Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Meryem TORTUK

Selma



Onu üç yıl önce tanımıştım. Üniversiteyi henüz yeni bitirmişti ve çalışmak için İstanbul’a dayısının yanına gelmişti. Yirmi üç yaşında neşeli ve sempatik bir kızdı. İlk görüşüp tanışmadan hemen sonra sanki çok uzun zamandır birbirimizi tanıyormuşçasına bir yakınlık oluştu aramızda. Selma yüreği güzel insanlardandı.

Tekstil bölümü mezunu olduğu için bir firmada kısa zamanda iş bulup çalışmaya başladı. Arada bir görüşür olmuştuk. Güzel fikir tartışmaları yaşardık. Hayatın anlamına dair çok derin cümleleri vardı. Onları konuşup paylaşırdık. Bazen de, iki bayan gibi dantellerden, örgülerden bahsederdik. O bir seccade örüyordu çeyizine. Ben de dantel örmeyi sevmediğim için yün örgüler yapıyordum kendimce.

Selma hayatı dolu dolu yaşıyordu. Üzüntüsü, sevinci, umutlarıyla gittiği her yerde kendini sevdiriyor ve kabul ettiriyordu. Sitilistlik ve modelistlik kursuna da gidiyordu hafta sonu. “Tekstil alanında aldığım eğitimi bu dalda pekiştirmek ve uzmanlaşmak istiyorum” derdi.

Dünya hayatı var oluşumuz için belirlediğimiz ve anlamlar yüklediğimiz yığınla işlerin ve ihtiyaçların alanı. Olmazsa asla olamayız dediğimiz gereksiz, ama bir o kadar da hayatımızın merkezine aldığımız hayat kaynaklarının içinde boğuyoruz ruhumuzdan kalbimize açılan yolları.

Hayatın bu gailelerinin içinde kaybolduk ikimiz de. Ben de, o da çalışıyorduk. Uzun bir süre ne karşılaştık, ne de haberleşebildik. Sonra Selma’nın karın ağrıları sebebiyle hastahanelere gidip gelmeye başladığını duydum. Uzun bir süre devam eden bu karın ağrılarına doktorlar da bir şey söyleyemiyorlardı. Bütün tetkikler yapıldı, ama karın ağrılarının teşhisi tam olarak konamadı. Bu arada dört ay geçmişti bu ağrıların üzerinden. Ağrılar hafiflemek yerine artıyordu üstelik. En son Erzurum’da doktor olan ablasının yanına gitti ve son tetkikler oradaki hastahane tarafından yapıldı. Artık teşhis konmuştu. Selma bağırsak kanseriydi. Beş saat süren bir ameliyat geçirdi. Zor bir süreç ve savaş bekliyordu onu. Akrabaları ve herkes tarafından sevgi ve ilgi görüyordu, ama yine de kalbi hayata tutunmaktan yorulmuştu sanki. Uzun bir süre sadece haberlerini akrabalarından alabildim. Bir yıl aradan sonra İstanbul’a geldiğinde de görüşme şansımız oldu. O zaman benim de hastalığımın teşhisi konmuştu. İkimiz de kemoterapi alıyorduk. Birbirimizi daha iyi anlar olmuştuk. Hayatımıza, insana ve kendimize bakış açımız çok değişmiş, daha da derinleşmişti her şeye yüklediğimiz anlam. Kalplerimizi ve duygularımızı okurken daha ulvî hissiyatlarla çözümlüyorduk geçmişimizi, hayatımızı.

Sonra Selma İstanbul’dan ayrılıp, Erzurum’a yeniden döndü. İkinci bir ameliyat olacaktı, ama doktorlar bu ameliyatı yapamadılar. Hastalığının çok ilerlemiş olduğunu gördüler çünkü. Selma’ya bir şey söylenmedi tabiî ki. Benim hastahane işlemlerim devam ederken, bir taraftan da Selma’nın durumunu merak ediyor ve sürekli soruyordum. Son dönemlerinde artık hayatla iyice bağı kesilmiş durumdaymış. En son bayramda herkesle konuşmuş. Ağrıları artık çok fazla arttığı için iki saatte bir morfin yapılıyormuş. Son olarak acılarını durdurmak için omirilikte bulunan bir damarı kesmeye karar vermiş doktorlar. Sedyeyle ameliyat haneye giderken, annesine adeta ölümün son anlarını anlatırcasına “Anne ayaklarım üşümeye başladı. Anne soğukluk dizlerime çıktı. Anne soğukluk karnıma kadar çıktı” derken bir taraftan da terler içindeymiş. Son cümlesi, “Abla beni düz yatırır mısın?” olmuş. Sonra da ölüm meleğinin kollarına teslim edilen bir ruh.

Ölüm son zamanlarda en yakınlarımda, kendi bedenimde ve ruhumda yaşadığım bir olgu. Olgu demek onu hafifletiyor aslında. Bir gerçek. Önce bana verilen bir çok cihazın ölümüne şahit oldum. Bedensel ölümümün gerçekliğini ve sonumu görürcesine yakınımdaydı ölüm. Sonra annemin aynı hastalıktan emanetini teslim etmesini yaşadım. Sonra Selma. Biliyorum ki, her gün bu hikâyeler yeniden yeniden birçok kişinin ocağında yaşanıyor. Zaten meselemiz hikâyeler de değil. Hayatın anlamı ve içeriğine bu yaşanmışlıkların kattığı derinlik. Ya da asıl biz yaşayanlara dünyayla ilgili anlatmak istedikleri.

Ölüm aslında dünya hayatının çekirdeği. Nasıl olur böyle bir şey diye şaşırabilirsiniz. Ama ölüm hakikatini ve faniliği gören bizler, hayatımızın asıl anlamına giden yolları ve ruhumuzdan kalbimize yansıyan hakikat pırıltılarını devşiriyoruz. İşte bu hakikatleri bize ölümden başka hiçbir gerçek de derinlemesine yaşatmıyor. Ölümle ancak, “O’ndan gelip, O’na döndürüleceğimizin” hakikat boyutuna dokunabiliyor gönlümüz. Biz de yaşamanın nefes alıp vermek olmadığını, asıl hayatın fani olmayana yapılan yolculuktan ibaret olduğunu anlıyoruz böylece. Yani hayat biraz; yaşa, gör, anla, hisset, esas var edene teslim ol ve olgunlaş arenası…

11.11.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (04.11.2006) - Kış geldi

  (15.10.2006) - Bir hayat öyküsü

  (07.10.2006) - Nostalji

  (23.09.2006) - İncelikler yüzünden

  (16.09.2006) - Eylül düştü toprağa

  (07.09.2006) - Hayat okumaları-II

  (31.08.2006) - Hayat okumaları- 1

  (22.10.2005) - Yeni başlangıçlara

  (13.08.2005) - Kanser

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004