onun gibi, ‘Elhamdulillâhi Rabbil’alemin/Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun’ (Fatiha, Suresi, 2.) dahi, pek çok hakaiki câmidir (hakikatleri toplamıştır). Ehl-i keşif ve hakikat, keşiflerine göre ayrı ayrı beyan ederler. Ben de böyle fehmederim ki: Semâvatta binler âlem var. Yıldızların bir kısmı, herbiri birer âlem olabilir. Yerde de herbir cins mahlûkat birer âlemdir. Hattâ herbir insan dahi küçük bir âlemdir. ’Rabbul alemiiin/Alemlerin Rabbi...” tabiri ise, “Doğrudan doğruya her âlem, Cenâb-ı Hakkın rububiyetiyle idare ve terbiye ve tedbir edilir” demektir. (Mektubat, s. 315-316.)  

Kur’an’ın “Rabbul âlemiiin” tabirini milyonlarca astronomi, coğrafya, biyoloji, zooloji, botanik kitapları bile tam olarak tefsir edemez, nerede kaldı meâl, tercüme! 

Okunma Sayısı: 3023
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı