ABD seçimleri, beklendiği gibi Bush’un hezimeti ve Demokratların zaferiyle sonuçlandı. Cumhuriyetçiler, Kongre’deki üstünlüklerini Demokratlara kaptırdılar.
Bu tablo, Bush’un Beyaz Saray’da kalan iki yılının kolay geçmeyeceğini gösteriyor.
Hattâ, başkanlık seçimini kaybeden başkanın görevi yeni seçilene devretmesine kadarki birkaç aylık süre içinde bulunduğu konumu ifade için kullanılan “topal ördek” tabiri, Bush için iki sene önceden gündeme geldi.
Topal ördek durumundaki başkan, halefini bağlayacak şekilde yetkilerini kullanamıyor, icraat yapamıyor, köklü ve kalıcı kararlar alamıyor. Bu, yerleşik bir Amerikan geleneği.
Başkanlık seçimine daha iki sene varken Bush bu duruma düştü.
Çünkü Temsilciler Meclisinde ve Senato’da çoğunluğu kaybetti. Artık bütün kararlarını rakip partiye onaylatmak zorunda.
Seçim sonuçlarında öncelikle dikkat çeken hususlardan biri, katılım oranının düşüklüğü: yüzde 40.
Bu durum, genel anlamda Amerikan siyasî sisteminin geleceği açısından alarm zillerinin çalmaya devam ettiğinin yeni ve çarpıcı bir göstergesi. Seçmen kitlesinin yüzde 60’ı sandığa gitmiyor.
Oy kullanan yüzde 40’lık kesimin tercihinde belirleyici etkenler ise şöyle sıralanıyor:
İlk sırada Bush yönetiminin karıştığı yolsuzluk haberlerinden duyulan rahatsızlık yer alırken, ardından terörle mücadeledeki başarısızlık ve üçüncü sırada, uygulanan ekonomik politikaların yol açtığı hoşnutsuzluk geliyor. Irak’taki fiyasko ise dördüncü sırada.
Ancak bunları bir öncelik sıralamasına tâbi tutmak yerine, hepsini birbirine kuvvet vererek seçmenin tercihini tayin eden faktörler olarak değerlendirmek çok daha isabetli olur.
Zaten dikkat edilirse bu sebeplerin adeta “iç içe“ denebilecek derecede birbiriyle çok yakından irtibatlı olduğu hemen fark edilir.
Söz gelişi, yolsuzluk dosyalarında, yardımcısı Cheney başta olmak üzere Bush’a en yakın isimlerle bağlantılı şirketlerin Irak’taki ihalelerden aslan payını almalarıyla ilgili yoğun tartışmalar hatırı sayılır bir yer tutuyor.
Seçmenlerin terörle mücadeleyi başarısız bulmalarında, işgal öncesinde hiç değilse terör üretir bir ülke olmayan Irak’ın bilâhare tam bir terör batağına sürüklendiği tesbitinin hissesi herhalde hiç de az olmasa gerek.
Keza, ekonomik durumla ilgili rahatsızlık, Irak savaşına yüz milyarlarca dolar akıtılmasına ve üstelik tam bir fiyasko ile karşılaşılmasına duyulan tepkiyi de içermiyor mu?
Öte yandan, Cumhuriyetçilerin hezimetinde belirleyici faktörlerden biri olduğunda şüphe bulunmayan Katrina felâketi sonrasındaki yardım çalışmalarında gözlenen gecikme ve aksaklıklar dahi askerî uçakların Irak’a gönderilmiş olmasıyla açıklanmadı mı?
Neticeten, şunu söylemek yanlış olmaz:
Bush’un ve onu yönlendiren neocon çetelerin yaşadığı seçim hezimeti, Irak’ta, Filistin’de, Lübnan’da Amerikan ve İsrail bombalarıyla can veren, yaralanıp sakat kalan, gözyaşı döküp inleyen çaresiz mazlumların âh’ının tutmaya başladığının ilk habercisi...
11.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|