Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Mü'min için ölüm



Çorum/Dodurga’dan hanım okuyucumuz: “Ölümün soğukluğu ve kabrin karanlığı beni korkutuyor. Ölümün hakikatini ve öldükten sonra neler olacağını anlatır mısınız?”

İnsan doğar ve ölür. Doğmak varsa, ölmek de var. Hayat varsa, ölüm de var. Bu bizim için mukadderdir, Allah’ın yazgısıdır. Nitekim Kur’ân, “Ölümü de, hayatı da yaratan Allah’tır”1 buyurur. Demek ölüm, hayat gibi, Allah’ın yarattığı bir şeydir. O halde ölüm gerçeğini kabul edip, buna göre hazırlanmak bizim için en çıplak gerçektir. Bir ölüm gördüğümüzde, yaşlı olsun, genç olsun fark etmez; “şimdi ben ölmüş olabilirdim” diyerek ibret almamız ve ahirete yönelmemiz yerinde bir davranış olur.

Diğer yandan, inanan ve Allah korkusu yaşayanlar için ölüm hiç korkunç bir gerçek değildir, kabir hiç korkunç bir mülk değildir. Korktuklarımızdan Allah’a sığınmamız inşallah bizim için yeter. Nitekim Bediüzzaman Hazretleri Kur’ân’dan süzerek bildiriyor ki, mü’min için ölüm faniden bakiye doğru bir yer değiştirmekten ibarettir. Kabir de karanlıklı bir kuyu ağzı değil, nurlu âlemlerin kapısıdır. Asıl karanlıklı olan yer ise, bütün ihtişamıyla önümüzde süzülen dünyadır. Öyleyse, dünya karanlığına elveda deyip cennetler bahçesine çıkmak, cismani hayatın zorluklarından kurtulup, rahat âlemine uçmak ve ruhların uçuşup durduğu meydana geçmek, yaratılmışların sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp Rahman’ın huzuruna gitmek bin can ile arzu edilen bir seyahattir.2

İmam-ı Gazali, mü’minin ölür ölmez mahpus gibi bir dünyadan kurtulduğunu, karanlık bir evde hapsedilip, birden bire geniş bir bahçeye kapısı açılan bir odaya geçen insan gibi ferahlık duyduğunu, bu yüzden tekrar dünyaya dönmek istemediğini kaydediyor.3 Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor ki: “Bir mü’minin ruhu bedeninden ayrılınca, daha önce ölmüş ve Allah katına yükselmiş olan merhum ruhlar önden gelen bir müjdeci gibi onu karşılarlar. Onlardan bir kısmı: “Bırakınız, kardeşiniz bir nefes alsın. Çünkü o büyük zorluktan yeni kurtulmuştur” derler.4

Keza Peygamber Efendimiz (asm) bildiriyor ki: “İyi kimse mezara konduğu vakit, onun namına bir yetkili mezara: ‘Bu adam iyilik yapar, iyilikleri emreder ve kötülüklerden uzak dururdu’ der. Bu defa mezar da: “O zaman ben onun için yeşil bir bahçe olurum. Cesedi nur olur. Ruhu Allah’a yükselir” der.”5

Peygamber Efendimiz (asm) diğer bir uzunca hadisinde buyuruyor ki: “Mü’min ölüme yöneldiği vakit, beraberlerinde kefen ve güzel koku bulunan, yüzleri güneş gibi parlak melekleri Allah gönderir. Melekler adamın göreceği yerde beklerler. Ruhu çıktığı vakit, yer ile gök arasında ve gökte ne kadar melek varsa onun için istiğfar ederler. Gök kapılarının tümü kendisi için açılır. Ve her kapı kendisinden geçmesini ister. Ruhu Allah’a yükseldiği vakit melekler: “Ya Rab, bu falan kulunun ruhudur” derler. Allah: “Onu geri çevirin ve onun için hazırladığım mükâfatları ve iyilikleri gösterin. Çünkü ben ona vaad ettim. ‘Sizi topraktan yarattım ve toprağa iade edeceğim. Tekrar topraktan çıkaracağım” buyurur.6 Ruh mezarına döner. Bu arada kendisini defnedip dağılanların ayak tıkırtılarını işitir.

Melekler onu sıkarak: “Rabbin kimdir?” derler. O: “Rabbim Allah’tır” der.

Melekler: “Peygamberin kimdir?” derler. O: “Peygamberim Hazret-i Muhammed’dir. (asm)” der.

Melekler: “Dinin nedir?” derler. O: “Dinim İslâmdır” der.

Bu defa melekler: “Doğru söyledin” derler. İşte bu Allah’ın, “Allah iman edenlere dünya hayatında da, ahiret hayatında da o sabit sözlerinde sebat ihsan eder”7 ayetinin manasıdır. Sonra güzel yüzlü, güzel elbiseli ve güzel kokulu birisi gelir ve: “Nimetleri devamlı olan Allah’ın rahmet ve Cennetiyle müjdeler olsun!” der. Ardından bir ses: “Cennetten döşek indirin. Cennetten mezarına bir kapı açın” diye seslenir.

Döşek getirilir ve Cennetten bir kapı açılır. O bütün bunlardan son derece memnun olarak der ki: “Allah’ım! Kıyameti tez getir de bir an önce aile efradıma kavuşayım!”8

Dipnotlar: 1. Mülk Sûresi: 2 2. Sözler, s. 187 3. İhya, 4/886 4. Taberani, İbn-i Mübarek, Zühd 5. Hâkim 6. Taha Sûresi: 55 7. İbrahim Sûresi: 27 8 .Ebu Davud, Hakim

04.09.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.09.2006) - Kalplerin mühürlenmesi

  (02.09.2006) - İmam-ı Azam Ebû Hanife (ra)

  (01.09.2006) - Cami üzerine sorular

  (31.08.2006) - Tevhid açısından kelimelerimiz ve ölüm- 2

  (30.08.2006) - Tevhid açısından kelimelerimiz ve ölüm- 1

  (29.08.2006) - Büyük günah ve nikâh

  (27.08.2006) - Kur'ân'ın mucizeliği üzerine

  (25.08.2006) - Yaratılışta altı gün kavramı

  (24.08.2006) - Muhtelif sorular

  (23.08.2006) - Kur'ân’da kadere iman

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004