Sultan Abdülhamid gibi, onun amcası ve ondan önceki padişah olan Sultan Abdülaziz de bir askerî darbe sonucu tahttan indirildi. İki hadise arasındaki önemli bir fark şudur: 33 yıl padişahlık yaptıktan sonra Nisan 1909’da devrilen Sultan Abdülhamid Selanik’e sürgün olarak gönderilirken, 15 yıl padişahlık yaptıktan sonra Mayıs 1876’da tahttan indirilen Sultan Abdülaziz ise, intihar süsü verilen bir cinayetle gaddarca katledildi.
1800’lü yıllardan günümüze kadar darbe cuntaları tarafından iktidardan uzaklaştırılan başbakan ve devlet başkanlarının çoğu büyük eserler yapmış, büyük hizmetlere imza atmış şahsiyetler olarak görünüyor.
İşte Sultan Abdülaziz de o mühim şahsiyetlerden biriydi. Meselâ, Mısır’a hayat veren Süveyş Kanalı onun döneminde yapıldığı gibi, 7 Haziran 1866’da açılışı yapılan Anadolu’daki ilk demiryolu da yine onun zamanında başlanıp tamamlandı.
Dolayısıyla, “günün tarihi” notlarımızın ağırlık kısmı da bu esere dairdir.
*
Evet, Aydın–İzmir arasındaki 130 kilometrelik demiryolu, 7 Haziran 1866'da açılışı büyük bir merasimle yapılarak hizmete girdi. Bu, aynı zamanda Osmanlı döneminde Anadolu'da inşa edilen ilk demiryolu işletmesidir.
Osmanlı döneminde, bu tarihten evvel de çeşitli merkezlerde demiryolu işletmeciliği ve ulaşımı vardı. Ancak, bunların tamamı şimdiki Türkiye ve Anadolu sınırları dışında kalıyordu. Meselâ: 1856'da hizmete giren Kahire–İskenderiye Demiryolu. Kezâ, aynı yıllarda inşa edilen Köstence–Tuna ile Varna–Rusçuk Demiryolu İşletmeleri gibi.
*
Aydın–İzmir Demiryolu hattının inşasına 23 Eylül 1856 tarihinde başlandı. Hattın inşaatını bir İngiliz firması üstlendi. İki ülke arasında yapılan sözleşmeye göre, bu 130 km'lik inşaat 4 yılda bitirilmesi gerekiyordu. Ancak, planlanan işin bu kadarlık bir süre içerisinde tamamlanamayacağı bir yıl sonra anlaşıldı. Bu sebeple, hattın inşası yeni bir konsorsiyuma devredildi. İçinde yine İngiliz firmalarının da bulunduğu bu yeni konsorsiyuma "İzmir'den Aydın'a Osmanlı Demiryolu Kumpanyası" ismi verildi.
*
İngilizler, Anadolu'da en çok bu bölgeyi önemsiyordu. Sebebi de şu idi: Gayr–ı müslim unsurlar, başta İzmir olmak üzere en çok bu bölgede yaşamaktaydı. Yekûnu yüz binleri geçiyordu. Ayrıca, İngiltere'nin ihtiyacı olan altın değerindeki tarım mahsülleri ile maden ürünleri bakımından burası bir nevi cennet gibiydi. İzmir Limanı ise, bu ürünlerin sevk edilebileceği tek ve en büyük liman durumundaydı.
Vaktiyle Osmanlı'dan birtakım ticarî imtiyazlar koparan İngiltere, bu kozu sonuna kadar kullanmak ve Anadolu coğrafyasından en kârlı şekilde yararlanmak istiyordu.
*
Aydın–İzmir Demiryolu daha yapılmadan evvel, İzmir'de ithalat–ihracat işleriyle uğraşan binden fazla İngiliz tüccar vardı. Ancak, iç bölgelerde limana kadar yapılan ulaşım hizmetleri çok zor ve bir o kadar da masraflıydı. Hemen her şey develerin sırtında, yahut öküz arabalarıyla limana taşınabiliyordu.
İşte, bölgede bir demiryolunu inşa etmenin en önemli saiklerinden biri de bu derece zor şartlarda yapılan ulaşım hizmetlerini kolaylaştırmak ve ticaret hacmini büyütmek idi.
Osmanlı hükümeti ise, iç bölgelere asker sevkiyatında, nakliye ve ulaşım hizmetlerinde ve bilhassa ara ara baş gösteren iç isyanların bastırılmasında büyük kolaylık sağladığı için, demiryolu inşasına sıcak bakıyor ve bu sebeple yabancı firmalara bazı imtiyazlar verme gereğini duyuyordu.
Bu cümleden olarak, bir başka İngiliz şirketi tarafından, yine aynı dönemde İzmir–Turgutlu–Afyon demiryolu hattı ile Manisa–Bandırma arasındaki 98 km'lik demiryolu hattı inşa edildi.
Bu meyanda bilinmesi gereken önemli bir başka nokta da şudur: İzmir-Aydın arasında yapılan demiryolundaki ilk istasyonun adı “Aziziye” idi. “Aziz” ismine alerjisi olan Mustafa Kemal, buranın ismini “Çamlık” olarak değiştirdi. Aynen, “Elaziz” ismini önce “El-azık,” ardından biraz daha yumuşatarak “Elazığ” şeklinde değiştirmesi gibi.