Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Paket ve YAŞzedeler |
Adalet eski Bakanlarından Oltan Sungurlu, 12 Eylül referandumunda kabul edilen anayasa paketi için yaptığı değerlendirmede, “Çabuk hazırlanmış, kanunî metinleri belli değil; ne gibi bir sistem içinde çalışacağı, ne gibi problemler getireceği düşünülmemiş” ifadelerini kullanıyor (Yeni Asya, 19.11.10). Bu eleştirileri referandum öncesinde neden dile getirmediğini ise, “İnsanlar bu değişiklikleri beğenmediğim, bunların yanlış olduğu gibi bir düşünceye kapılabilirdi” şeklinde izah ediyor. Böylece referandum öncesinde estirilen havanın, meseleyi sakin bir şekilde ele alıp enine boyuna tahlil etme imkânı vermediğini ima ediyor. Haddizatında paketin hukuka uygun ve demokratik olduğunu düşünen Sungurlu’nun dikkat çektiği nokta, sonrasında atılacak adımlar ve yapılacak düzenlemeler noktasındaki belirsizlik. Nitekim gelişmeler onu doğrular istikamette. Aslında biz de paketle ilgili tahlillerimizde, referanduma sunulacak metindeki insicamsızlığa, dağınıklığa, dahası gereksiz ve yanlış maddelere dikkat çekmeye çalışmış ve yetersiz de olsa bazı maddelerin hatırına “kerhen evet” demiştik. (14-18.7.10 tarihli Yeni Asya’lardaki yazılarımız.) Eğer maddeleri ayrı ayrı oylama imkânı verilseydi, pakette yer alan lüzumsuz ve daha önemlisi yanlış maddelere “hayır” demek icab ederdi. Paketteki ciddî yanlışlardan biri de, komutanların yargılanmasını Yüce Divana havale ederek, statülerini Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan ve bakanlarla eşleştiren düzenlemeydi. Bu maddenin, o zaman öngöremediğimiz başka sakıncalar da taşıdığını, darbe günlükleri dosyasının Ergenekon dâvâsından ayrılarak, darbe iddialarında adı geçen komutanların Yüce Divanda yargılanması yönündeki gelişmelerle gördük. (3.11.10 tarihli “Yüce Divan hüllesi” yazımız.) Pakette yetersiz de olsa “evet” denilebilecek maddelerden biri ise, YAŞ kararlarına yargı yolunu açan düzenlemeydi. Gerçi askerî ve sivil yargı ikileminin korunduğu bir yapıda bu maddenin tek başına yeterli olup olamayacağı ayrı bir soru işaretiydi—ki paketle ilgili yazılarımızda konunun o cihetini de özellikle vurgulamıştık. Bu bağlamda ayrıca üzerinde durulması gereken bir nokta, paketin askerle ilgili maddelerindeki değişikliklere ilişkin uyum kanunlarının hazırlanması sürecinde bu işin askerî bürokrasiye havale edilmeyip sivil iradenin konuyu son derece titiz ve dikkatli bir şekilde takip etmesi gereğiydi. (24.9.10 tarihli “AYİM ve YAŞ” yazımız.) Gelinen nokta, bu uyarılara kulak verilmediğini düşündüren bir tabloyu önümüze koyuyor. Büyük ihtimalle yine askerî bürokrasi tarafından hazırlanan uyum kanunu taslağında, YAŞzedelerin, mağduriyetlerinin giderilmesi için önce YAŞ’a, oradan sonuç alamazlarsa Askerî Yüksek İdare Mahkemesine başvurmaları öngörülüyor. Bu düzenleme, pakete ümit bağlayan ve referandum sürecindeki “evet” kampanyasında aktif rol üstlenen ASDER mensuplarında son derece büyük bir hayal kırıklığına yol açmış durumda. YAŞ’ı, kendi eseri olan mağduriyetleri izale edecek bir merci olarak görmek, nasıl bir mantığın ürünü? YAŞ bir yargı organı mı? Ve bu düzenlemeyi YAŞ kararlarına yargı yolunu açan değişiklikle irtibatlandırmanın imkânı var mı? Aynı şekilde, üyeleri TSK’nın hiyerarşi ve sivil sistemine bağlı generaller olan Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin, YAŞ kaynaklı mağduriyetleri izale edecek kararlar alması mümkün mü? Bir diğer ilginç nokta: Paketin halkoyuna sunulmasından yaklaşık bir buçuk ay önce yapılan YAŞ toplantısından hiçbir ihraç kararı çıkmadı. Ama sonra, 35 subay ve astsubayın, kuvvet komutanlıklarının tasarrufu olarak ve—askerî!—yargıya açık olmak üzere ihraç edildiği açıklandı. Demek ki, bundan sonraki ihraçlarda YAŞ yerine, zaten kullanılan diğer yol tercih edilecekti. (22.9.10 tarihli “YAŞzedeler bekliyor” yazımız.) Yani, üç generali açığa almakla iş bitmiyor. 30.11.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (26.11.2010) - İslâm birliği... (25.11.2010) - Füzedeki İsrail tuzağı (24.11.2010) - Füze yerine barış kalkanı (23.11.2010) - Bayramın ardından |