“Tek kişilik yönetim”de son aşamada İsrail’le “stratejik işbirliği”ni daha da ilerletmenin ilk sinyalleri, Cumhurbaşkanı’nın BAE’inde ABD-İngiltere’nin başını çektiği küresel emperyal güçlerin bölgedeki “taşeronları” ülkeleri överken “böyle bir süreç İsrail’le de niye olmasın?” çıkışıyla çakıldı.
İsrail Başbakanı Bennett’in Körfez Bölgesine, Bahreyn’e yaptığı ilk resmî ziyarette İsrailli yetkililerin artık açık açık “bölgesel güvenlik tehditlerine karşı ortak hareket”ten dem vurdukları günde İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un Türkiye’ye geleceğini duyurmasıyla asıl maksadı ifşa etti.
Buna göre Türkiye, İsrail’in hâmisi ABD ile İngiltere’nin onayı olmadan adım at(a)mayan ve son dönemde bütünüyle “İsrail’in ekseni”ne giren Körfez ülkeleri ve İsrail’le aynı kulvarda yer alıyor.
MEZHEBİ TEFRİKA FİTNESİ
Böylece, Fas’tan Afganistan’a 22 İslâm ülkesini etnik ve mezhebi iftiraklar üzerinden bölüp ufaltmayı hedefleyen “büyük Ortadoğu projesi” (BOP) kapsamında Irak ve Libya gibi Suriye’nin de parçalanmasının amaçlandığı “emperyal kumpas”ta mezhebi ve etnik unsurlar üzerinden İslâm dünyası kanlı kavgaların tahrikiyle birbirine kırdırılmak isteniyor.
Ve İsrail’in Filistin topraklarında, Kudüs ve Mescid-i Aksa üzerindeki “hassasiyetleri”ni bile bile Cumhurbaşkanı’nın “İsrail’in hassasiyetlerden hareketle işi çözeriz” diye deşifre ettiği, Türkiye’nin “Sünnî dünyasının yeni lideri” propagandasıyla tuzağa düşürüldüğü tefrika fitnesi ateşinin alevlendirilmesiyle “Şiî - Sünnî savaşı plânı”nın senaryoları hazırlanıyor.
Yine okyanuslar ötesinden iletilen “talepler”le “tek kişilik yönetim”de bazı bakanlarca ve “yandaş medya”ca “15 Temmuz’un finansörü” denilen, “yandaş medyada haklarında “şerefsizler!” manşetleri atılanlarla bir araya gelinirken, “zâlimlerin piyonu”, “terör ve haydut devleti”, “zâlim ve işgalci” İsrail de “dost ve kardeş” ilân ediliyor!
Yıllarca istimal edilen “one minute” çıkışı unutularak, Herzog’un geçeceği yollar daha bir yıl önce “kimse onu asamaz!” tepkisini gösterdikleri İsrail bayraklarıyla donatılıyor. “İsrail’le ikili ekonomik ilişkileri güçlendirme, bölgesel işbirliği ve istikrar fırsatı” olarak pohpohlanıyor.
“KÜRESEL BLOKLAŞMA”DA İSRAİL’İN YANINDA!
Özetle Amerikan ve ecnebi şirketleri üzerinden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan’la oluşturduğu “münhasır ekonomik bölge anlaşması”yla Türkiye’yi bölgede kuşatıp kıskaca alarak Doğu Akdeniz’deki doğalgaz ve petrol arama ve sondaj çalışmalarından tecrid eden ve araştırma gemilerini “mavi vatan”dan çektiren İsrail’le işbirlikleri daha da genişletilip tahkim ediliyor.
İlk kez İsrail Cumhurbaşkanı’nın Meclis kürsüsünde konuşturup alkışlatıldığı AKP iktidarında Türkiye İsrail’in hâmisi işgalci-istilâcıların, uluslararası ifsad şebekelerinin hegemonya ve çıkarlarına hizmet edecek, küresel mihrakların güdümündeki maşalardan medet umacak hale düşürülmüş.
Cumhurbaşkanı’nın “uluslararası konularda Türkiye-İsrail ilişkileri bölgemizin istikrarı ve güvenliği bakımından hayatidir” ifadesinin anlamı bu.
Neticede, emperyal ecnebilerin küresel hegemonya ve çıkar projelerinde Türkiye “İsrail’in cephesi”ne itiliyor. İslâm âlemi iç savaş kaosunda mezhebî ve etnik tefrikayla birbirine hasım hale getirip kırdıracak menhus fitnede figüran duruma düşürülüyor.
Ve ağır ekonomik çöküşte ne yazık ki Ankara’dakiler bu tefrika projelerine geliyor!..