Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

İstanbul kavşağında Petros-Andreas buluşması



Esasen Doğu ile Batı kiliselerini yani Birinci Roma ile İkinci Roma’yı Petros (Saint Pierre) ile Andeas (Andrew) adlı iki kardeş kurmuşlar. Her ikisi de balıkçıymış. Bununla birlikte, 1054 yılında Doğu ile Batı kiliselerini temsil eden Vatikan ile İstanbul birbirini afaroz edince iki kardeşin de yolları veya meslekleri birbirinden ayrılmış.

Papa’nın Patrikhane ziyareti sembolik olarak iki kardeşin de barışmasıydı. 1054 yılında başlayan ayrılık süreci 1964’te Kudüs’te kapanmaya, iltiyam etmeye başlamış ve ardından İstanbul’da da pekişmişti. Atenagoras ile 6’ıncı Paul Kudüs’te 1964 yılında bir araya gelmişlerdi. Bu aynı zamanda II. Vatikan Konsili süreciydi. İki din adamı üç yıl sonra (1967) İstanbul’da yeniden bir araya gelmişlerdi. Bu buluşma sırasında misafir Papa 6’ıncı Paul müze halinde mehcur (terk edilmiş) bulunan Ayasofya’yı ziyaret etmiş ve burada bir dua okumuştu. O gün kendisine İhsan Sabri Çağlayangil ve dönemin İstanbul Müftüsü olan Ali Fikri Yavuz eşlik etmekteydi. Bu birleşme olmasa bile, kavuşma veya birliktelik süreci II. Jean Paul’ün 1979’daki yeni ziyaretiyle taçlanmıştı. Jean Paul ömrü vefa etseydi yeniden İstanbul’a gelip süreci kaldığı yerden devam ettirmek istiyordu.

Onun yarıda bıraktığı bu süreci halefi Papa 16’ıncı Benediktus sürdürdü. 27 yıl sonra yine bir Andreas yortusunda ve anma gününde İstanbul’a geldi. Burada Ortodokslarla birliktelik fotoğrafı çekilirken Papa umulmadık bir şekilde Türklerin ve onların ötesinde Müslümanların da gönlünü aldı. Nefret figürü iken, ziyaretle sempati figürü haline geldi. Özellikle de selefi II. Jean Paul’un Emevi Camii ziyaretinin kapsamını da aşarak kıbleye karşı yönelerek, kıyama durarak dua etmesi beşerî değerlendirmeyi aşan bir boyuttadır. Regensburg konuşması nedeniyle Papa’dan haklı olarak özür bekliyorduk. Papa ise Sultanahmed ziyaretiyle birlikte saygısını da göstermiş oldu. Bu sefer de ‘niyeti bozuktu’ diyemeyiz. Önemli olan süreci takip etmek ve bu yönde yapıcı katkılarda bulunmaktır. Regensburg konuşmasının Semir Halil gibi kimi saplantılı ilâhiyatçıların yönlendirmesiyle Vatikan’ı türbülansa soktuğunu söyleyenler var. İstanbul ise tashih süreci oldu. Bunun böyle devam etmesi herkesin faydasına.

***

İstanbul ziyareti sembolik olarak iki kardeşin barışması süreciydi. Papa iki kardeşin ve iki kilisenin ayrılığını bir skandal olarak nitelendirmiştir. Bu doğrudur, ama bunu burada bırakmak, süreci natamam bırakmak olur. Petros ile Andreas’ın ayrılıkları veya dargınlıkları nasıl bir skandal ise Ebu’l A’la el Maarri’nin ifadesiyle ‘Ahmet ile Mesih’in kavgası ‘da o derecede ve belki de onun ötesinde bir skandaldır. Andreas-Petros skandalını kaldırmak Vatikan’a düşmüş bir görev ise ‘Muhammed-Mesih ayrılığı gayrılığı’ skandalını yok etmek de yine Papalığın vazifeleri arasındadır. Ancak böylece Mesih’in istediği dünya barışı tesis edilebilir. Bunun ilk gereklerinden birisi, Hasan el Benna’nın torunu Tarık Ramazan’ın Time dergisinde yazdığı gibi İslâmı bir Batı dini olarak tanımaktır. Sürecin ikmali ancak böyle gerçekleşir.

