Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Yağmurdaki rahmet



Yağmur tanelerini düşüncelerimin başlangıcı yapıyorum bugün. Bu başlangıçla, yağmurla üzerimize yağan rahmet şuâlarını hatırlamaya başlıyorum. Meğer bizler ne kadar rahmete muhtaç mışız? Rahmet olmazsa topraklarımız kuruyacak, bahçelerimizde rengârenk çiçekler açmayacak, çeşit çeşit meyveler bize sunulmuş olmayacaktı. Rahmet-i Rahmanla var olduk bizler ve Rahmetle yaşayabiliyoruz bu geçici dünya hanında.

Rahmanın bize hediyesi olan yağmur taneleri toprağa merhamet ışınlarını verir ve geleceğin rahmet hazinelerinden bizlere haberler getirir adeta. Toprağa düşen su, ta semaya kadar uzanan silsilenin bir halkası olarak nazarlarımıza kendini sunmaktadır. Oralarda gezinen insanlar kendilerini bulabilmekte, yaratılışın hikmetleri arasında seyahat edebilme imkânına kavuşabilmektedirler.

Kalbime doluşan sıkıntı kırıntıları her zaman beni tefekkür dünyasından uzaklaştırmak istemişse de yağmur gibi rahmet cilveleri çoğu zaman beni eşyanın derunundaki sırlara ulaştırmaya çalışmaktadır. O zaman anlıyorum ki, ben düşündükçe, düşüncelere daldıkça kendimi buluyorum. Ben varlıkların güzellikleri arasında dolaştıkça, hayattaki çirkinliklerin esas olmadığını anlıyorum.

Bir yağmur tanesi, bir yeşil veya sarı yaprak, uçan bir kuş, vızıldayan bir sinek adeta birer muallim edasıyla bana seslenmekte, aklımı başıma getirebilmektedirler. Bu durum, gerçeklerin arayıcısı olan bir talebe gibi var olan her şeye bakmak, bir arı gibi bütün çiçeklerden nasiplenmek ihtiyacını dünyamda hasıl ediyor.

Her yerde Sahibimi aramak, her san'atta büyük San'atkârın izlerini bulmak, her damlada yer yüzüne serilen hayat sahiplerini görmek istiyorum. Kalbimin derinliklerine yerleşmek isteyen faniliklerin rağmına ebede aday olan haletlerin kalbimi mekân tutmasını arzu ediyorum. Bu sebeple rahmet damlalarına daha fazla dikkat etmeye çalışıyorum. Rahmanın rahmetinden yoksun olan hiçbir şeyin hayat şansına sahip olmadığını anlamaya çalışıyorum.

Arzularımın nihayetsiz olması haleti içinde çoğu zaman adeta boğuluyorum. Arzularımı elekten geçirip, çürümeye mahkûm olan tohumları dünyamdan uzaklaştırmak istiyorum. Böyle zamanlarda Rahmetin filizlendireceği tohumların kıymetini daha iyi anlamaya başlıyorum. Bu durum beni, kendimi bulmak, insanlığıma lâyık bir dünyada yaşamak, o dünyada bir kul olarak yaşamak, orada içimde yaşadığım dünyaların ötesinde yeni ülkelere hazırlanmak isteğine itiyor.

Kesif şeyler ruhumu boğmak, kalbime karalar çalmak istiyor. Oysa ben aydınlıklarla ancak yaşayabilirim. Ruhumun ancak nurlu âlemlerle doyabileceğini anlıyorum. O nurlu âlemlerin beni götürecek yüce alemlere hep yönelmek istiyorum. Kalbimde hep semavî aydınlıkların yer almasını, bu aydınlıkların dünyamı karartan duygulardan beni kurtarmasını istiyorum. Bu durumda yine rahmetin imdadıma yetiştiğini anlıyor ve görüyorum.

Bazen bir yerlerde saklanmak, beni her daim gören gözlerden uzaklaşmak isteğinin dünyamı ziyaret ettiğini hissediyorum. Ancak Rahmanın rahmetiyle biliyorum ki saklanamam, uzaklaşamam ve gizlenemem Yücelerin Sahibinden.

Hasılı, beni karanlıklara sürükleyen duyguların ağırlığından kurtulmak istiyorum. O duygularla hayatım gittikçe kararma temayülünü gösteriyor. Böylece anlıyorum ki, duygular savaşını yaşıyorum hayatımın her anında.

Beni en büyük olana çağıran seslerle duygularımın yaşantıma hakim olmasını istiyorum. Bunun için Rahmanın rahmetinden medet istiyorum. Gücüm, takatim tükenmişken yağmurun şıpıltılı sesi beni kendime getiriyor. Sonsuz bir güç ve kuvvetle canlandığımı hissetmeye başlıyorum.

Rahmet eserlerinin sesleri hayatımın mahvına çalışan düşman duyguları uzaklaştırıyor. Bu sebeple bana hayat veren Rahmanî duyguları seviyorum. O duyguların benden yana olduğunu, dünyaya çağıran duyguların düşman kuvvetler olduğunu anlıyorum. Nihayet bu dünyada ölü değil de diri olmanın çok zor olmadığını anlıyor gibi oluyorum…

04.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (28.11.2006) - Gurur yaftası

  (27.11.2006) - Ölüm kavuşmaktır

  (21.11.2006) - Yine aldı düşünceler

  (20.11.2006) - Serîütteessür ruhlar

  (13.11.2006) - Hazine arayıcısı gibi...

  (07.11.2006) - “Lüks hayat”ın korkutan tehdidi

  (06.11.2006) - Samimiyet imtihanı

  (31.10.2006) - “Zamanın sesi” ve asrın tehlikesi...

  (30.10.2006) - Gençliğin ürküten gidişatı

  (24.10.2006) - Anlaşılması zor saplantılar

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004