İlk ve ortaokulu köyde, liseyi Bolu’da, üniversiteyi Sakarya’da okudum, askerliğimi yedek subay olarak Yüksekova’da yaptım.
Evlilik, iş hayatı derken zaman bir telaş ve kovalamaca ile akıp geçti, farkında olmadan ilkokulda, farkında olarak da iş hayatı başlangıcında Risale-i Nur ile tanışmak nasip oldu, vesile olanlardan Allah razı olsun.
Mezuniyetten yaklaşık 20 yıl sonra üniversitedeki arkadaşlarla bir araya geldik. Çok zevk aldığım bir görüşmeydi; tipler değişmiş, farklı mesleklerde çalışanlar, üçüncü-dördüncü evliliği yapanlar ve vefat edenler (Allah rahmet eylesin). Yıllar sonra bir araya gelip eski günlerden konuşmak çok güzeldi, hiç bitmesin istiyor insan.
Terhisten 27 yıl sonra asker arkadaşlarımız ile Ankara’da buluştuk. Çok tat aldım; elemi gitmiş, sefası kalmış hatıraların yâd edilmesi çok çok hoştu. Özellikle helalleşmeler çok güzeldi, arazide bizim sucukları yiyen mutfakçılar çok helalleşmek istediler, hepsiyle de helalleştik elhamdülillah.
Evet, bir de bizim Düzce Yeni Asya okuyucularının Barla buluşmaları var ki; her yıl gelenek hâline geldi, tesisi komple dolduruyoruz elhamdülillah. Hep birlikte yapılan kahvaltılar, akşam yemekleri, hele müzakereli dersler, mahtumeler, ziyaretler…
Yaklaşık bir hafta dünyada Cennetin bir şubesindeymişiz gibi, tam bir elemsiz lezzet. İnsanın aklına hiçbir olumsuzluk gelmiyor, bütün her şey kabuksuz iç, sâfi lezzet ve güzellikler. Bu da hiç bitmesin istiyoruz.
“Cennette ‘Alâ sururin mütekàbilîn’ [Hicr Sûresi, 15:47; Sâffât Sûresi, 37:44] ile tabir edilen, karşı karşıya kurulmuş Cennet iskemlelerinde oturup hoş, şirin, güzel, tatlı bir surette dünya maceralarını ve kadim olan hâtırâtlarını birbirine nakledip eğlendirmeleri suretinde, firaksız, safî bir muhabbet ve sohbet suretinde, ahbaplarıyla görüştüreceği, Kur’ân’ın nassıyla sabittir.” (Sözler, s. 728) müjdesi aklımıza geliveriyor.
Diyoruz ki eğer dünyalık buluşmalar, hatıralar, sohbetler bu kadar tatlıysa, güzelse, lezzetliyse âhirette Allah’ın izniyle olacak olan o yad etmeler kim bilir nasıl tatlı, güzel ve lezzetli olacak? Buradan bu nimetin büyük Cennet nimetleri arasında sayılmasının kıymetini bir parça anlayabiliyoruz.
Evet; Barla’daki program o kadar elemsiz bir lezzet ki, hani şehitler öldüğünü bilmez ya! Talebe-i ulûm o hâliyle vefat ederse şehittir ya! Nur Talebeleri de inşaallah talebe-i ulûm sınıfındandır ya! Oradayken bazen diyorum ki acaba öldük mü yahu? Sonra kendimi çimdikliyorum, canım acıyor. O zaman diyorum, henüz değil.
Derseniz ki “O kadar mı yahu?”
Evet, o kadar… Kalın sağlıcakla!