Papa’nın Türkiye ziyareti jest ve sembollerle yüklü olmuştur. Bu sembollerden birisi, kendilerine rağmen tarihî bir süreç içinde birbirine yabancılaştırılmış iki kardeşin barıştırılması idi. Andreas ile Petros sadece fizikî iki kardeş değil, aynı zamanda Mesih’in takipçileri olarak iman kardeşi idiler. Bu mânâda bütün peygamberler de iman ve din kardeşleridir. Öyleyse Andreas ile Petros’un barışmasının izinden giderek iki din kardeşi olan Mesih ile Muhammed’i ve onlardan maksat ümmetlerini tanıştırmak ve barıştırmak gerekiyor. Bu yönüyle İskele Sancak’ta bir anoloji üzerinden böyle bir teklifte bulundum. Prof. Şinasi Gündüz anolojiyi bana mal ederek itiraz etti. Halbuki anoloji bizzat Hazreti Peygamberin anolojisiydi. Ben sadece aktarıcı konumda idim.

***

Hazreti Mevlânâ; “Hakikatta ikilik yoktur, aslında ikilik bakış açısında” demektedir. Ve bir başka ifadesinde de, “Ben zamanın Ahmed’iyim” buyuruyordu. Bu mânâda Hazreti Mesih, zamanının Davud’u ve Musa’sıdır. Hazreti Peygamber de Hazreti İsa’sı. Buna dair çarpıcı bir analoji bizzat hadislerde dile getirilmektedir. İstanbul süreci Andreas ile Petros barışmasından öte inşaallah küllî bir barışa ve barışmaya hizmet eder. Ama bu zorlama veya senkritik boyutlarda olmamalı.

Buhari’nin aktardığı, Ebu Hureyre tarikiyle gelen bir rivayete göre Peygamberimiz peygamberlerin birliğini ve iman kardeşliğini şu benzetmeyle anlatmaktadır: “Dünya ve ahirette Hazreti İsa’ya en yakın olan ve onu en iyi temsil eden benim. Peygamberler baba bir kardeştirler. Anaları ayrı, dinleri tektir, birdir...” Buradan da açıkça anlaşıldığı gibi dayandıkları ve bağlı oldukları asıl ve gövde aynıdır. Analojide bu baba ile temsil edilmektedir. Anaları ayrı denmesi ise dalların (zamana göre değişen ahkâm ve şeriatlar) farklılığına işaret eder.

Peygamberimiz bir diğer hadisinde de kendisini şöyle tanımlar: “Ben, atam Hazreti İbrahim’in duası, Hazreti Mesih’in tebşiri (müjdesi) ve annemin rüyasıyım...” Dolayısıyla hem zamanî boyutta, hem de sembolik anlamda Peygamberimize en yakın diğer peygamber Hazreti İsa’dır. Tabilerinin buluşması da dünyayı hem maddî, hem de manevî olarak cennet vahasına çevirir. İnşaallah İstanbul’da Andreas ile Petros buluşması daha büyük buluşmaya giden küllî bir sürecin başlangıcı ve ilk adımı ve kavşağı olur.

04.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.12.2006) - Hakikatın ve misafirin hakkı

  (01.12.2006) - Yeni kateşizm

  (30.11.2006) - Jestler ve gerçekler

  (29.11.2006) - Hazreti Ömer ve Papa

  (28.11.2006) - Bir darbe, üç savaş

  (27.11.2006) - Türko'lardan Osmani'lere...

  (26.11.2006) - Osmanlı’nın son sefirleri

  (24.11.2006) - Cenaze hesaplaşmaları

  (23.11.2006) - İkinci Hariri suikastı

  (22.11.2006) - Şefkat evinde, vahşet

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004