Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Allah'ın “Biz” zamirini kulanmasının mânâ ve hikmeti



İstanbul’dan okuyucumuz: “Cenâb-ı Hakkın, ‘bir ve tek’ olduğu halde Kur’ân’daki birçok âyet-i kerimede ‘Biz’ zamirini kullanmasının mânâ ve hikmetleri nelerdir?”

Hiç şüphesiz Allah birdir, tektir, Ferd’dir, Ehad’dir, Samed’dir. Ve Kur’ân bütün âyetleriyle Allah’ın birliğini, vahdaniyetini, Ehadiyetini ve Samediyetini ispat eder. Kur’ân’ın en büyük dâvâsı hiç şüphesiz “Lâ ilâhe illallah”tır. Yani Allah’tan başka İlâh yoktur.

Kur’ân’ın âyetleri bizim için hem öğreticidir, hem terbiyecidir, hem kılavuzdur, hem mürşiddir; hem de bize örnek davranış kalıpları verir. Çünkü Kur’ân bizim için nazil olmuştur.

Kur’ân’da Cenâb-ı Hak kendi Zât-ı Muallâ’sı için bazen “ben” zamirini tercih eder; bazen de bazı fiiller için takdir buyurduğu vâsıtaları hiç mecbur olmadığı halde sırf şefkatinden dolayı ifâde kapsamına alır ve “biz” zamirini kullanır. Üstad Bedîüzzaman Said Nursî Hazretlerine göre “Biz” ifadesinde gizli olan hikmetlerden bazıları şunlardır:

1- Kur’ân’da “Biz” zamiri bazen “azamet” ifade eder.1 Meselâ; “Biz yeryüzünü bir beşik ve dağları da onun için bir direk kılmadık mı? Sizi çift çift yarattık! Uykunuzu dinlenme vakti kıldık! Geceyi bir örtü yaptık! Gündüzü geçim sağlama vakti yaptık! Üstünüze yedi kat sağlam gök bina ettik! Parlak ışık veren güneşi var ettik! Taneler, bitkiler ve ağaçları sarmaş dolaş bahçeler yetiştirmek için yoğunlaşmış bulutlardan bol yağmur indirdik!”2 âyetlerinde gelen “Biz” zamirlerinde azamet, izzet ve celâl tecellilerini görmek mümkün. Yani Cenâb-ı Hak hem büyük nimetlerini hatırlatıyor, hem bu nimetleri vermenin kendi kudretine, iradesine, ilmine ve merhametine hiç de zor olmadığını beyan ediyor, hem ebedî âlemlerin sayısız nimetlerle dolu olduğunu hissettiriyor, hem de insanları şükre ve verilen nimetleri takdir etmeye davet ediyor.

2- Cenâb-ı Hak Kelâm sıfatı mucibince peygamberlerine gönderdiği vahiyler söz konusu olunca telaffuz ettiği “Biz” zamiri ile hem vahyin yüksekliğini, hem vahyi tebliğ etmekle görevli meleğin ve peygamberin mükerrem, mübarek, saygın ve mukaddes hüviyetlerini ve vazifelerini, hem de insan hayatı için vahyin ne denli vazgeçilmez olduğunu ifade etmiş olur. Böylece vasıtanın görevdeki sadakatini, ismetini, muvaffakiyetini ve harfiyen emre uyuşunu ifade eder. Meselâ, “Muhakkak ki, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği gibi hükmedesin diye Kitâb’ı sana hak olarak Biz indirdik”3 âyetinde; “Allah’ın sana gösterdiği gibi” kelâmında ilham söz konusu olduğundan “ben” zamiri tercih edilmiş ve böylece ilhamların aracısız olduğuna işaret edilmişken; aynı âyette vahyin nüzulünde “Biz” zamiri kullanılarak, mükerrem vasıtalardan olan meleklerin ve peygamberlerin görevlerine bağlılıkları takdir edilmiştir.

3- Kur’ân bir edep ve nezaket kitabıdır. “Biz” zamirindeki nezaket ve nezahet asla gözden kaçmamalıdır. Cenâb-ı Hak “Biz” zamirini kullanarak beşeriyete örnek bir davranış modeli sergilemekte; benlik ve enaniyet duygularını çağrıştıran ifadelerin mümkün mertebe nazarımızdan ve hayatımızdan uzak kalmasını istemektedir.

Nitekim biz de tek başımıza yaptığımız işler için genelde “Biz” ifadesini kullanırız; böylece hem benlik ve ene tuzağını elimizle itmiş oluruz, hem de elde ettiğimiz başarıyı ekibimizle paylaşarak gurup şuurumuzu canlı tutarız. Nitekim dînimizin mü’minleri kardeş ilân etmesi4 veya namazları cemaatle kılmaya teşvik etmesi gibi emir ve tavsiyeleri, “Biz” şuuruna vahy-i İlâhînin verdiği önemi gösterir. Hitaplarında insanı muhatap alan Kur’ân, “Biz” zamirini kullanarak insana biz inancını, yani ‘ben’cilik yerine ‘biz’ciliği yerleştirmek istemiş ve hizmetlerde sosyalleşmenin ve ekip çalışmalarının insan için önemine ısrarla vurgu yapmıştır.

Dipnotlar: 1- İşârâtü’l-İ’câz, s. 249 2- Nebe’ Sûresi, 78/6-16 3- Nisâ Sûresi, 4/105 4- Hucurât Sûresi, 49/10

14.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.12.2006) - Özür, hususî bir lütuftur

  (11.12.2006) - Gusül hakkında -3

  (10.12.2006) - Gusül hakkında -2

  (09.12.2006) - Gusül hakkında -1

  (08.12.2006) - Kısa kısa

  (07.12.2006) - Allah'ın zatını kavramak

  (06.12.2006) - İstihare üzerine

  (05.12.2006) - Mahşerden sonra kurtuluş

  (03.12.2006) - Suyumuzu ağız tadıyla içerken

  (02.12.2006) - Cinlerden peygamber gelmiş midir?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004