Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Serdar MURAT

Terör düzeni...



Çocuklarını Diyarbakır’da bırakıp, inşaatlarda çalışmak üzere Ankara’ya gitmişti Ramazan Demir.

Diyarbakır’ın bağlar semtinde oturuyordu. Hani şu “PKK’nın en güçlü olduğu” denilen yerde.

Diyarbakır’a Silvan’dan göç etmişti. Orada geçimini sağlayamayınca, inşaatlarda çalışmak üzere Ankara’ya giderdi.

Salı gecesi Diyarbakır Bağlar semtinde patlayan bomba eşini ve çocuklarını aldı ondan.

Bir de baldızı ile dört çocuğu da patlayan bombanın kurbanı oldular.

Geride bomba parçalarının bacaklarını aldığı yarım bir evlâdı kaldı, bir de onca acıyla kendisi.

Hastahaneye kadar gelip cenazeleri alacak takatı dahi kalmamıştı. Ailenin yakınları geldiler Diyarbakır’daki hastanenin morguna. Bir bir aldılar parçalanmış bedenleri.

Diyarbakır’da bomba patlayınca, “Aydınların barış çağrısından rahatsız olan derin devlet attı” denildi. Bağlar semti PKK’nın en güçlü olduğu yerdi, neden atsındı ki?

Devletin bunu yapmayacağına inananlar, PKK’nın son zamanlarda arttırdığı eylemlerinin bir parçası olduğunu savundular. Termosa yerleştirilmiş olan bombanın asıl hedefine varmadan patladığını belirttiler.

Barışa karşı atılmış bir bomba olduğu kesindi.

7’si oyun çağındaki çocuklar olmak üzere 10 masum insanımız hayatını kaybetti. Kimi doyamadığı oyunlarıyla, kimi doyuramadığı aç karnıyla...

Diyarbakır’da bomba patladığında 12 Eylül’dü. Yani ünlü darbenin 26. yıldönümüydü.

12 Eylül’ün kendine sağladığı özel ortamlarda gelişti PKK. Bir anlamda 12 Eylül’ün ürünüydü. Doğu’da demokratik solun üzerinden tanklar geçince ihtilâlin gözde Diyarbakır Askerî Cezaevi’nin özel şartlarında oluşmuştu PKK.

Ve 12 Eylül’ün 26. yıldönümünde tamamı Kürt kardeşlerimizden olmak üzere 10 cana kıymıştı. Kıyılan 30 bin canın yanına bir artı 10 eklenmişti.

O kadar ucuz muydu? İnşaatlarda amelelik ederek geçimini sağlayan Ramazan Demir için ucuz değildi. Hem artık acısı vardı yüreğinde, hem de çaresizliği. Evinin direği eşini ve çocuklarını kaybetmişti. Yetmezmiş gibi bir de sakat çocuk kalmıştı başına.

Adı Barış’tı. Ama patlayan bombalar annesini, kardeşlerini bir de bacağını almıştı çocuk yaşında. Dün hastahane odasında henüz olmayan bacağını fark etmeden uyuşturulmuş bir halde yatıyordu.

Bu yüzden ucuz değildi Ramazan Demir için, 30 binin yanına düşen bir artı 10 rakamı...

Derin devletin işi mi yoksa, PKK’mı yaptı bunu?

Barış çağrısının yapıldığı, ateşkes için ciddî adımların atıldığı bir dönemde kim yaparsa yapsın, barıştan korkan, savaş düzeninin sürmesinden yana olanların işiydi besbelli. Yarasa misali aydınlık olmasından korkmuşlardı. Kendi karanlıklarına sarıldılar, kör karanlığın tüm ülkeyi kaplaması için çalıştılar.

Belli ki aradan geçen 26 yılda savaş düzeni kendi mekanizmalarını oluşturmuştu.

Yıllar önce Filistin Barış Gücü’nde görev yapan bir uzmana sormuştum.

İsrail dünya kamuoyunun karşısında zor durumda kaldığı, dünyanın İsrail zulmüne, “Eee artık yeter, bu kadar da vahşet olmaz” dediği anlar da, Filistin cephesinden öyle bir eylem yapılıyordu ki, “Eee kardeşim İsrail de büsbütün haksız değil” deniliyordu. Filistinlilerin eylemi, İsrail için can simidi oluyor, meşrulaştırıyordu. İçime bir kurt düşmüştü. Bunun bir sebebi olmalıydı.

50 yıl süren savaş kendi mekanizmalarını oluşturmuş, kendi düzenini kurmuş demişti Filistin’deki Barış Gücü’nden yeni dönem uzman...

“Filistin’de, doğrudan İsrail’in kontrol ettiği ya da İsrail’e yakın grupların etkilediği o kadar değişik gruplar var ki, bunların başında da silâh tüccarları, karaborsacılar geliyor” diye anlatmıştı savaş rantının oluşturduğu kirli ilişkileri.

Filistin’de İsrail’in yönlendirdiği gruplar işte bu tür kritik dönemler de ortaya çıkıyor ve görevini yerine getiriyordu.

Diyarbakır’da bombayı patlatanların da terör düzeninden beslenenler olduğu kesin.

Hangi tarafta olduğu ise hiç önemli değil...

15.09.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.09.2006) - Sun’i sancı

  (13.09.2006) - Perinçek neyin peşinde?

  (12.09.2006) - Erdoğan’ın rakibi yine Erdoğan

  (11.09.2006) - İçeriden patlatma olmasın

  (08.09.2006) - Keşke demeden önce

  (07.09.2006) - Arkadaşlara destek lâzımmış

  (06.09.2006) - Tezkere izlenimleri

  (05.09.2006) - Topal Osman ve Lâtife Hanım

  (04.09.2006) - Tezkereden öte

  (01.09.2006) - Herşey vatan için!

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004