Hayatımızın her alanında birilerine emanet bıraktıklarımız veya birilerinden emanet aldığımız bir şeyler vardır. “Bu şimdilik sende dursun sonra alırım” ya da “bu kitabı okuyup sana geri ulaştıracağım” şeklinde ilişkilerimiz olur. Bu ilişkiler ise, güven esasına dayanır.
Yaşadığımız yüzyılda güven, emin olma ve olunma duygusu o kadar azaldı ki, zor bulunan bir vasıf haline geldi. Bu devirde insan kendine bile güvenemez oldu. Oysa ki Müslümanlığın en değerli esaslarından biridir değil midir güvenilir olmak? “Müslümanım elhamdülillah” dediğimiz halde nedir başkasının bizdeki bu güvene dair şüpheleri? Ne bu Müslümanım kelimesinin içini doldurabildik ne de hakkıyla anlayabildik İslâmiyeti. Bizim Efendimiz (asm) daha peygamberlik gelmeden önce de “Muhammed’ül emin” diye biliniyordu. Bizler O’nun (asm) ümmeti değil miyiz ki, çevremize güven veremiyoruz? Bu konuda kalplerimizi ve duygularımızı ölçüp tartmamız, kontrol etmemiz gerekmez mi? Bu halimizle Mahşerde Efendimiz’in (asm) yüzüne nasıl bakacağız?
Nefsimizle birlikte dinlediğimizde, bize bırakılan mukaddes bir miras var. Bu miras diğer mirasların çok ötesinde. İman ve Kur’ân mirası. Risale-i Nurları okuyana kadar bu durumu bilmiyorduk. Kur’ân-ı Kerîm Peygamberimizle (asm) geldi ve bizim görevimiz okumak ve yaşamaktı. Oysa ki görevimiz çok daha ötelere ulaşıyor bizler için. Mirası en kıymetli şekilde sahiplenmek ve onu Kur’ân-ı Mübinin emirlerine göre ulaştırmak gönüllere.
İnsan için en değerli varlığı canıyken candan da geçebilmek. Gönlümüzde ise ihlâsla Allah ve Resulünün rızası. Ne büyük bir memnuniyet.
İlkokuldayken yaptığımız bir davranışımızda öğretmenimiz bizden memnun kaldığında ne kadar da mutlu olurduk. Allah (cc) bizden razı olsa, bize “Ya Kulum” dese, bu mutluluğu ifade edecek kelime bulamayız değil mi?
Âlemlerin Rabbi olan Hazret-i Allah (cc) bizlere evvelâ nefsimizi emanet etmiş. Sonra harika bir beden vermiş, kalp vermiş, ruh vermiş, çeşitli duygular emanet etmiş. Bunları muhafaza etmemizi ve istediği zaman geri vermemizi istemiş. Öyle derin bir acizlikle beraber, ne mukaddes emanetlere sahip olmak ne kadar büyük bir saadet değil mi? Mahşerde Efendimiz (asm) gözlerimize baktığında ‘emanetimi en kıymetli, en güvenilir, en baş tacı şekilde koruyan ümmetim hoş geldin. Ben senden ebeden razıyım‘ nidasını hep birlikte duyabilmek ve onun sancağı altında gölgelenen ümmetler olup O’nun (asm) gözlerini ve kalbini sevindiren ümmet olmamız duâsı ile...
Acizliğiyle beraber duânıza müştak kardeşiniz.
HEDİYE ARIBENİZ